Lütfen medya ile okuyun bir saatlik loopunu bıraktım. (Merry Go Round of Life)
"Daha önce lunaparka hiç gelmediğine inanamıyorum." dedim heyecanla bir oraya bir buraya koşarken.
Etrafta dolu dolu oyuncaklara baktıkça tekrardan çocuk oluyordum sanki.
"Pamuk şeker alalım hadi." dedim standa giderken. Mark sessiz kalırken arkamı dönüp ona baktım. Yüzündeki gülümsemeyi görünce içim sıcacık olmuştu.
Gözlerimiz buluştuğunda ben de ona güldüm. "Hadi." dedim o uyuşuk uyuşuk yürürken.
Adımlarını hızlandırdığında ben çoktan amcadan iki tane pamuk şeker istemiştim.
Çubuğu alıp makinenin etrafında döndürürken büyüyen pamuk şekeri izledim. Birini bitirip bana uzattığında ben de Mark'a uzatmıştım.
"Ben sevmem ki." demişti almadan. Kaşlarımı çatıp "Alır mısın şunu?" dedim sahte bir sinirle. Ben daha fazla ısrar etmeden almıştı hemen. Tekrar gülümseyip amcanın hazırladığı diğer pamuk şekeri de almıştım. "Teşekkürleer." demiştim cebimden cüzdanımı çıkarırken.
Ben çıkarana kadar Mark çoktan ödediğinde tekrar ona döndüm.
"Ben alırdım." dedim mahçup olurken. "Alt tarafı pamuk şeker." demişti stanttan ayrılırken. "Teşekkür ederim." deyip peşine takıldım.
Güneş batıyordu. Bugün yine öğlene kadar uyuyup tembellik yaptığımız için ancak gelebilmiştik.
"Şuna binelim." dedim elimle dev salıncağı gösterirken. Kendi etrafında açılarak dönerken yukarıya doğru çıkıyordu. "Korkmazsın değil mi?" diye takıldım Mark'a yavaşça omzuna vururken.
Bir yandan pamuk şekerimi yiyordum keyifle.
"Korkmam da sonra kusma." demişti o da gülerek. Bugün siyah saçlarını yandan ayırmıştı. Yüzü çok güzel gözüküyordu batan güneşin ışığında. Kaldırımda insanların arasında yürürken bir anda durup bana yaklaşmıştı.
"Noldu?" dedim ben de onun gibi dururken.
Aramızdaki mesafeyi kapatıp elini dudağıma götürmüş baş parmağıyla dudağımın kenarındaki pamuk şekeri alıp ağzına götürmüştü.
"Her yerine bulaştırmışsın sen mi yiyorsun o mu seni yiyor belli değil." dedi tekrar bilet gişesine doğru yürümeye başladığında.
Ben de girdiğim küçük transtan çıkıp peşinden gitmiştim hemen. "Napayım kocaman şey sonuçta." dedim onun bitmiş elinde salladığı çubuğa bakarken.
"Oha ne zaman yedin onu? Bir de sevmiyorum diyorsun." dedim şok içinde. Bu dediğime kahkaha atıp çubuğu yanından geçtiğimiz çöpe attı. "Sen çok yavaş yiyorsun, ısırdığın gibi eriyor zaten." demişti.
Ona hak verirken Mark bilet gişesinden jetonları alıyordu. Tekrar ödemeye kalktığında durdurup "Ben getirdim seni, bırak ben alayım." demiştim. Derin bir nefes verip beni dinlemeden jetonların parasını ödemişti.
"Sen benim rehberim ol yeter." dedi eliyle saçlarımı karıştırarak.
Yüzümü saçma sapan bir gülümseme alırken sanki randevudaymışız gibi hissetmeme engel olamadım.
Sanki Mark sevgilim gibi davranıyordu ve işin açıkçası bu çok hoşuma gitmişti.
Ben de bitirdiğim pamuk şekerin çubuğunu başka bir çöpe attığımda birkaç kişinin arkasında sıraya girmiştik dediğim salıncak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beginning of the end/markhyuck ✞︎
Fanfic"Mark." dedim adını sonunda öğrenebildiğim için yaşadığım hevesle. "Bir fikrim var." Kaşları çatılarak bana bakmıştı merakla. İçinden nerden çattım buna der gibi bir hali olsa da ben heyecanımı bastıramıyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki göğ...