10. KALBE DÜŞEN YAĞMUR

101 13 3
                                    

SELAMLAAAAR, UZUN BİR ARA OLDU SANIRIM... GELDİMMM. İyi okumalar hepinize! Lütfen oy vermeyi ve
yorum yapmayı unutmayın. Desteğiniz beni
hep mutlu ediyor. Bölüm sonundaki soruları da cevaplayalım:) Sevgilerler!

İnstagram/ aysnasgunes

Twitter/ aysekaryeli

İnstagram/ zifirisiyah

🖇

10. Kalbe Düşen Yağmur
Güncel Gürsel Artıktay, Kibir

Hiç kimseye sahip olmayan bir insan da olsanız yolda ölen biri için birkaç gün ağlayabilirsiniz. Bu vicdanınıza kalmış bir şeydi. Ya da benim gibi doğduğunuz andan beri ailenizde veya yakınınızdan kimse etrafınızda size bir şey öğretemediği için ne hissedeceğinizi bilemiyordunuz.

Bu üç kurşun yarası sanki kalbimi delip geçmişti, vurulan Uras olsada iliklerim acı içinde kıvranıyordu. Belki psikolojik belki de ona bir şey olacak korkusuyla. Ben Mahru Kalender. Adımı koyan Uras'ın ölmesine izin veremezdim. Ölüm için yalvardığım o günlerin içinden çekip çıkartan Uras Kalender'in ölmesine izin vermeyecektim.

Etrafta çığlıklar, bağırışlar ve kaçışlar ile iki saniyede karışmıştı. Uras dudaklarını dudaklarımdan çekip başını omzuma yasladı. Ağırlığının hepsini bana vermemeye çalışıyordu bunu fark edebiliyordum.

Uras vurulmuştu, hemde üç silahtan çıkan üç kurşunla. Kalbim korkuyla teklediğinde, şu anlık olan korkumu bir kenara bırakmam gerektiğinin farkındaydım. Soğuk kanlı olmam lazımdı. Ben vurulmayayım diye kendini siper ettiği düşüncesini kafamdan atmam lazımdı. Ama asla mümkün olmuyordu.

Ne zaman elim Uras'ın beline gitti, ne zaman elimde tuttuğum şeyin bir silah olduğunu fark ettim ya da o silahla ne zaman karşımda duran üç adamın farklı yerlerine kurşunlar bitene kadar sıktım bilemiyordum.

Tek anımsadığım bir elim Uras'ın sırtında diğer silahı tutan elim yanımda sallanıyordu.

Silahı hemen yere atıp gücü yavaş yavaş çekilen Uras'ı iki elimle destekledim.

"Yardım edin!" korku, endişe ve acıyla var gücümle bağırdım. Ölmek... Bu kadar basit olmamalıydı. Ölüm daha varlığına alışamadığım birinin beni yokluğu ile acımasızca bir darağacında sallandırması gibi olmamalıydı.

Etrafımızı saran kalabalıktan tek bir kişi bile yardıma gelmiyordu. Sinirden ya da korkudan dolan gözlerimi birkaç kere kırpıştırdım.

"Uras," acı içinde birkaç kez adını fısıldadım. Cevap gelmediğinde omzuma yatırdığı başını kaldırmaya çalıştığımda ise dengemiz bozulmuştu.

"Uras, ses ver. Uras..." ağlamamak için dişlerimi sıkarak konuşmuştum.

"Hı-" Uras konuştuğunda gelen rahatlıkla yüzümü gökyüzüne kaldırdım ve sadece dudaklarımı oynatarak şükürler olsun dedim. Omzumla boynum arasındaki o yere sıcak nefesi değiyordu. Bu iç gıdıklayıcı şeyi durdurmamın bir yolu yoktu.

"Uras-" derken sözümü kesti.

"Mahru... Ah Mahru... Zehrem... Bırakta yıllarca istediğim o uykuyu çekeyim..." dedi kesik kesik aldığı nefesiyle.

ZİFİRİ SİYAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin