❝ I want to run to you now
Because all of my moments want you.❞Yoğun bakımın önünde beklerken birbirimize yaslanmış uyukluyorduk ve sanki birimize bir şey olacakmış gibi herkesin eli birinin üzerindeydi.
Elimin arasındaki Taeyong'un sıcak elini sıkıp ona baktım, o da bana bakıp gülümsemeye çalıştı. Hepimiz bir savaştan çıktığımız için kendimize has enkazlardık.
Koridorun başında Haechan'ın annesini görünce elim ayağıma dolaşmıştı. Aniden ayağa firladığımda bana yaslanmış Jaemin'i düşürüp herkesin uyanmasına sebep olmuştum.
"Taeyong, iyi mi o?" kadın bir tek Taeyong'u tanıdığı için direkt ona yönelmişti. Biz de kenardan onların konuşmasını dinliyorduk.
Taeyong ona kısaca durumu anlattıktan sonra kadın rahatlamış gibi gözükerek oturunca biz de ayakta durmayı kesip oturduk.
"Demek öyle yaptı...bilmeliydim, evden çıkarken bir başka bakıyordu. Bunun..hep içinde olduğunu biliyordum ama bir şey yapamadım. Hepinize büyük teşekkür borçluyum çocuklar. Özür dilerim." koskaca kadın karşımızda ezilip büzülerek özür dilediğinde kötü hissetmiştim, herkes böyle hissetmiş olmalı ki hep bir ağızdan teşekkür etmesine gerek olmadığını söyleyen sözler yükselmişti
Kadına bakarken Haechan'ın ne kadar ona benzediğine hayret ettim. Özellikle gözleri aynı parlaklıkta bakıyordu ama yüz ifadeleri ve konuşurken ne kadar zorlasa da kısık çıkan sesi yılların onu nasıl hırpaladığını açık ediyordu.
Adının Hae Soo olduğunu öğrendiğimiz kadın bizi gördüğüne gerçekten mutlu olmuş gibi gözüküyordu.
"Haechan'ın bu kadar çok arkadaşı olduğunu bilmiyordum, sulu gözlülüğümün kusuruna bakmayın lütfen." Hae Soo teyze gülerek gözyaşlarını silerken gülümsedim.
En çok onun ağlamaya hakkı olduğu halde bir avuç ergenden özür diliyordu. Ne kadar zarif bir kadın diye düşünmeden edemedim. Taeyong'un ailesinden sonra tanıdığım en tatlı yetişkin olabilirdi.
"Mark telefonuna cevap ver artık." Renjun'un sesini duyunca onların tarafına döndüm.
"Azar yiyeceğim, boşver." Mark'ın telefonu çalmaya devam edince ailesinin onu aradığını anlamıştım. Gereksiz katı bir ailesi vardı ve zavallı çocuğu baskı altında tutmayı iyi ebeveynlik sanıyorlardı.
"Sen git istersen, biz buradayız." Jaemin konuştuğunda başımı sallayıp onu onayladım.
"Saçmalamayın. Uyandığında burda olmak istiyorum...onu görmek istiyorum." Mark alt dudağını ısırıp sinirle telefonunu kapattığında iç çektim.
"Bence gitmen daha iyi olur, bu haldeyken onu görmeyi kaldırabilir misin emin değilim. O seni üzgün görmemeli." Mark dediklerimi ikna edici bulmuş olmalı ki bir süre kararsız kalıp bir şey demedi.
"Hadi gel ben seni bırakırım, hem benim de üzerimdekileri değiştirmem lazım. Sana da kıyafet getiririm Doyoung." Jaemin hatırlattığında ikimizin de kanla kaplı üstlerine baktığım gibi midem bulanmasın diye başımı çevirdim ve onu onaylayan sesler çıkardım.
"Tamam...ama o uyandığı an bana haber vereceğinize söz verin." Mark bize güvenmiyormuş gibi bakışlarını Taeyong'a çevirmişti.
"Sözüm senin olsun, git hadi." Taeyong onu rahatlattığında nihayet gitmeyi kabul etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's okay, that's love
Fanfictionçünkü aşk, acıyı da doğurur ne kadar çok seversen o kadar çok acı çekersin. ana çiftler: dotae, renmin, markhyuck