Arabada yerimi aldığımda elimden geldiği kadar görünmez olmaya çalışıyordum. İkimizin arasında dönen oyunda bütün kartları açık oynayan kişi ben olduğuma göre tamamen savunmasız konumdaydım. Göz ucuyla Mert'e baktığımda etrafına ördüğü sağlam duvarlarıyla gayet kendinden emin görünüyordu.
"Sarp'ın olayı ne tam olarak? Kuzen olduğunuz halde birbirinize düşman olmuş gibisiniz."
Anlık verdiğim soru üzerine bakışlarını yoldan çekerek bana odakladı. Sorudan rahatsız olmuşa benziyordu. "Uzun mesele, sen ondan uzak dur yeterli." Verdiği cevap üzerine gözlerimi devirmiştim. Ben de oturup uzun uzun bana hayat hikayesini anlatacak sanıyorum. Ağzından iki cümleden fazla laf çıkmamasına rağmen.
"Senin derslerin ne durumda?"
Bu sefer soru sorma sırası ondaydı galiba. İkimiz için de soru bulmak aşırı zordu konuşmak adına açtığımız mevzular hiç de ilgi çekici değildi çünkü. "İdare ediyorum işte, rutin okul hayatı ne bekliyorsun?" Kafasını salladığında bana hak vermişti. "Sıkıcılık konusunda sana katılıyorum. Her gün aynı rutinle derse gitmek işkenceden farklıydı benim için de. Devamsızlıklarım yüzünden babama sürekli şikâyet gidiyordu." Yüzüme yayılan kocaman tebessümle onu dinlerken hayatıyla ilgili anlattığı anısı hoşuma gitmişti.
Konuşmasının sonunda kendini kaptırdığını fark edince anında ciddileşti ve dikkatini yola çevirdi tekrardan. Ben de kendime gelerek bakışlarımı ondan çektim. Evlerine geldiğimizde içimde garip bir his oluşmuştu. Mutlu olduğumu hissediyordum bu eve her adım attığımda. Mert cebinden anahtarı çıkarıp kapının deliğine soktu. "Bu ev niye bu kadar sessiz? İrem bir şeyler karıştırmıyorsa ben de bir şey bilmiyorum." Daha çok kendi kendine konuşan Mert kapıyı açarak ittirdiğinde söylediklerinde haklı çıkmasına sevinememişti bile.
Kenardan fırlayan İrem elinde tuttuğu şişeyi Mert'in yüzüne boca edince ıslanmamak için kenara çekildim. Fakat Mert benim kadar şanslı sayılmazdı çünkü yüzü de dahil olmak üzere yakası da tamamen ıslanmıştı. O sırada elinde telefon tutan İrem bu anı ölümsüzleştirmeyi de ihmal etmemişti.
"İrem seni geberteceğim!"
Mert'in bağırışı üzerine yutkunarak İrem'e baktım. Gülmeye fırsat bulamadan korkuya kapılmıştım. Bu cesaretinden dolayı İrem'i tebrik etmem gerekiyordu ama mezarı başında. İçeri koşan İrem'in peşinden fırlayan Mert büyük ihtimalle onu gebertmeye gidiyordu az önce dediği gibi. Çantamı yere bırakarak ben de peşlerinden koştum. İrem'in çığlıklarından yerlerini tespit etmem zor olmamıştı.
Odasında yakalanan İrem, banyosunda Mert tarafından kafası musluğun altına sokulmuştu. Hiçbir şekilde elinden kurtulamayacaktı bu yüzden de tek çareyi yardım istemekte görmüştü.
"Melek, yardım et!"
"Kes sesini! Saçma sapan hareketler yapma diye uyardım seni kaç kere. Beş yaşındaki çocuk bile senden daha akıllıdır!"
Müdahale etmem gerekiyordu yoksa İrem boğulup aramızdan ayrılacaktı en kısa sürede. "Manyak mısınız siz? Mert bırak kızı!" Bütün gücümle bağırarak her ikisini de ayırmaya çalıştım fakat Mert kardeşini boğmakta kararlıydı. İrem'in hak ettiği görüşünde olsam da şimdi bu durumu tartışmak için doğru zaman değildi. Aklıma gelen ilk şeyle koşarak Mert'in sırtına atladım. Kollarımı boynundan geçirerek sıkıca sarmalamıştım düşmemek için.
"Ulan ölmeye ne meraklısınız bugün ikiniz de!" İrem'i bırakan Mert bu sefer bütün dikkatini bana yöneltmişti. Sırtından beni indirmeye çalışmasıyla ortalık tamamen birbirine girdi. İrem duş başlığını alarak Mert'e tuttuğunda artık hepimiz ıslanmaktan kaçamamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Örümcek Ağı |1
ChickLitBölümler düzenlenerek yüklenmektedir. * "Gölgene bile inanma. Karanlıkta seni yalnız bırakır." Karanlığın bile saklamakta aciz kaldığı şeyler vardır bu hayatta. Öyle ki gölgelerimiz o gerçeklerden korkarak bizi tamamen yalnız bırakırlar en nihayetin...