O dönmüştü ve günler geçmiş ve ortak olmamıza rağmen şirkete bir defa bile uğramamıştı. Babası ile konuşmaya ve işler ile ilgili kiminle görüşmem gerektiğini sormaya karar verdim. Babası, Yoongi'min yarın ofiste olacağını ve onunla çalışacağımızı söyledi. Mutluluktan havalara uçacaktım yarın onu görecektim.
Ertesi gün ofise gittiğimde onu göreceğim için heyecandan titriyordum. Saat 09:00 da toplantı vardı ve o da katılacaktı. Ama saat 10:00 olmasına rağmen gelmemişti ve tam toplantıyı iptal edeceğim sırada toplantı salonunun kapısında onu gördüm. Saçları siyahtı artık ve bu renk beyaz teni ile öyle uyumluydu ki. Ömrüm, hoşgeldin.
Toplantıya hemen başladık. Şirkette yeni bir idol grubu oluşturmaya ve bunun için adaylar seçmeye karar verdik. Yoongi toplantı süresince sessizdi ve henüz toplantı bitmemişken telefonu gürültülü birşekilde çaldı, özür dileyerek ve bir kez bile bana bakmadan odadan ayrıldı. Apar topar toplantıyı bitirip onun ofisine gittim ama yoktu. Masasına yaslanarak onu beklemeye başladım. Sonra, telefonum çaldı, arayan yabancı bir numaraydı. "Hemen odamı terket, odamın havasını kirletiyorsun pis sapık, rahat bırak beni. Ne seni görmek nede seninle çalışmak istiyorum. Anladın mı beni, koca aptal!" telefon kapandı. Hemen geri aradım ve telefonu " ne var" diyerek açtı. "Yoongi, nolur konuşalım, sana kendimi anlatmama izin ver. Seni çok seviyorum. Elimde değil, senden vazgeçemiyorum. Sana aşığım Yoongi, bize şans ver, nolur sevgilim."
"Sen delirmişsin! Ne sevgisi ne aşkı. Senin yüzünü bile görmek istemiyorum. Bu kadar gurursuz musun? Sana defalarca seni istemediğimi söyledim ve sen benden aşk dilenmeye devam ediyorsun."
"Aşkta gurur olmaz Yoongi. Seni öyle çok seviyorum ki, ister gurursuz de istersen aptal, ben yine de senden ve bizden vazgeçmiycem. Telefon tekrar yüzüme kapandı. Ofisin kapısı açıldı ve ben o geldi zannederek kapıya doğru umutla baktım. Gelen biricik kardeşim, Jk idi. "Hadi hyung yemeğe gidelim, çok zayıflamışsın hem birşeyler yemelisin, yoksa bu gidişle hasta olacaksın."
Yemekte Jk ile güzel vakit geçirdikten sonra ofise döndük. Odasındaydı, gözgöze geldik ve beni görür görmez kafasını diğer tarafa çevirdi. Benden gerçekten nefret ediyordu. Onu nasıl ikna edecek ve bana aşık olmasını sağlayacaktım, hiçbir fikrim yoktu. "Hyung, hala ondan vazgeçmedin mi?" "Ne?" " Hyung, kalpsizin teki o. Bu yüzden onun seni sevebileceğini düşünme bile. Okulda da öyleydi o. Kaç kişi peşinden koştu dönüp birine bile bakmadı. Dediğine göre kimse onu hakedecek kadar mükemmel değilmiş. Bencil pislik, o kadar kendini beğenmiş birisi ki, dünya sanki sadece onun etrafında dönüyor." "Onu sevdiğimi de nerden çıkardın Jk." "Gözlerinden hyung. Ona bakarken eriyorsun adeta. Öyle aşık bakıyorsun ki. O pislikde bunu biliyor ve bu durumdan keyif alıyor eminim. Ayrıca daha öncede onu ne kadar çok sevdiğinden kendin söz etmiştin" "Jk, yok öyle birşey."
![](https://img.wattpad.com/cover/278730392-288-k133584.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANIMIN EN İÇİ/YOONMİN
RomanceJimin, iyi kalpliydi ve bu iyi kalbi ile hakettiğini alabilecek miydi?