-15-

79.1K 2.6K 126
                                    

***

O anın korkusuyla babama bir şeyler yazıp gönderdiğimi hayal meyal hatırlıyorum. Parmaklarım titrerken telefonumu sessize aldım. Karanlık salona geri dönerek koltukla duvar arkasındaki bir yere saklanırken bulmuştum kendimi. Yaptığım şeylerden bile sorumlu tutamıyordum kendimi çünkü gerçek bir kâbusun ortasındaydım. Bildirim ekranına tekrar düşen İrem yaşadıklarımdan habersiz şakalar yapmaya devam ediyordu. "Evde birisi var. Ne yapacağımı bilmiyorum." Yaşadığım korkuyla düşünme yetimi de kaybetmiştim. İrem'e gönderdiğim mesajların ardından ekrana düşen bildirimler de durmuştu.

Evdeki kimdi? Hırsız olma ihtimalinden başka bir şey gelmiyordu aklıma. Dizlerimi kendime çekmiş nefes almaya bile korkuyordum. Beynimden geçen düşünceler en kötü senaryolardan da korkunçtu. Kalbim artık atmayı unutmuştu çünkü ne yapacağımla ilgili bir fikre sahip olamıyordum. Ellerimin arasında duran telefonumun ışığı yandı tekrardan. Aradan geçen süreyi unutmuştum fakat her saniyesi bir ömür gibi gelmişti.

Kayıtlı olmayan numaradan gelen mesajda "sessizce dışarı çıkabilir misin?" yazıyordu. İrem ne olduğunu bildiğine göre yapabildiği tek şey abisine söylemek olmalıydı. Nefesimi tutarak bir elimle duvardan destek aldım ve ayağa kalktım. Aklımdan geçen bütün olasılıkları yok sayarak parmaklarımın ucunda hızlı bir şekilde kapıya koştum. Kapıyı açar açmaz dışarıdan vuran soğuk rüzgâr sertçe suratıma çarpmıştı. Bütün vücudumu saran alevlerin varlığını o zaman hissetmiştim işte. O küçücük alanda sonumu beklemektense kendimi tehlikeye atmayı yeğlerdim.

Yalın ayaklarla koşarken arabasından inen Mert'i görünce ona doğru çevirdim yönümü. Arkamda bıraktığım evimizdeki tehlikeyse yerini koruyordu. Hızla bana doğru adımlayan Mert ona sarılmama izin vermişti. Boynuna sardığım kollarımla birlikte belimdeki eli beni hafif havaya kaldırmıştı. "Evimizde biri var, evimizde biri var." Olayın şokuyla bir şeyler mırıldanıyordum ama az önce yaşadığım şeylerin farkında bile değildim tam olarak.

"Buradayım."

Buradayım. Kendimi güvende hissetmeme sebep olacak o kelime. Koşulsuz şartsız inanmıştım aynı zamanda. Gözü kapalı mayın tarlasında yürümekten ne farkı vardı ki bu yaptığımın? Fakat ona götüren yolların mayın tarlasından geçtiğini en başından beri biliyordum. "Arabaya bin çabuk." Çıplak ayaklarım yerle buluştuğunda vücuduma yayılan ürpertiyle gerçekliğe dönüş yapmıştım. Dediği gibi de yaptım. Arabadaki yerimi aldığımda Mert de yerine geçerek arabayı çalıştırdı. Kim olduğunu bilmediğim kişiyi de evimizi de arkamızda bırakıp gecenin karanlığındaki sessiz sokaklara karışmıştık ikimiz de.

Dikkatli bir şekilde yola bakan Mert'in yüzündeki öfkenin sebebini anlayamamıştım. Ona baktığımı fark edince bakışlarını bana çevirdi. "Yaşadığın bütün bu korkunç şeylerin sebebinin baban olduğunu biliyor musun?" Öfkesinin kime olduğu şimdi anlaşılmıştı. Kaşlarım kendiliğinden çatıldığında olayları yorumlamaya çalışıyordum. "Babamın beni bilerek tehlikeye attığını mı söylüyorsun bana?" Sorduğum soru üzerine bakışlarındaki eminlik konuşmasına gerek olmadığını söylüyordu.

"Ne biliyorsan anlatsana, neden susuyorsun? Az önce yaşadığım şeyler için kimi suçlamam gerektiğini kendim seçerim belki de." Sesim sert çıkmıştı istemsizce. Babamı suçlamasını kaldıramadığım gibi onun içinde olduğu tehlikeli durumun korkunçluğu sarıyordu vücudumu yavaş yavaş. Babam dikkatli olmam için beni uyarmıştı. Kasasındaki belgelerin hepsini alıp giderken görmüştüm onu bu sabah. Demek ki o belgelere ulaşmak isteyenlerin evimize kadar sızabileceğinin farkındaydı.

Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu artık. "Ben baban değilim, seni yalanlara avutmayacağım. Gerçekleri duymak istiyorsan doğru sorular sorman gerekiyor. Evinize kimin girdiği değil o kişiyi başınıza kimin musallat ettiğini sormalısın belki de."

Araya çöken sessizliğin ardından büyük bir binanın önünde durmuştuk. Henüz yaşadıklarımı sindirememişken öğrenmem gereken gerçekler bulmuştu beni bu sefer de. Arabadan çıktığımda çıplak ayaklarımın buluştuğu yerden vücuduma yayılan soğukluk rahatsız etmeye başlıyordu yavaş yavaş. Adımlarım Mert'i takip ederken sadece giriş kısmının ışığı yakılı olan binaya dahil olduk ikimiz de. İçeride bizden başka hiç kimse yoktu. Mert dikkatlice etrafa bakındıktan sonra nihayet benimle göz teması kurmuştu.

"Baban uzak durması gereken bir davayı almakta ısrarcı. O davayla ilgilenen kişilerden biri de benim. Bu yüzden babanı geri çekilmesi için ikna etmen gerekiyor."

Bir taraftan konuşurken bir taraftan da cebinden çıkardığı telefonunda bir şeylerle meşguldü. Hiçbir şey anlamıyordum. Sanki her an koltuktan uyanacakmış gibi hissediyordum. "Dava ne ile ilgili peki?" Babamın bizi tehlikeye atmasını yok sayıyordum artık. Çünkü düşünürsem işin içinden çıkamazdım. "Kolayca anlatılacak bir şey değil bu. Babanı ikna et yeter."

"Evimize kimin girdiğini biliyorsun değil mi?" diye sordum içimdeki korkunun farklı korkunç duygular haline bürünmesini seyrederken. Ne zaman beni onaylasa hep sessiz kalmayı tercih ederdi. "Kuzenim Sarp, davaya dahil olan kıza aşık. Davayla ilgili her detayı öğrenmek için de evinize kadar girmeyi göze almış durumda. Baban tam olarak kime bulaştığının farkında değil. Zarar görmeni istemiyorum." Öğrendiğim şeyler üzerine yaşadığım şaşkınlığın boyutunu anlatmam imkânsız kalıyordu.

Evimize giren kişinin Sarp olması bütün ihtimallerin de uzağında kalıyordu. "Babamı görmem lazım." Olduğum yerden kaçmak istiyordum. Çıkışa doğru gitmek isterken kolumdan tutan Mert beni eski konumuma geri getirdi. "Sakın beni önemsiyormuş gibi davranma." Anlık çıkışım üzerine gözlerinde şaşkınlık duygusu yakalamıştım. "Yaşadığımız şey her neyse babamla halledeceğiz bundan emin olabilirsin. Eğer babam bu davadan vazgeçmediyse bildiği bir şey vardır demek ki." söylediklerim üzerine bir adım bana yaklaştı öfkeyle.

"O evde Sarp'la karşılaştığında neler olabileceğini düşündün mü hiç? Çıplak ayakla koşup bana sarıldığında, korkudan tir tir titrediğinde baban neredeydi söylesene. Bildiği bir şey var öyle mi?"

Öfkeli sesi boş binada yankı yaparken gözlerimi sıkıca kapattım. Yanağımdan yuvarlanan sıcak yaşlar da anında kendini belli ederken Mert'in bağırışları da son bulmuştu onları görünce. Parmaklarını yanağımda hissederken bile açmadım gözlerimi. Ardından nefesini de yanağımda hissettiğimde gözlerimi yavaşça araladım. Aradaki bütün mesafeyi kapatmasına rağmen o uçurumun varlığını hissedebiliyordum. Tek yapmam gereken şey bir adım öne çıkıp o boşlukta yuvarlanmaktı.

"Bana bu şekilde güvenmene anlam veremiyorum Melek."

İsmimi ağzından duyduğumda midemde oluşan o hisse yabancı kalmıştım. "Ben de her başım sıkıştığında yanımda olmana anlam veremiyorum." Göz yaşlarıma bulaşan parmaklarını yanına indirdi. Her konuştuğunda yanağımda hissettiğim dudakları midemdeki krampların şiddetini artırıyordu. Gözlerimi tekrar kapattım söyleyeceğim şeylerin ardından tepkisini görmekten korktuğum için.

"Bana bir cevabın olmayabilir ama senin söylediğin şeyler için benim cevabım mevcut. Birine ancak âşık olduğunda gözlerin kapalı güvene bilirsin. Çünkü güven sadece onunla ilgilidir."

Ve yavaşça gözlerimi araladım. Göreceğim şeyden korksam da sonsuza kadar o karanlıkta yaşayamazdım. Fakat bilmediğim bir gerçek daha vardı; benim farkına vardığım karanlık, karşımdaki kişinin ait olduğu karanlığın yanında hiçbir değer taşımıyordu.

Örümcek Ağı |1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin