Lütfen paragraf aralarına yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın. İyi okumalar dilerim! (DÜZENLENDİ)
Twitter: aysekaryeli
İnstagram: aysnasowl
Kitabın instagram hesabı: zifirisiyah4.Hiç Kimsenin Gördüğü Gerçek
Bazı rüyalar kâbustan da öte sanki gerçekten yaşanmış gibi hissettirdi. Öyle ki çok sevdiğiniz bir insanı rüyanızda sizi öperken gördüğünüzde belki anlamadanız da uyurken gülümsüyordunuz, o kadar çok gülümsüyordunuz ki gülerek uyanmıştınız. Hâlâ dudaklarınızda, yanaklarınızda, boynunuzda o öpücüğün hissi kalmış olabiliyordu. Saniyeler içinde gerçek hayata döndüğünüzde o gülümseme acı verici bir şekilde soluyordu. Nerden biliyorsun diye sormayın ben sadece bildiğimi hissediyorum.
Ve hislerim beni hiçbir zaman yanılmıyordu.
Aniden gözlerimi açtım, derin derin nefesler alıyordum. Başımdan aşağı bakan Uras'ı gördüğümde bunun bir kâbus olduğunu anlamıştım. O kadar gerçekçiydi ki ceset sanki önümdeydi ve ben hipnoz olmuştum.
"Mahru, bak bana. Kabus gördüm, duyuyor musun beni?" Elleri ile yüzümün kenarlarını kavramıştı ve beni kendime getirmeye çalışıyordu.
"Uras," kesik kesik konuşuyordum, cümleler boğazımda kalıyordu.
"Efendim?" Gözlerinde ki endişeyi görmemek imkansızdı. Yüzümün kenarında duran iki elinin üstüne kendi ellerimi koydum, güç almak istercesine.
"Kabustu..." kendi kendimi ikna etmeye çalışıyordum.
"Evet... Evet kabustu, bak şimdi burdasın." Hafifçe gülümseyerek dedi.
Gözlerine baktım, kabusumdaki çocuk ile aynı gözlere sahipti. Güneş'i andıran gözlerine, toprağa bezeyen. Yaprakların intihar ederek can bulduğu. İlk gördüğümde karameli andırdığını düşünmüştüm. Hayır hayır. Saçma bir düşünceydi.
"Gözlerin, o'na benziyor. Rüyamda ki çocuğa," ağzımdan kaçan cümleyle, Uras'ın yüzümde duran ellerinin kaskatı kesildiğini hissettim. Ağzımı hiçbir zaman tutamıyordum.
"Sadece bir kâbus, bilseydim gözlerimin seni bu kadar etkileyeceğini mavi lens takıp gezerdim ortalıkta." Hayır Uras, sakın öyle bir şey yapma çünkü ben düşen o yapraktım ve sen o topraktın.
"Haha, çok komik." Ellerini yüzümden ittirdim. Yataktan çıkıp gidecekken bileğimden tuttu. "Bekle sana bir şey vermem lazım," giydiği siyah pantolonunun arka cebinden siyah bir kutu çıkardı.
Kutunun kapağını açtığında, gözlerim de olabildiğince açılmıştı. Siyah kutunun içinde iki adet yüzük bulunuyordu. Lotus çiçeği desenli bir yüzüktü. Diğeri ise altın alyansın içine işlenmiş bir lotus çiçeğiydi. O kadar narin duruyordu ki takmaya kıyamazdım. Neredeyse.
"Her evli çiftin yüzükleri olması lazım," dışı desenli olan yüzüğü alıp sol elimi kaldırdı. Gözlerimin içine bakarak benden onay istedi, bir kere kırpıştırdığımda gamzesini huzuruma sergiledi.
Yüzük parmağıma geçirdiği yeni yüzüğe baktığımda elime tam oturmuştu. Kendi alyansını da bana uzattığında benim takmamı istediğini anladım. Romantikliğine göz devirmek istesem de bu ânı bozmamak için kendimi tuttum. Hiç öyle birine benzemiyordu. Elinde duran içinde lotus çiçeği işlemeli alyansı alıp, ben de sol elini kaldırıp yüzüğü parmağına geçirdim. Tam elimi indiriyordum ki tutup yüzüklerimize bakmamı sağladı. Yan yana duran ellerimize baktığımda küçük bir çocuğun babasıyla ellerini karşılaştırması gibiydi bu an. Sen nereden bilebilirsin ki? Doğru bilemezdim. Anne sevgisi, baba şefkati, ben nereden bilebilirdim ki? Acı ruhumu yavaş yavaş ele geçirmeye başlamıştı. Sadece bir anlığına...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ SİYAH
Teen FictionBilmek anlamaya yetmiyordu. Sen beni anlamak için kaderin ördüğü ağı paramparça ettin bize başka kader çizdin. Sonu yine aynı olsa da sen bizi hayatın kırbaçlarından korumak için çok yollar denedin. Çaresizce bağlanan bileklerimiz birbirinden ayrıl...