❝ Like i could only hold on to your body, but it would feel nothing to your heart.❞
.
Taeyong
Her anımızı birlikte geçirdiğimiz günlerin sonrasında Doyoung eve çağrıldığı için onu bırakmak zorunda kalmıştım ama içim hiç rahat değildi. Annesiyle kavga eder de üzülür diye ödüm kopuyordu. Yanında değilken her an başına bir şey gelebilecekmiş gibi hissediyordum. Bir de onsuz ne yapacağımı bilememem vardı. O yanımda olmadığı için uyuyasım bile gelmiyordu. Yatakta dönüp durmayı kesip telefonumu elime aldım ama ona mesaj atıp uykusunu kaçırmak istemiyordum. Uykusu olsa bile benimle konuşarak sabahlayacağına emindim. Bu yüzden telefonumu usulca kenara bırakıp tekrar uzanmaya hazırlanırken kapımın kilit sesini duyunca irkilmiştim ama Haechan'da anahtar olduğunu bildiğim için rahatlayıp ayaklandım.
Düşündüğüm gibi kapıda onu görünce gülümseyecekken burnuma gelen ağır sigara kokusuyla yüzümü buruşturdum. Sigaradan nefret ettiğimi bildiği halde kül tablasında banyo yapmış gibi buraya gelmiş olduğuna göre kesin yine bir şey olmuştu. Refleks olarak ilk önce yüzünde bir yara var mı diye kontrol ettikten sonra ceketini çıkarıp kollarını kontrol ettim ama yeni bir yara görmemiştim. Fiziksel olarak iyi olduğunu görünce pencereleri açıp içeri temiz hava girmesini sağladım.
"Git duş al, sana kıyafetlerini getireyim.." sözümü bitirmeme izin vermeden bana sıkıca sarılınca ilk başta şaşkınlıktan karşılık bile verememiştim. Haechan'ın en son bana ne zaman bu kadar ihtiyaçla sarıldığını hatırlayamıyordum. Endişem daha çok artsa da ilk onun konuşmasını bekleyip, sakinleşmesi için saçlarını okşadım.
"Onu seviyorum. Neden o beni sevmiyor? Neden sadece bedenimi seviyor? Neden.." tişörtümün ıslandığını hissederken hıçkırıklarını duymak beni kahretmişti. O daha sesli ağlamaya başlarken sıkıca sarıldığım bedenini bırakmayıp onunla birlikte yere çöktüm ve ben de ağladım. Dünya üzerindeki en sevdiğim insanlardan olmasının yanında hissettiklerini çok iyi anlayabiliyordum. Doyoung yüzünden az omzunda ağlamamıştım ama bu Haechan'dı, hiçbir şey onu yıkamaz gibi görünen deli dostumdu. Bu yıl onu hiç koruyamadığımı düşününce daha çok ağladım. Önce intihar girişimi, sonra Mark...onun içinde bir şeyler ölürken ona yardım etmek için elimden hiçbir şey gelmiyor gibi hissediyordum.
"Sen niye ağlıyorsun salak?" yüzünü elleriyle kapatıp geri çekildiğinde akan burnumu çekip güldüm, "Of güldürmesine.."
"Kahve yapayım ikimize, konuşuruz. Olur mu?" başını onaylarcasına sallayıp ellerini yüzünden çekince gülümsemeye çalışıp gözünden akmak üzere olan yaşı sildim ve kendimle birlikte onu da ayağa kaldırdım.
Niyeti olmasa da kendine gelsin diye duş alması için banyoya yolladım. O olaydan sonra evdeki bütün kesici aletleri sakladığım için içim rahattı. Buraya geldiğinde kaldığı misafir odasına kıyafetlerini bıraktıktan sonra banyo kapısının önüne temiz havlu bıraktım ve mutfağa gidip sözünü verdiğim kahveyi yapmaya başladım.
.
.
Renjun
İlk başta arada kalsam da muhtemelen Haechan da Taeyong ile konuşacağı için hiçbir şeyden haberi olmayan tek kişi Doyoung kalmasın diye uyanınca okuması için bizim tarafımızda olanların özetini ona yazdım ve Jaemin ile Mark'ın onları salonda bıraktığımdan beri ne yaptığını görmek için içeri geri döndüm.
Karşılaştığım tatlı manzarayı aklıma kazımak için kapının pervazına yaslanıp koltukta uykuya dalmış ikiliyi izledim. Mark Jaemin'in kolları arasında minicik duruyordu. Arkamda aniden beliren bedeni fark edince çığlık atmamak için kendimi zor tuttum, "Ne olmuş bunlara?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's okay, that's love
Fanfictionçünkü aşk, acıyı da doğurur ne kadar çok seversen o kadar çok acı çekersin. ana çiftler: dotae, renmin, markhyuck