sonun başlangıcı (final)

248 27 23
                                    

Kalbim küt küt çarpıyor, aldığım soluklar yetmiyor. Gerginim, kötü bir gerginlik değil bu. Heyecandan oluyor. Çok heyecanlıyım. 

"Donghyuck sakin ol, birazdan düşüp bayılacak gibisin." dedi Jaemin elindeki kadehten bir yudum aldığında. Takım elbisesinin kravatını başına bağlamış, saatlerdir bu şekilde dolanıyordu etrafta. 

Neymiş, gelinin alkolik abisi rolünü birisinin üstlenmesi gerekiyormuş. Kırk saat ona gelin olmadığımı açıklamış daha sonrasında vazgeçmiştim bu işten. Salona gizlice tekilalar sokmuştu, arkadaşlarımıza ara ara çıkıp dağıtıyordu. Annem bir yakalasa eşek sudan gelinceye kadar döverdi onu. Umarım yakalardı. 

"İlk kez evleniyorum ne yapabilirim?" diye söylendim aynadan kendime bakmaya devam ederken. Doğal bir makyaj yapılmıştı yüzüme. Uzayan karamel rengi saçlarım dalgalıydı. Beyaz takımımın içinde ter atıp duruyordum gerginlikten. Üstelik Mark'ı en son sabah evden çıkmadan önce görmüştüm. Nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. 

"Tabii ben zaten kırk kere evlendiğim için profesyonel sayılırım." dedi gözlerini devirerek. Dediğini duymamazlıktan geldim. "Mark nerede?" diye sordum.

"Gelir birazdan." diyerek her sorduğumda yaptığı gibi kestirip attı. İçimde kötü bir his vardı. Muhtemelen bir sorun çıkmıştı ve bu iki salak bana çaktırmadan kendi kendilerine çözmeye uğraşıyordu. 

Nikahımız bundan iki hafta önce Hollanda'da kıyılmıştı çoktan. Evli sayılırdık. Ama buradaki arkadaşlarımızın hepsini düğün için Hollanda'ya kadar sürükleyemeyeceğimizden düğünümüzü burada yapmaya karar vermiştik. Mark formaliteden bir nikah daha kıyabileceğimizi anlatmıştı. Çünkü Kore'de eşcinsel evlilik hala yasaktı. 

Muhtemelen bu nikah olayı ile ilgili bir sorun vardı. Belki de tuttuğumuz salondaki çalışanlar arayıp şikayet etmişti. Belli olmazdı. Mark her şeyi hallettiğini-halledeceğini söylese bile herkesin görüşünü değiştiremez, herkesin ağzını bağlayamazdı. 

Derin bir nefes verip Jaemin'in kadehinden bir yudum da ben aldım. 

"Hop sen alkol alamazsın." dedi ağzı kaya kaya. 

"Nedenmiş o?" diye sorduğumda mal mısın der gibi yüzüme baktı. "İlaç kullanıyorsun ya Donghyuck." 

"Ne ilacından bahsediyorsun Jaemin?" dediğimde cevabını gerçekten merak etmiştim. Onun sarhoş sohbetini kafamı dağıtmak için kullanıyordum dürüst olmak gerekirse. 

Çok gizli bir şey söyleyecekmiş gibi kulağıma eğildi ve fısıldadı. "Doğum kontrol." 

"Gerizekalı!" diye bağırıp dibimdeki kafasına yapıştırdım tokadı. "Ben kadın değilim aptal anla artık." 

"Ne yapayım çok güzel olmuşsun, kafam karışıyor." deyip dudaklarını büzdüğünde yumuşamıştım anında. Sarhoş haliyle bile ağzı iyi iş yapıyordu. 

"Hem kullansan fena olmaz, malum tavşan gibisiniz. Eliniz ayağınız durmuyor bu gidişle hamile bile kalırsın-" Oturduğum koltuktan kalkmamla tekme tokat giriştim Jaemin'e üstümün başımın bozulmasını dert etmeyerek. 

Odanın kapısı tıklandıktan sonra içeri giren Mark yerde debelenen ikimize bakıyordu. Bense anında onu süzmeye başlamıştım. 

Her ne kadar ikimizin de beyaz takım giymesini istesem de Mark siyah giymek konusunda ısrar etmişti. Bunun için üç gün trip atmam bile bir işe yaramamıştı. Şimdi düşünüyordum da iyi ki işe yaramamış. 

Mark leziz gözüküyordu. 

"Azdın yine dimi tavşan seni." diye fısıldayan Jaemin dağılan dikkatimi yerine getirdiğinde onu dövmeye devam ettim. Salak sarhoş olduğu için kaçamıyordu da. "Öldürücem seni Safiye." diye bağırırken benim de ondan aşağı kalır bir yanım yoktu. 

beginning of the end/markhyuck ✞︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin