-38-

49.7K 1.6K 141
                                    

Sahip olduğum anıları taşımak çok mu güçtü? Polat'a yakın hissetmemin sebebi bu muydu sadece? Gözlerim gözlerine takılı kalmıştı. O sırada göğüs kafesimi parçalayan kalbimin atışı farklı şeyler söylüyor gibiydi. Onu incitmiştim.

Ellerimi yanıma indirdiğimde Polat kitlendiğim yere bakmak için yüzünü çevirdi. Bakışları bu sefer Polat'ı bulduğunda içimdeki korku baş kaldırmıştı. Az sonra iyi şeyler yaşanmayacaktı. Mert yanımıza geldi ve ince uzun parmaklarını koluma sabitleyerek nazikçe gelmem için işaret verdi.

"Zorla mı tutuyorsun kızı yanında?"

Polat'ın konuşmasıyla yerine çivilendi adeta. Onu tanıyordum. Bu kadar sabırlı kalması için ekstra çaba sarfettiğini görebiliyordum. Benim için susuyordu fakat bu uzun süremeyecekti.

"Polat lütfen. Kimsenin beni zorla tuttuğu yok. Ondan başka gidecek kimsem yoktu zaten."

Bakışları bu sefer beni buldu. Yanlış bir şey söylemişim hissine kapılsam da geç kalmıştım. "Sen kimsin de hesap soruyorsun? Neyi oluyorsun Melek'in?" Diye sordu sessizliğini bozarak. Mert'in ses tonu hiç hoşuma gitmemişti.

"Onun iyiliğini düşünen arladaşıyım. Senin gibi tehlikeli birinin yanında kalmasını istemiyorum."

Mert güldü. Her an Polat'a saldıracakmış gibi hissettiğim için tetikte bekliyordum. "Tehlikeli dediğin insanın karşısında fazlasıyla cesur konuşuyorsun. Takdir ettim." Bu sefer kışkırtma sırası Mert'e geçmişti. Buraya geldiğim için içimden kendime lanet okudum. Kızları dinlemeliydim.

"Takdirine ihtiyacım yok." Bakışlarını bana çevirdi Polat. "Melek, eğer bir şeye ihtiyacın olursa," fakat cümlesini bitiremedi. Öne doğru adım atan Mert'i durdurmak için ikisinin arasında geçtim. Bakışları anında beni bulduğunda Polat'ı koruduğum için ikinci kez aynı bakışlarla bakmıştı.

Öfkeyle arkamı döndüm. "Mert'i kışkırtmayı kes. İsteyerek onun yanında kalıyorum. Geldiğin için teşekkür ederim. Görüşürüz." Dedim Mert'in elinden yapışarak arabaya doğru sürüklerken.

"O biraz zor." Diye mırıldandı kendi kendine. İkimiz de arabaya geçtiğimizde Polat durduğu yerden kımıldamadan bizi izliyordu. Mert bütün öfkesini arabadan çıkarmak istercesine gaza bastığında kenarlardan yapıştım.

"Yavaş olur musun?"

"Dersten kaçıp şu ergenle mi buluşmaya geldin?"

Öfkeli sesi arabanın içinde yankılanırken gözlerimi kıstım. Şimdi ne söylesem sinirlenecekti. O yüzden sadece dinlemeyi tercih ettim. "Gidecek kimsem yok diye açıklama yapıyorsun o gereksize. Gidecek yerin olsaydı beni seçmeyecek miydin? Senin son çıkış yolun muyum ben?" Söylediğim şeyin yeni farkına varıyordum.

Ellerimi saçlarıma daldırarak arkada birleştirdim ve bileğimdeki lastikle sıkıca topladım. Araba okulumun önünde sert bir şekilde fren yaptığında öne doğru savruldum fakat emniyet kemeri engel olmuştu. Arabadan inmeden önce Mert'in yüzüne baktım. Kendime engel olamamıştım her ne kadar ona böyle bir öfkeyle bakmak istemesem de.

"Sığınacak birçok kimsem vardı Mert. Her ne kadar benden haz etmeseler bile akrabalarım kapılarını açacaklardı benim için. Senin yanında kalmayı seçtim çünkü o yalnızlık anında senden başka kimse gelmemişti aklıma sığınacak. Fakat şu anda boğuluyormuş gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyorum. Üzgünüm, yaptığın iyilik paha biçilemez âmâ her geçen gün bu iyiliğin altında eziliyorum."

Arabadan çıkarak kapıyı sertçe kapattığımda arkamda bıraktığım Mert'in yüz ifadesi kalbimi binlerce parçaya ayırmıştı. Ne yapması gerektiğini o da bilmiyordu tıpkı benim gibi. İnatla hayatın akışına kapılmam için ittiriyordu âmâ tökezlediğimin farkında değildi ne yazık ki. Düşmem an meselesiydi ve düşersem tekrar ayağa kalkmam konusunda şüpheliydim.

Zilin çalmasına az kalmıştı. Okulun önündeki merdivenlere oturarak ilk dersin bitmesini bekledim. Cebimde ısrarla çalan telefon artık sinirlerimi bozmuştu. Kimin aradığına bakmadan açarak kulâğıma götürdüm.

"Ne var?"

"Melek?!"

Babam aramıştı. Tamamen boşluğuma denk geldiği için istemeden de olsa yanıtlamıştım çağrısını.

"Kızım, okulda olmadığını duydum. Buna hakkım olmadığını biliyorum âmâ eski günlerin hatırına bu mesafeye ne zaman son vereceksin? Yanında kaldığın kişiye benden daha fazla mı güveniyorsun? Lütfen evine dön."

Artık bıkmıştım. Bu konuşmayı öncesinde defalarca yapmıştık. Sonuç hiç değişmemişti.

"Gerçek babam olmadığın halde senden bahsederken 'baba' diye hitap ediyorum. Bunun adı çaresizlik mi yoksa sevgi mi olduğunu hâlâ çözemedim inan ki. Bana verdiğin tek şey koca bir yalandan ibaretti."

"Hayır, hayır yanılıyorsun kızım."

"Bana kızım diye hitap etme."

"Melek beni dinle!"

"Hayır, asıl sen beni dinle. Yıllarca kendimi bildim bileli annemin hastalığıyla mücadele ettik. Ölümünün ardından beş senedir tuttuğum yas bütün hayatımı bitirdi. Tekrardan toparlayamadım bile. Şimdi bütün bu acıların aslında bana ait olmadığını öğreniyorum."

Babamın telefondaki sessizliği içimdeki öfkeyi açığa çıkarmıştı. Elimde olsa yakasına yapışıp çektiğim acıların hesabını soracaktım. Fakat hiçbir anlamı yoktu artık.

"Gerçeğe ulaşacağım baba. Hayatta olmasalar bile gerçek ailemin mezarını bulacağım en azından. O zaman tutacağım yas gerçek olacak işte."

"Annen seni bu dünyada her şeyden çok sevdi."

Boğazım düğümlenmişti. Anneme olan bağlılığım annemin bana olan sevgisinden daha büyüktü. Bunu babam bilmiyordu. Benden saklanan gerçeğin beni nasıl yaraladığı hakkında da bir fikre sahip değildi işte.

"Hoşça kal."

Dedim ve telefonu kapattım. Çalan zilin tiz sesi kulağımı tırmalarken kafamı kucağımdaki sırt çantama gömdüm. Dışarıdan bakıldığında ayakta duran bir silüeti andırıyordum adeta. Fakat yakından bakıldığındaysa içi boş mukavvadan başkası değildim.

-"-

Okuldan sonra eve gelip duş almış ve ıslak saçlarımla birlikte yatağın üzerinde uzanıyordum. Yapmam gereken bir sürü şey varken nereden başlayacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Kapımı birisi çaldığında uzandığım yerden kalkarak oturur pozisyona geldim.

"Gel."

Açılan kapıdan içeri Mert girdiğinde epeyce şaşırmıştım. Onu bu saatte eve getiren şey neydi? Sabah yaptığımız kavga mı? Gerçi Mert bir kavgaya içerleyecek birisi de değildi.

"Bir şey mi oldu?"

Endişeyle ayağa kalktım. Ağır adımlarla önümde duran Mert'in yüzündeki ifadeden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Sadece karışık görünüyordu.

"Hayır, olmadı. Sadece yaptığım şeyin yeni farkına varıyorum. Eski arkadaşına sarılmanın sebebini şimdi anlayabiliyorum. Korkuyorsun Melek. Ve ben bunu yeni fark ediyorum."

Mert'in sakin ses tonu beni endişelendirmişti. Kollarımı önümde birleştirerek adeta kendimi korumaya almak istemiştim. İçi boş mukavvayı görmesinden ölesiye korkuyordum.

"Korktuğun ya da endişe duyduğun şeyler arasında ben olmayacağım artık. Bundan emin olabilirsin. Gerçek ailene ulaşmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Artık yalnız değilsin. Artık ben varım. Buradayım."

Sesindeki güveni bütün hücrelerimde hissetmiştim. Kollarımı çözerek onun boynuna sarılırken buldum kendimi. Korkumun sebebi o değildi. Aradığım şeyleri bulduğumda onlarla ne yapacağımı bilemediğim için endişeliydim. Ailem hayatta mıydı?

Değillerse mezarlığın soğuk toprağına tekrar dokunma cesaretini kendimde bulabilecek miydim?

-"-

Diğer hikayelerime göz atarsanız çok mutlu etmiş olursunuz beni❤️Seviliyorsunuz🖤

Örümcek Ağı |1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin