iki kişilik oyun

622 75 78
                                    

okuyup niye yorum yapmıyorsunuz niye oy vermiyorsunuz cok üzüyo beni ghost okuyucular :(

~

Mark dudaklarını benim dudaklarıma hapsetmişken dakikalarca öpüştük o soğuk balkonda.  Ama üşümüyor aksine yanıyordum. Çıplak ayaklarım buz gibi fayansa bassa bile o ateşi alamıyordu içimden.

Mark belindeki ellerini kalçamın altına yerleştirdiğinde beni kolayca kaldırıp kucağına almış, bacaklarımı onun beline dolamamı sağlamıştı.

Dudaklarımdan kısa bir süreliğine ayrıldığında bunu düşmemizi istemediği için yaptığının farkındaydım. Ellerimi boynunun etrafına sarıp başımı da sanki her daim ait olduğum yermiş gibi onun boynuna yerleştirmiştim. Geniş yakalı tişörtünün açıkta kalan boynuna dudaklarımı sürttüğümde bunu her ne kadar kendime itiraf etmek zor olsa da uzun zamandır yapmak istediğimi yapıp cildini iki dudağımın arasına kıstırıp dilimle darbelemiş, genişce kavramıştım.

Tecrübesiz değildim, daha önce erkek arkadaşlarım olmuştu ama ilk kez birinden bu kadar etkileniyor hem ona dokunmak için yanıp tutuşuyorken hem de uzak durmaya çalışıyordum.

Mark bunun için erken olduğunu düşünebilir, benden uzaklaşmak isteyebilir ya da böyle bir şeyi hiç istemiyor bile olabilirdi bu zamana kadar. Ancak beş dakika önce yaptığımız konuşma bunun tam tersini anlatıyordu bana.

Öptüğüm ilk kişisin, demişti Mark.

Bu karnımın heyecandan kasılmasına sebep olduğunda biraz daha bastırmıştım dudaklarımı Mark'ın boynuna. Nefeslerinin şiddetlendiğini hızla inip kalkan göğsünden anlayabiliyordum.

Beni odama taşıyıp yatağa bırakana kadar boynuna benden izler bırakmıştım ona.

İçimdeki heyecanı körükleyen şüphesiz aitlik duygusundan başka bir şey değildi.

Mark bana benimle mutlu olduğunu söylemişti. Benim için de anlamlı demişti. Ben kafamda kurmamıştım hiçbirini.

Mark da benim gibi hissediyordu.

Başım yastığa düştüğünde Mark'ın boynundan ayrılmış, kolları başımın iki yanından destek alarak üzerimde bana bakan Mark'ı izliyordum.

Bıraktığım izler beyaz cildinde o kadar besbelliydi ki keyifle sırıtmadan edemedim.

"Donghyuck." dediğinde Mark hâlâ soluklarını düzene sokmaya çalışıyordu.  Biraz beni de kucağında taşıdığından olsa gerek sakinleşemiyordu. Gözlerimi boynundan çekip gözlerine diktim saniyesinde.

"Mark." dedim onu taklit ederek.

"Çok güzelsin." dediğinde bunu beklemediğim için afallayarak gözlerimi kaçırdım ondan başımı yana çevirerek. Yüzümü bir gülümseme kaplamıştı.

Odamın ışığını açmamıştık ama camlarım oldukça geniş olduğundan içerisi zifiri karanlık değildi. Ay ışığı ile aydınlanıyordu oda.

Mark'ın dudaklarını kulağımın biraz altında hissettiğimde huylanarak yattığım yerde bacaklarımı kıpraştırmış onun bacaklarına dolanmasına sebep olmuştum.

Tenimi dişleriyle kıstırdığında belli belirsiz bir ses çıkarmıştım. Ardından dilinin sıcaklığını, onun yerini ise tekrar dudakları almıştı.

Dudakları arasından çıkan sesler direkt kulağıma vurduğunda karnım kasılıyordu.

Mark nereden biliyor anlamamıştım ama en çok huylandığım yeri elini koyduğu gibi bulmasını garipseyebilecek bir anda değildim şu an.

beginning of the end/markhyuck ✞︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin