Oynanamayan Bölüm 1
《Ben, Sendeyim》Kısa bir anda uzun uzun kalmak
🍒
Madrigal'
Ne Zamandır Sendeyim.Iddiadan çok sonra, son sahneden biraz önce;
Taylan Tunalı'dan nefret etmek. Yapabileceğim en zor ve en kolay şeyin tek kesişimi bu olmalıydı. Ondan ölesiye nefret etmek ve onu ölesiyse sevmek...
Şimdi garip bir kuytu köşede onu izliyorken iki his arasında gidip gelmek beni iki duvar arasında sıkışmak üzereymişim gibi hissettiriyordu.
Onun kollarına koşmak ve yaptığım ve yapacağım her şey için bir af dilemek istiyordum fakat bir yandan da her şeyi hak ettiğini söylemeyi.
O sadece hayatının değil ayrıca benim hayatımında başrolünde oynayan fiyakalı bir adamdı. Bense kendi hikayemde bile sahne arkasında perde halatına asılan o zavallı. Ellerim bluzumun kolları arasında kalmışken soğuktan akmaya başlamış burnumu çekip sırtımı verdiğim duvara yaslandım. Beni görsün, beni bulsun ve beni arasın hissi ile kavrulurken elimde telefonun çalması için bu cuma camiye gitme sözü verdim içimden. Bu benim sıklıkla köşeye sıkışmam halinde yaptığım alışkanlık yakarışımdı.
Sonra telefon çalmadı. Taylan bir iki kişi arasında sohbetine sanki ben hayatında yokmuşum gibi devam etti. Beni sürekli düşünmesini istiyordum ama o pek o bezlerde işi yok gibi annesinin akıllı oluşuydu.
"Sarp" Ah o güzel sesi yok muydu hafif bir hoş tını duydukça nefret ettiğim.
Suratımda sahte bir şaşırma ile ona baktım. "Taylan?" Sevinçle sırıtarak dibime daha da girdi. "Beni mi özledin?"
Ona bu gibi uçuk tavsiyelerini götüne sokmasını söylemek istiyordum ama bu cümlenin gerçekliği karşısında sadece susabildim. "Ne alaka?" Diyerek standardize bir savunma cümlesi döküldü dudaklarımdan. Daha çok keyifsiz bir tınıydı belkide.
"Sabahın bu saatlerinde fakültede asla görmedim seni." Dedi akıllı bir adam böyle durumları genelde sorgulardı galiba.
Açıkçası üniversite hayatım boyunca sabahın onunda fakülteye sadece sınav haftaları gelirdim. Bazen öğle yemeklerine gelirdim ama o da on ikiden sonra olduğuna emindim.
"Hocadan kağıdıma bakmayı isteyecektim." Dedim kuyruğu sağlam bir yalanla.
Taylan'ın yüzü düştü. "Düşük mü aldın yoksa? Hangi ders, not bulayım...." durdu ve gözleri suratımı arşınladı. "Hatta seni çalıştırayım."
Yutkundum. Ona bakmak o kadar zormuyordu ki beni, benim yerimde olsa ne yapardı?
"Senin almadığın bir derstir belki." Diyiverdim. Ne sanıyorduysa kendini.
"Olsun." Deyiverdi hiç beklemeden. Sonra güzel bir sırıttı, tüm beyaz dişlerini gösterircesine sevimli çapkın bir gülüşle.
Soğuk elleri usulca yanağımı okşarken başını bana doğru eğdi. "Ben çalışırım sonra sana anlatırım."
Bu tavrı gerçek mi diye tarttım. Gözlerine baktım, gözlerimden ayırmadığı, çirkin suratımı santim santim taradığı gözlerine; sonra dibime girmiş bedenine.
Köşelerde yiyişen çiftlerden bir farkımız yoktu, bunlar oyundu; ya da saf gerçek ama yalancı bir zaman dilimdeydik. Her şeyin gerçek olması bir yalan şeridinde gittiğimizin üzerine toprak atmıyordu.
"Iki bölüm okurken mi? Teşekkürler ama kalsın."
İsteksizden çok minnetsiz olmak istiyordum. Kalbime kalsa onunla sabaha kadar dinler, dizinin dibinden ayrılmazdım ama minnetim yoktu. Ona kalmak ve onun sayesinde; bir şeyler başarmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzelliğin Kutsaması
Short StorySarp, çirkin olduğu yetmiyormuş gibi birde ibneydi. Bir gün çok sevdiği tiyatro kulübünde, sahne arkasında çalışmaktan uyuyakaldığında, kendisi hakkında konuşulmasını duyarak uyanmak beklentileri arasında değildi. Özellikle, Mühendisliğin göz bebeği...