"İzleri görüyor musun Clementine? Onlar benim bütün gerçeğim."
*
Orijinal kurgu ve ana karakterleriJ.K Rowling'e ait olan Harry Potter 'ın hayran kurgusudur.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Hayallerimiz vardı, çoskulu düşüncelerimiz, Sonra birden her şey bitti, Bir daha hiç bir şey hakkında düşlemedik.'
Armand parşömeni masanın üzerine bıraktı. "Zor dönemlerden geçiyoruz, Remus. İnsanlar zaten oldukça umutsuz, onlara okumaları için karamsar şeyler veremeyiz. Biraz neşeli şeylerden bahsetmeyi denemelisin."
Remus, masanın üzerindeki parşömeni alıp karmaşıktan sonra cebine koydu. " Ne gibi şeylerden mesela?" Dedi yorgun sesiyle.
"Aşk gibi mesela, ya da başka bir şey."
Remus gözlerini başka bir noktaya odakladı. "Aşk sana göre neşeli bir şey mi?"
Armand başını salladı.
"Bana göre değil. Ayrıca bilgin olsun diye söylüyorum az önce okuduğun şeyler bir aşkın ürünüydü, son derece umutsuz."
Remus Lupin artık 22 yaşındaydı. Hogwarts'da mezun olduktan sonra evinden ayrılıp İrlanda'nın küçük bir kasabasına yerleşmişti. Hayatının aşkının gidişi,yakın arkadaşlarının ölümü ve Sirius'un Azkaban'a yollanışından sonra onu İngiltere'de tutan hiçbir şey kalmamıştı.
Kendi çaplarında yazan bir edebiyat topluluğuna katılmıştı. Broşürler basıp insanlara dağıtıyorlar, ara sıra gazeteler için yazıyorlardı. Remus artık kendini kimliğini kaybetmiş bir adamdı, hiç iyi anısı kalmamıştı.
"Katılmıyorum." Dedi Armand. Topluluktaki diğer insanlar bakışlarını ikisinin üzerinde dolandırıyorlardı. "Aşkın umutsuz olduğuna inanmıyorum. Aşk içinde bütün duyguları barındıran kutsal bir şeydir."
Gençken Remus'dan böyle düşünüyordu, gerçeklerin bu olmadığını en acı yoluyla öğrenmişti.
"Hiç gerçekten aşık olmadın, değil mi?"
Odadakiler Remus'un ilk defa bu kadar konuştuğuna şahit oluyorlardı. Topluluğa katıldığı günden beri ortak yemeklere katılmamış, sohbetlerden kaçmış,iletişimini üç beş kelime üzerinden sağlamaya çalışmıştı.
Remus yorgun gözleriyle etrafı süzdü. Dışarıdan onu nasıl gördüklerini az çok tahmin edebiliyordu. Saçı sakalı birbirine karışmış, konuşmayan, suratsız, sinirli... Remus Lupin bunların hiçbiri değildi, tabi önceden.
" Eğer benden umut içeren bir şeyler yazmamı bekliyorsan, zaman kaybetme ve beni kov çünkü yazmayacağım."
Yavaş adımlarla çıktı çürümüş duvarlı odadan. Taşlık bahçede ilerlerken, arkasından birinin geldiğini fark etmişti. Kim olduğunu biliyordu.
Willow...Willow Flake. Onunla James ve Lily'nin öldükleri gün tanışmışlardı. Kumral, hafif çilli bir kızdı. Çok konuşkan değildi,tıpkı Remus gibi. İkisi susarak anlaşmanın bir yolunu bulmuşlardı.
"Eve geri dön Willow, biraz yalnız kalmalıyım."
"Remus."
"Remus."
"Bana bak, lütfen."
Remus, Willow'a doğru döndü. "İyi misin?"
"Değilim." Remus Lupin uzun zamandır iyi değildi.
" Hala onu mu düşünüyorsun? Yazdığın her satırda hala onu mu düşünüyorsun?"
Gökyüzü kızıla bürünmüştü, ikilinin beyaz tenlerinde güneş batıyordu.
"Yazdığım her satırda aklıma o gelmiyor, yazdığım her satırı zaten ona yazıyorum."
"Peki öyleyse neden, neden onu gördüğünde onunla konuşmadın?"
Aradan geçen dört yılda sadece iki kere karşılaşmışlardı, Remus iki karşılaşmayı da dün gibi hatırlıyordu.
"Beni hatırlamıyor."
Remus'ların topluluğu,dubliner:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.