Saatin kaç olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Kıvanç uyumuş ben ise rahatsız etmemek için yanında dona kalmış vaziyette tavanı izliyordum. Gözlerim tavana o kadar çok bakmıştı ki artık kendi kafamdan bir şeyler kuruyordum.
Yavaşça üstümden yorganı çekmek için uzandığım da zaten Kıvanç'ın bütün yorganı kendine çektiğini gördüm. Yatakta her şey tek kişilik olduğundan haliyle normaldi. Sessizce yatakta kalkıp vücudumi esnettim. Bütün bedenim uyuşmuştu.
Kapıya ilerlediğim de masanın üstünde ki mektup gözüme çarptı. Mektubu da alıp odadan çıktım. Salon öylece duruyordu. Koltuğa oturup yarım bıraktığım pastamdan bir kaç dilim aldım. Sonradan kalkıp pastayı buzdolabına koydum. Masada ki cips tabaklarını da alıp mutfak masasının üstüne koydum.
Masa da sadece bardaklar ve şarap şişeleri kalmıştı. Kendime şarap koyup koltuğa iyice yayıldım. Oda da bakışlarımı gezdirerek şarabımdan birkaç yudum aldıktan sonra elim de sıkı sıkı tuttuğum mektubu okumak için bardağı masanın üstüne bıraktım. Derin nefes alıp iki kere katlanmış olan kağıdı açtım.
Eğer şu an bu satırları okuyorsan, bana verdiğin sözü tutmuşsun demektir. Evden kaçtığın gün bana silah doğrultup "Bir gün ecelin olarak geri gelicem... Söz" dediğin de gözlerinde ki kararlığı görmüştüm. O an anlamıştım, katilimin sen olacağını. Eğer beni o gün kendine inandıramasaydın senin kaçmana izin vermezdim ki bunu da anlamışsın. Sana öğrettiğim yoldan ilerledin. Ne zaman üzgünsen, ne zaman yalnızsan sevilmeye gittin. Aynı benim sana yaptığım gibi. Kendimi ne zaman bunalmış hissetsem, nefesi senin odan da almam gibi. Seni bir yalana inandırdım. Sevildiğini; birinin sana dokunduğun da değil, hissettirdiğin de anlarsın. Sevgi, aşk... Bunlar çok daha saf duygular. İki tenin birbirine değmesi ise istektir. Tabii bunları söylüyorum ama yine bildiğini okuyacağından eminim... Benim sana hissettiğim duygunun ne olduğunu bilmiyorum. Düzelmek, seni daha mutlu edebilmek için tedavi görmeye başlamıştım. Özgür'den sonra. İlk defa senin koyduğun isimle hitap ediyorum, değişikmiş ve anlamlı. Özgür giderse, beni daha çok seversin sandım. Hayatında ki tek dayanağın olmak istedim. Herkesten saklamak, sadece bana ait olmanı istedim. Şu an sana yaptıklarımı düşündükçe kendimden iğreniyorum. Beni affet demeyeceğim. Ölüm anım hariç. Ben korkak bir adamım. Ölümden de, seni kaybetmekten de korkarım. Meğer ikisi de aynı şeymiş. Ölümüm senin elinden olduğu sürece içim rahat olacak. Korkudan yalvarmalarım olmuştur, insan kendini bilir. Aklına getirip kendine vicdan azabı çektirme. Ben bunu hak ettim ve istedim. Beni öldürmeni, ben tercih ettim. Hep mutlu ol. Bebeğimiz gibi bir bebeğin olsun. Son olarak, sözünü tuttuğun için teşekkür ederim... Benim için gerçek Tanrı'yla yüzleşme vakti.
Münir ÇELENK
Mektubu bu kadar hissiz ve ifadesiz bir şekilde okuyacağımı hiç düşünmemiştim. İçimden ne ağlamak ne de zafer çığlıkları atmak geliyordu. İç çekerek koltukta öne atılıp bardağımı elime aldım. Şarabı tek bir kafama dikişte bitirerek mektubu da alarak ayaklandım.
Odaya girdiğim de Kıvanç yatakta kalkmaya hazırlanıyordu. Beni gördüğün de suratıma öylece bakıp bakışlarını elimde ki mektuba indirdi. Masaya ilerleyip mektubu masanın üstünde ki kutunun içine koydum.
Yatağa geçip uzandığım da kollarımı Kıvanç'a doladım. Başımı omzunun üstüne koyduğum de elini saçımın üzerine koyup okşadı.
"Sen..." diyerek başımı kaldırıp çenemi göğsüne koydum. "Sen bana sevildiğimi hissettiriyorsun" diyerek gülümsedim. Aynı sıcakkanlıkla Kıvanç'ta gülümsediğin de başımı tekrar omzuna koyup yatırdım. Gözlerimi kapatarak, uykuya daldım.
¤
Telefonun alarmını duyduğum da gözlerimi aralayıp elimi komodinin üstüne uzattım. Kıvanç yandan beni dürtüp "Kapat şunu" diye mırıldandı. Elimi daha da uzatıp bir şey yere düştüğün de düşenin telefonum olduğunu gördüm.
"Kapatmak için neyi bekliyorsun?" diye sinirle sorup başını duvar tarafına çevirdi. Birkaç saniye daha almaya çalışıp alamayınca Kıvanç'a dönüp, sol elimi ve bacağımı Kıvanç'ın üstüne attım.
Alarm kapanmadığın da Kıvanç "Sabah sabah kim alarm kurar ya" diye söylenerek yataktan kalkıp komodinin arkasına düşen telefonu alıp, alarmı kapattı. Beni duvar tarafına itip yanıma yattığın da "Bu yatakta niye tek kişilik ya" diye böbürlendiğin de sesli nefes verdim.
"Bu oda niye bu kadar sıc-"
"Sabah sabah ne konuşuyorsun" diye bağırıp lafını bölerek Kıvanç'a döndüm. Ona doğru atılıp gözlerimi açarak "Bir sus!" diye sinirle fısıldadım.
"A-aa bir daha asla senle uyumayacağım" dediğin de gözlerimi yavaşça açıp suratına birkaç saniye baktım. "Git o zaman" diyerek ayaklarımla yere ittim. Böyle bir hamle beklemediğinden kolaylıkla yere düşmüştü tabii bir de uyku sersemliği olması vardı. Acıyla bağırıp, eliyle kalçasını ovaladı.
Bakışlarını bana dikip dik dik baktığın da "Hiiiiç" diyerek başımı diğer tarafa çevirdim. "Bana öyle bakma" diye cümleme devam ettim. "Benim uykum kaçtıysa..." diyerek ayağa kalktı.
Ellerimi bileklerimden birbirine kenetleyip kalçamın üstün de tutarak "O zaman senin de uykun kaçar" diyerek gıdıklamaya başladı. Ellerimi kurtarmak için yüz üstü yattığım da bu kez ellerimi başımın üstünde tuttu. Gülerek bacaklarımı yatağa vurarak kurtulmaya çalıştığım da ağırlığını vermeden üstüme oturdu.
"K-Kıvanç... Tamam yapma-yacağım... Nefessizlikten... Öl-Ölcem" diye kesik kesik konuştuğum da bir eliyle kolaltımı gıdıklarken başını boyum girintime sokup az çıkmış olan sakallarını yüzüme sürttü.
Dizimi havaya kaldırdığım da Kıvanç'ta aniden durdu. Yüzünü buruşturup acıyla bana bakarak elini penisine götürdü. "Oraya mı denk geldi?" diyerek bakışlarımı elini tuttuğu yere çevirdim.
Birkaç saniye yüzüme öylece baktıktan sonra yanıma yığıldı. "Yok artık!" diye sesli şekilde konuşup doğruldum. Omuzundan dürtüp "Kıvanç... Kıvaaaanç, huhuuu" dedim.
Aniden kolumdan tutup üstüne yatırdığın da şokla ağzımdan belli belirsiz bir çığlık çıktı. Ellerini belimde birbirine bağlayıp "Acıdı" diye masumca konuşup bebek gibi dudaklarını büzdü.
Ellerimi saçına götürüp mahçupca "Yanlışlıkla oldu" diye konuştum. Elimi erkekliğine üstüne koyup "Tedavisi kolay" diyerek okşamaya başladım. Kurnazca gülüp vücudumu aşağıya doğru indiriyordum ki Kıvanç kolumdan tutup beni yukara çekerek "Yorulma sabah sabah sert oluyorum. Biliyorsun?" diye sorar niteliğin de konuştu.
"Aşkta, soft. Yatakta, hard severim. Biliyorsun." diyerek boxerını indirdim. Önüme çıkan erkekliğini boydan boya yalayıp elimle okşadım. Kıvanç kollarını büküp bütün ağırlığını dirseklerine vererek başını arkaya attı. "Kafayı yedirtceksin sen bana" dediğin de gülümsedim.
Tamamen doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. Eliyle saçımdan tutup kendine bastırdırdığın da alamayacağımdan fazlasını aldırtmıştı. Böğürür gibi olduğum da baskı uygulamayı bıraktırıp, gel gitler yaptı.
Saçımdan tutarak başımı havaya kaldırdığın da kendisi de doğrulup dudaklarımızı birleştirdi. Alt dudağımı ısırarak bıraktığın da yerimden kalkıp kucağına oturdum. Elleri kalçamdan yerini alıp sıktığın da bende şehvetle boynunu emmeye başladım.
Dudaklarımı ayırıp yüzüne baktığım da Kıvanç'ta başını attığı yerden kaldırıp bayık bakışlarıyla bana baktı. "Bu sert hallerin çok hoşuma gidiyor" dediğim de tahrik edici gülümsemesi yüzüne yayıldı.
Kalçamda ki olan eliyle el darbesi vurduğun da yüzümü buruşturarak ağzımdan "Aovv" nidası çıktı. Kalçamı hareket ettirdiğim de belimden tutup iyice beni kendine yaklaştırıp dudaklarımızı tekrar birleştirdi.
Bölüm Sonu
Sonu tamamen doğaçlama. Aklımda böyle bitirmek yoktu. Şu son birkaç bölümden dolayı böyle şeyler yazmayacaktım. Fakat kendimi tutamadım✋🏻 Lütfen linçlemeyin. Gayet duyarlı bir insanım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇILGINLIĞI (+18)
Romance⚠️+18 sahneler, fantazi, smut ve argo kelimeler⚠️ Adamın beni attığı yerden umursamaz tavırla kalkıp üstümü düzelttim. Saçımı arkaya savurup kollarımı birleştirip cilveli tavırla "Merhaba" dedim. Karşımda ki kişi içtiği sigarasından nefes alıp duma...