Sahne 14》Bin Yüz Elli İki

13.2K 1K 364
                                    

Sahne 14

Huzursuzluk, eve bırakma, hak edilen şeyler, merdivenler ve sayılar.


Madrigal - dip

Boşalmış sokaklardan oldum olası kormuştum. Ceketim içine daha çok gömülüp , site binalardan yavaş yavaş uzaklaştığım anlarda bir şeyleri yanlış yaptığım ve bir şekilde işleri batırdığımın farkındaydım.

Omuzlarımı çökertmiş kendi evime veya ikizlerin evine gidip son durum hali tartışmak arasında kalırken geceyi bölen motor sesi, rüzgarını beraberinde getirirken istemsizce duraklayarak kendimi sakındım. Tanıdık motor biraz ilerde dururken, acele çıktığı belli olan şekilde, motordan inen tanıdık simayı süzdüm.

Motoru susturup, hala tek bacağı yukarı sıyrılı eşofmanı ile hızlıca bana doğru geliyordu. Ceketi yoktu, kaskı takılı değildi ve bağcıklarınının biri çözülü haldeydi. Dağılmış ifadesi bile hala üzerindeydi.

Yine de hafif kızgın bir surat ile yanıma geldi. " Ne diye çekip çıkıyorsun? " hesap soran ifadesini umursamadan omzu silktim. " Sana mı soracaktım çıkarken? Keyfim öyle istedi."

Asabiydim. Ve bunu hak etmiyor bile diyemiyordum. Kötüydü işte ama hala hastalığın verdiği o halsizlikle buradaydı. Onu soğukta bıraktığım için vicdan azabı duymuyordum. Hasta olduğu için de vicdanım sızlamıyordu ama, ama o burada böyle dağılmış halde karşımdayken ve ben böylesine bir duygusal çöküşe ilerlerken içten içe acı ile kasılan karnıma engel olamadım.

Sert çıkışımı unursamadan gözlerini hafifçe yumdu. Hala hastaydı, belliydi." Bana sormayacaksın tabiki de Sarp. Fakat yine de gecenin bir vakti eve nasıl gideceksin? "

Omuz silktim. " Sana ne." Tersleme dedim içten içe. Tersleme Sarp. Kendinle böyle anlaşmamıştın. Yine de olmadı, böyleydim ben. Üzülsem kim varsa karşımda onu üzerdim. Hele ki karşımda ki kişi, üzülmeye müsait ve hak eden biri olduğu için kinimi şiddetlendiriyordu. " Eve gidelim. Sabah gidersin, hava da soğuk zaten,"
Omuz silktim. O dedi diye çıktığım eve geri dönecek değildim. Kafayı mı yemiştim, daha ne kadar ezik olabilirdim. " Eve giderim işte Taylan, ne uzattın. Sende git evine geri."

Hareket etmemi engelleyecek şekilde önüme geçerek geçmemi engelledi. " O zaman ben bırakayım."

Ciddi mi diye bir süre süzdüm ve evet kesinlikle ciddiydi. Sokak lambası patlak flaş gibi ortamı aydınlattıyordu ve kararlı olan bakışlarını bana doğru dikmişti.
Kumral saçları sanki elyaf gibi hafif şekilde kabarık duruyordu. " Bu halinle mi? Yolda kaza falan da yaparız."

Dilini ağzı içinde oynattığında, rüzgarın bir kılıç gibi acı bir darbe ile esmesi ile daha çok sokuldum cekete ve onun ince üstüne baktım. " ...hemde böyle üşürken ?"

Geçen seferden farklı olarak üşümesi pek umrunda gibi durmuyordu. Anlık bir rekleks ile gözleri kendi üzerine kaldığında titrediğini yeni fark etmiş gibi şaşırdı. Fakat üşümesinin üzerinde durmaaz gibi tekrar bana baktı " Evin okulun çevresinde değil mi? O zaman yakın da bir şey olmaz."

Evlerimiz yakındı, yürüme mesafesi ile bile yirmi yahut otuz dakika civarı sürerdi. Okulun içinden geçsem ve hızlı yürüsem on beş dakikaya bile kapatırdım. Muhtemelen motorla gidersek bu süreyi çok azaltacağımızı biliyordum. Ne kadar hasta olursa olsun böyle bir durumda ve boş sokaklarda kaza ihtimali oldukçandüşüktü. Öyleydi fakat beni eve bırakmasını istemiyordum. Böylesi tuhaftı, onun asıl amacını bilirken böyle kabul etmek.

Güzelliğin KutsamasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin