kapı

306 41 23
                                    

bu bölümde aynı olayı ikisinin de ağzından yazdım daha iyi anlayabilmeniz için. Bir de çok uzun sürdü bölüm atmam biliyorum özür dilerim bunun için de.

hayatım bok yoluna gittiği için bok yoluna giden bi bölüm yazdım <3 İyi okumalar 

şunu da koyayım tw!b!ood/se!fharm

Donghyuck

Evin her tarafını turlamıştım ancak Mark evde değildi. Göz yaşlarımı silip cebimden telefonu çıkarak Mark'ı aradım. Tanıdık zil sesi kulaklarımı doldurduğunda çalan telefonunu gördüm mutfak masasının üstünde. 

Sevgilim arıyor...

Daha da fazla ağlamaya başlarken Mark'ın telefonunu aldım elime. Şu an ona her şeyden fazla ihtiyacım vardı. 

Mark'tan önce benim için sadece annem vardı. Benim iki ebeveynim de oydu. Hem de çok uzun zamandan beri. İyisi ve kötüsüyle kabullenmiştim annemi. Çoğu fikrimiz uyuşmazdı. Zevklerimiz, tarzlarımız zaten epey farklıydı annemle aramızdaki yaş farkı fazla olduğu için ama beni her şeyden fazla sevdiğini bilirdim. 

Benim ondan bu konu hakkında beklediğim destek olmasıydı. Annemin arkamda olacağını bilmek istemiştim. Mark'ı da beni sevdiği gibi seveceğini, onu koruyup kollayacağını, hiçbir zaman elde edemediği anne sevgisini ona vereceğini düşünmüştüm. Ki Mark buna gerçekten çok sevinirdi. 

Telefonu elimden bırakıp hızlıca evden çıktım. Gitmiş olabileceği sadece iki yer geliyordu aklıma. Biri kendi evi, diğeriyse falezlerdi. Ama beni görmek istemiyorsa bu iki yerde de bulabileceğime dair pek bir umut yoktu içimde. 

Evin sokağından caddeye çıktım seri adımlarla. Taksi geçmesini beklerden bir yandan yürüyorum Mark'ın evine doğru. Yanaklarımda kuruyan yaşları iyice sildim. 

Neden gittiğini anlamıyordum. Telefonunu da almamıştı. Arabası da sokakta duruyordu, çok uzağa gitmiş olamazdı. Yani umarım. Onu görmeye ihtiyacım vardı. 

Kavşaktan dönen taksiyi gözüme kestirdiğim gibi el kol yaparak durmasını sağlamış, binince de adresi tarif etmiştim hızlıca. 

Araba gittikçe dizlerimi titretiyordum oturduğum yerde. İçimde kötü bir his vardı. Zaten annemle aramızı bozduğum için yeterince bok gibi hissediyordum. Üstüne Mark'ı bulamamak tuzu biberi olmuştu. 

Paranoyak davrandığımı düşünmüyordum. Gitmesinin sebebi vardı, öyle küçük bir bahane değildi buna emindim. Biliyordu moralim bozuk geleceğimi. Beni o an bırakıp gitmezdi o. Bir şey olmuştu. 

Zaten kısa olan mesafeyi taksiyle daha da hızlı bir şekilde geldiğimizde cüzdanımdan parayı verip üstünü beklemeden indim. 

Evin bahçesine girip kapıya koştuktan sonra zili çaldım üst üste sabırsız bir şekilde. Yetmedi elimle tık tıkladım. Basmaya devam ettim. 

"Mark!" diye seslendim komşularının rahatsız olup olmayacağını umursamayarak. Ağlamamı zar zor bastırıyordum. Ağlarsam devamı gelecekti ve kendimi sakinleştiremeyecektim. Şu an da pek sakin olduğum söylenemezdi gerçi. 

Bir iki kez daha seslendim zile basarken. 

Kapı arkaya doğru açıldığında Mark'ı bu şekilde görmeyi beklemiyordum. 

Zaten beyaz olan cildi iyice beyaz kesilmişti. Gözleri kıpkırmızıydı, şişmişti. Çok ağlamıştı, barizdi. Kapıyı tamamen açmamıştı. Halbuki ona sarılmak için fırsat kolluyordum. 

beginning of the end/markhyuck ✞︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin