Bölüm içinde çok fazla medya var internetinizin açık olduğundan emin olun bebişler.
Çok beklettiğim için üzgünüm, saf kahır ♡
~
Elimde tuttuğum iki fincan kahve dolu kupayı üçlu koltuğun önündeki orta sehpaya bırakıp beni bekleyen Mark'ın yanına bağdaş kurdum.
"Hadi neymiş sürprizin, çok merak ettim." dedim Mark'ın heyecanlı suratına bakarak. Kolları arkasında duruyorken elinde tuttuğu şeyin bana bahsettiği sürpriz olduğundan emindim.
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra falezlerde yürüyüşe çıkmıştık, dönerken Mark evine uğraması gerektiğini söylemişti. Almak istediği çok önemli bir şey varmış. Ne olduğunu sorduğumda sürpriz diyerek beni geçiştirmiş, her geldiğimizde yaptığı gibi birkaç parça kıyafetini de alarak çıkmıştık oradan.
Eve geldiğimizde ben önce ben duşa girmiştim, sonra da Mark duştayken ikimize kahve yapmıştım. Tabii kahveyi yapmadan önce her yerde bana bahsettiği sürprizi aramıştım ama olsundu.
Sonuç olarak ikimiz de ıslak saçlarımızla koltukta oturuyorduk şimdi.
"Tamam o zaman gözlerini kapat hadi." dedi Mark gülerek. Her zaman söylediğim gibi gülümsemesi bulaşıcı olduğundan ben de gülmeye başlamıştım. Dediği gibi gözlerimi sıkıca kapattım.
Birkaç saniyenin ardından Mark "Ta-daa!" dediğinde gözlerimi açıp önünde tuttuğu mavi kapaklı defteri görmüştüm.
Mark heyecanından kıpırdanarak koltukta dibime kadar gelmiş "Hatırladın mı?" diye sormuştu.
Defteri elime alıp üstündeki küçük desenlere baktım. Birkaç söz yazılıydı yamuk yumuk harflerle. Tüm nöronlarımı kullanarak hatırlamaya çalıştım, oldukça zorlandığımı Mark yüz ifademden anlamış olsa gerek derin bir nefes vermişti.
"Birlikte yapmıştık bunu, sevdiğimiz şarkılardan alıntılar yazmıştık." der demez anılar ışık hızında beynime dolmuştu. "Haaaaa! Evet hatırladım şimdi, Mark sakladın mı sen bunu?!" dedim heyecanla. Defteri daha dikkatli inceleyip üstündeki sözleri okudum. Kendi kendime gülüyordum bir yandan.
"İçine bak hadi." dedi Mark sağ kolunu arkamdan koltuğa yaslayıp omzuma atarken.
Kapağı çevirip ilk sayfasında yazanı sesli okudum.
"Değerli arkadaşım Minhyung." diye başlamıştım ki gülme krizi tutmuştu anında. "Konsolosluğa mı yazmışım bunu?" Mark da kahkaha atarken başını omzuma yaslamıştı. Okumaya devam ettim. "Seninle bu kadar yakın olabildiğimiz için mutluyum. Çoğu zaman benden nefret ediyormuşsun gibi davransan da beni sevdiğini biliyorum. Umarım yollarımız ayrılsa da ileride mutlaka kesişir. Çünkü yapmamız gereken çok önemli bir iş var biliyorsun." Sonraki cümle çok küçük harflerle yazıldığı için okumakta zorlandım ve defteri yüzüme kadar yaklaştırdım. "Jeno sürekli osuruyor onu sınıftan atmamız gerek." Anında kocaman bir kahkaha atarken Mark da bana eşlik etmişti. "Cidden Jeno çok osuruyordu." dedi Mark gülüşünün arasında. "Off evet." diyerek onayladım onu.
Sakinleştikten sonra sehpaya uzanıp kahvemden bir iki yudum aldım. Mark'a da kupasını uzatmıştım.
"Anı defterine yazdığın şeye bak." dedi Mark. Ardından "Devam et." demişti.
Sayfayı çevirdiğimde okumaya başladım. "Gürültü makinesi Haechan." Çatık kaşlarımla Mark'a döndüm. "Sensin gürültü makinesi. Ayrıca ben bunu okuduğumu hatırlamıyorum hiç." Mark hâlâ yüzündeki gülümsemeyle kupasını bana geri uzatmıştı sehpaya koymam için. "Evet çünkü babamın yanına taşındığımda yazmıştım sana okutma fırsatı bulamadım hiç."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beginning of the end/markhyuck ✞︎
Fanfiction"Mark." dedim adını sonunda öğrenebildiğim için yaşadığım hevesle. "Bir fikrim var." Kaşları çatılarak bana bakmıştı merakla. İçinden nerden çattım buna der gibi bir hali olsa da ben heyecanımı bastıramıyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki göğ...