Ode To My Family

143 12 42
                                    

Nihayet son derse girdiğimizde dikkatimi hocaya yöneltmek için büyük bir çaba sarf ediyordum ama dersi anlayabilmek için fazla uykulu hissediyordum. Yanımda oturan Taeyong ise pür dikkat dersi dinliyor ve not alıyordu. Uykuya teslim olmak için can attığımdan daha sonra ondan notları almayı aklıma yazıp başımı sıraya gömdüm ve hocanın kızmamasını umarak biraz gözlerimi dinlendirdim.

Okulda uyumayı başaranlara her zaman imrenmişimdir ama maalesef o şanslı kişilerden değilim, bu yüzden biraz gözlerimi kapatmanın işe yaracağını umarak başımı koyacak rahat bir pozisyon ayarlamaya çalıştım.

Zil sesini duyunca uyuşukça başımı kaldırdım ve hızla toparlanan öğrencileri izledikten sonra bizimkileri bekletmemek için ben de eşyalarımı toplayıp ayaklandım.

Güzel olmalı diye düşündüm, gitmek için sabırsızlandıkları bir evlerinin olması güzel olmalıydı. Ben ise ayaklarımı sürüye sürüye ağırdan alarak bizimkileri takip ederken tek istediğim yolun biraz olsun uzamasıydı.

"Dodo'm niye sessizsin?" Jaemin kolunu omzuma atınca iç çekerek gülümsedim, "Her zamanki şeyler Nana." diğerleri önde sohbet ederek ilerlerken Jaemin ile sessizce onları takip ettik. Arkadaşlarımla konuşmayı sevsem de bazen böyle ufak sessizliklere ihtiyacım oluyordu, neyse ki Jaemin beni anladığı için şanslıydım.

.

.

Jaemin kendi evine girerken son kez bana dönüp öpücük attığında güldüm ve öpücüğünü havada yakalayıp kalbime koymuş gibi yaptım.

Anahtarımla kapıyı açtıktan sonra ses çıkarmamaya özen göstererek içeri girip kapıyı ardımdan kapattım ve kimsenin dikkatini çekmemeyi umarak odama ilerledim.

Neyse ki annem çok sevdiği dizisini izlemekle meşgul olduğu için beni umursamamıştı. Ben de canını sıkmamak için sessizliğimi koruyarak odama girdim ama gördüğüm manzara hiç hoş değildi.

"Siyoung, ne yapıyorsun yine benim odamda?" varlığını beni sinir etmeye adamış küçük kız kardeşim etrafa dağılmış eşyalarımın ortasında oturmuş sanki oda kendisine aitmiş gibi rahat davranıyordu.

"Bir tane mavi tişörtün vardı ya, onu arıyorum. Nerede?" Siyoung soruyu bana sorsa da hala odadaki varlığımı görmezden gelmiş bir şekilde eşyalarımı karıştırmaya devam ediyordu.

"Taeyong'dadır herhalde." Siyoung oflayarak bana baktığında göz devirip, sırt çantamı daha fazla yük olmasın diye çıkardım ve yerde boş bulduğum bir alana bıraktım.

"Ya bu çocuğun kıyafeti yok mu? Hep seninkileri araklıyor." Siyoung'ın isyanına karşı gülüp tek kaşımı kaldırdım.

"Bunu diyen sen olmasaydın belki ciddiye alırdım." etrafı inceledikten sonra kıyafet yığınının üzerinden atlayıp yatağıma geçtim.

"Şu okulundaki havalı çocukla mı buluşacaksın, hani şu favori rengi mavi olan?" Siyoung sırıtarak bana baktığında cevabımı almış olsam da susup onu dinledim.

"O havalı çocuk meğer benden hoşlanıyormuş, ee tabii benden hoşlanmayacak da kimden hoşlanacak zaten." Siyoung saçlarını özgüvenle savurduğunda ona imrenerek baktım

"Yine ben hariç herkes çift olmuş. Böyle kaderin.." ben söylenirken Siyoung ayaklanıp kıkırdadı.

"Bu ailede birinin kötü genleri alıp sonsuza kadar sap kalması lazımdı. O da sen oldun-" sözünü tamamlamasını beklemeden arkamdaki yastığı kafasına attığımda dil çıkararak kaçmıştı şeytanın dünya şubesi.

"Siyoung! Burayı dağıttığın gibi topla çabuk!" sinirle ayaklanıp odadan çıktıktan sonra küçük cadıyı bulmak için etrafıma bakındım.

It's okay, that's loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin