Merhabalar...
Oy ve yorumlarınızı unutmayınıss.
*
Sabah erken saatlerde kalkıp hazırlandık. Okula gitmeden önce herhangi bir mağazadan birkaç kıyafet aldım. Sonuçta tüm gün giydiğim kıyafetle yattım, üstüne bir de onunla gezecek değildim.
Arabanın önünde bekleyen Merih'in yanına gittiğimde bana sarılıp "Çok güzel olmuşsun." dedi. Utanarak gözlerimi kaçırdım.
"Teşekkür ederim." diye ağzımın içinde geveleyerek arabaya bindim.
Kısa sürede okula varmıştık. El ele içeri girerken "Bugün nöbetçiyim ama üç dersim boş." dediğinde kafamı salladım.
Öğretmenler odasına geçip birkaç arkadaşıyla tanıştım. Önce öğrenci zili, sonra öğretmen zili çaldı.
Alnıma bir öpücük kondurup "Böyle çok güzelmiş. En üst kattayım." dediğinde güldüm.
"İyi dersler sana." İstemsizce arkasından el salladım ve telefonla ilgilenmeye başladım. 40 dakikanın ardından Merih yanıma geldi ve beraber aynı kata çıkarak sohbet etmeye başladık. Bir gözü de etraftaki çocuklardaydı.
"Okulumu beğendin mi?"
"Benim liseme benziyor biliyor musun?"
"Etimesgut Lisesi." dediğimde şaşırdı.
"Ben de orada okudum. Sen nasıl?"
"Ben dört yıl sabahçıydım." dedim. O zamanlar bizde tam gün yoktu.
"Ondandır çünkü ben de hiç sabahçı olmadım."
Başımı salladım. O zamanlar tanışsaydık güzel olurdu.
Yanımıza bir öğrenci gelip şaşırdı ve eliyle ağzını kapatarak "Anaa!" dedi.
"Sen deli ablasın." dedikten sonra Merih'e dönüp "O, değil mi hocam?" diye sordu. çocuğun şüpheli ifadesi ikimize de komik geldiğinden güldük.
"O Samet, o. Ama deli deme."
Doğru ya, Merih beni 'Deli' diye kaydetmişti.
"Siz de öyle kaydetmeseydiniz hocam." diyerek bana elini uzattı.
"Merhaba güzel hanımefendi. Ben Samet, konuşmuştuk hatırlarsanız."
Gülerek elini sıkarken kafamı salladım.
Merih, Samet'in omzundan tutarak "Artık gitsen mi Samet?" dedi.
Samet onu umursamadan "Neden hocam?" diye sordu.
Gülmemek için kendimi zor tutuyorken Merih gözlerini devirdi.
"Pekala. Sevgiliyseniz giderim."
"Sevgiliyiz. Hadi git bakalım."
Önce şaşırdı, sonra "Gidiyorum bak. Gidiyorum hocam?" diyerek yavaş adımlarla geri geri gitti. Tam o sırada da zil çaldı.
"Oğlum gitsene zil çaldı."
"Peki hocam siz istediniz." diyerek arkasını dönüp gitti.
Merih de o sırada öğrencilerin sınıflarına girmesi için bağırıyordu.
Yanıma gelerek "Ben yine aynı sınıftayım." dedi.
Gitmeden önce ona tekrar sarıldım. Sevdiğin birsine sarılmak... Güzel bir histi.
Bir sonraki teneffüsün başında odaya bir öğrenci girdi.
Terbiyeli bir şekilde "Hande hocam size soru sorabilir miyim?" dediğinde büyük masada kağıtlarla uğraşan orta yaşlı kadın kafasını kaldırdı.
"Tatlım derste baksam olur mu? Şunları yetiştirmem lazım."
Kızın elindeki Ayt kimya'ydı.
"Peki hocam." diyerek giderken onu durdurdum.
"istersen ben yardımcı olabilirim." dedim ikisine de bakarak.
"Olur." dedi.
Masanın bir ucuna geçtiğimizde "Ben Lavin. Merih'in arkadaşı." diye tanıttım kendimi.
"Zeliha."
Yapamadığı soruların üzerinden bir bir geçtik. Merih'in bu dersi boşmuş. O da yanımızda bizi dinledi.
Kız ikimize gülümseyerek "Çok yakışıyorsunuz." diyerek kaçtı.
Arkasından öylece bakarken Merih'in yanağıma kondurduğu öpücükle kendimden geçtim.
***
Okul bitiminden sonra jinekoloğa gelmiş ve sıramızın gelmesini bekliyorduk. Çok heyecanlıyım. Sıramız geldiğinde el ele odaya girdik.
Bizi sevimli bir kadın karşıladı. Doktorumuz biraz yaşlıydı. Saçları ağarmıştı.
Beni muayene ettikten sonra bir de rahim filmi istedi.
Akıp geçen birkaç saatin ardından bize açıklama yaptı doktorumuz.
"Fallop tüpleriniz, yani yumurtalıklarınızla rahminizin bağlantısını kuran bölge, kapalı ve hasarlı. Eski filmlerinize baktığımızda daha da hasarlıymış ve o zaman tedavi edilemezdi. Ama garip bir şekilde şimdi daha az hasarlı gözüküyor. Bu, rahim filminde yaşanan spazmlardan kaynaklı görmemizi engelleyen bir durum da olabilir. Tedavi edilebilir."
Son cümleyi duyduğumda sevinçten çığlık attım. Anlatılanların çoğunu üniversite yıllarımdaki derslerden biliyordum. Birkaç yıl önce, karın ağrılarıyla gittiğim hastanede tedavi edilemeyeceğini söylemişlerdi.
"Laparoskopi yapacağız. Genel anestezi altında yapılan bir operasyon olacak. Karnınıza birkaç delik açarak karbondioksit gazı ile şişireceğiz ve tedaviyi o sırada yapacağız."
Merih beni kendine çekerek saçlarıma öpücük kondurdu.
"Ne zaman yapılabilir?"
"Ameliyat günü belirleyeceğiz."
Bizi biraz daha bilgilendirdikten sonra ameliyat tarihini belirledik. 17 ocak tarihine ameliyat gününü belirlemiştik.
İstanbul'da olacağımdan yanımda sadece Merih'in olmasını istemiştim ve o da sömestr tatiline denk gelmesini istedi.
Hastaneden el ele, etrafa neşe saçarak çıkarken "Umutsuz olmaman gerektiğini sana her saniye söylüyordum." dedi.
"Biliyorum." dedikten sonra koluna daha çok yapıştım. Yüzüne bakmak için kafamı kaldırmışken "Senin sayende." dedim.
Burnuma ufak bir öpücük kondurduğunda huylanarak başımı öne eğdim.
Mutluydum ve daha çok mutlu olacaktım.
Mutluluğun membaı umuttur.
"La Bretonne'un da dediği gibi, umut insanoğlunun bütün acılarının merhemidir." dediğinde arabanın yanına varmıştık.
Onun binmesini engelleyip kendime çevirdim.
"Doğru söylüyormuş." diye fısıldarken dudaklarına yaklaştım ve onu en derin duygularımla öptüm.
'Tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar; bir kez daha dene.'
*
Bu bölümü yazmak için bayağı araştırma yaptım.
Veee mutlu son!!
Tabi ki daha bitmedi de işte anlayın siz de canım aa.
Bir sonraki bölüme kendinizi hazırlayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇILGINLIK |TEXTİNG| ✓
HumorTAMAMLANDI 0542 *** ***1 (siz), 0542 *** ***2 numarayı Numara Komşum olarak kaydettiniz. Siz: Bi gün bi çılgınlık edip seni sevdiğimi söylesem Siz: Alay edip güler misin? Siz: Yoksa sen de sever misin? (Görüldü.) Siz: JBJMSJBJBJBJ (İnternet yok.) Si...