13

4.8K 74 8
                                    

Sinsi bakışlarımı Münir'e çevirdiğim de "Beklemek yok" diyerek ona doğru ilerledim. Aynı şekilde o da bana güldüğün de pantolonun fermuarını açmaya başladı. Ikimizin de gülüşü aynıydı sonuçta ben babamın kızıydım değil mi? Ama amaçlarımız farklıydı.

Pantolonunu indirdiğin de üstünü çıkartmak için hamle de ben bulundum. Göbeğinden patlayacak gibi duran gömleğinin düğmelerini açıp etrafa attım. Önüm de sadece boxerıyla durduğun da "Bundan sonrasını bana bırak" diyerek kelepçeyi eline taktım.

Omzundan itip yere düşündüğüm de acıyla yüzünü buruşturdu. "Sert mi davranıyorsun sanki biraz?" diye sorrarak ittiğim yerden doğrulup sırtını ağaca dayadı. Bacaklarının üstüne oturup arka cebimden çıkarttığım çakıyı bacağına saplayarak "Ben sert seviyorum" diye sakinlikle konuştum.

Acıyla bağırırken o kadar hoşuma gitmişti ki oturduğum bacaklarını ittirip beni düşürmeye çalıştı. "Orospu çocuğu" diye bağırırken keyifle kahkaha attım. Oturduğum yerden kalkıp başında dikilirken "İnsanın kendine hakaret etmesi ne kadar kötü" diye dudak bükerek konuştum.

Münir'in bakışları arkam da bir noktaya odaklandığın da arkamı dönüp baktım. Kıvanç elinde ki çantayla bulunduğumuz noktaya doğru geliyordu. Yanımıza geldiğin de çantanın fermuarını açıp Münir'in yanına koydu. Çantanın içinde ki eşyaları gördüğün de korkuyla bana baktı. Eşyalar gözünü korkutmuş olmalıydı.

Ayağında ki bıçağı umursamadan öne doğru atılıp ayağımın ucun da köpek pozisyonun da eğilip başını eğdi. "Yalvarırım kurtar beni... Ne istersen yaparım... Hayatından çıkarım bir daha adını dahi ağzıma almam" diye salya sümük ağlarken başımı eğip baktım.

"Birinin önünde eğilip yalvarması düşündüğümden daha heyecan vericiymiş" diye alayla konuştum. "On dört yaşındaydım benim bebeğimi burada gözümün önünde canını aldığın da. Senin tecavüzünün sonucu gelmişti dünyaya. Ona rağmen doğurup, bakmak istedim. Ona güzel bir hayat sunmak istedim. O küçük bedeni buraya getirip açlığa, susuzluğa bıraktın" diye sessizlikle konuştum.

"Sonrasında sana bir sürprizim var diyerek beni buraya getirdin. Bundan dokuz yıl önce bebeğimi öyle beyaz bir örtü de ağlar şekilde gördüğüm de ne yapacağını anlamıştım. Aynen bu şekilde önünde eğilip yalvardım sana, bebeğimi bana bağışlaman için" diye konuştuğum da sonlara doğru sesim yüksek çıkmıştı. Ayağımla, bacağında ki çakının üstüne bastırıp daha çok acı verdim.

Baş ucuna gelip saçını tutarak başını arkaya çektim. "Senin yaşamaya hakkın yok" diyerek saçını daha çok çekip yere attım. Hıçkırıklara boğulup ağlarken attığım yerden doğruldu.

"Affet beni... Sana aşıktım onu benden daha çok seviyordun. En çok beni sev istedim. Benim ol istedim" diye ağlayarak konuştuğun da sinirle kahkaha attım. Bacağında ki çakıyı soktuğum yerden çıkartıp erkekliğine sapladım.

Çakıyı soktuğum yeri oymaya çalışır gibi döndürüp "Acı çekerek öleceksin. Sende nefessiz kalıcaksın" diye çakıyı erkekliğine sonuna kadar ittirdim. Acı dolu bağrışları bütün ormanı doldururken bacağımı boğazının üstüne koyup bütün ağırlığımı vererek boğdum. "Özellikle ağzını kapatmıyorum. Bu bağrışların zevk veriyor" diye konuşup yerden aldığım taşla kafasına vurmaya başladım.

Taşın ağırlığından dolayı iki elimle tutup başına ağır darbeler de bulundum. Hem öfkemi kusuyor, bağırarak acı çektiriyordum ama asla ağlamıyordum. Gözlerim dahi dolmamıştı çünkü bugün benim bebeğimin doğum günüydü.

Ne kadardır işkence yapıyordum hiç bir fikrim yok. Çantadan aldığım kesici aletlerle vücudunu delik deşik yapmıştım. Her tarafından kanlar akıyordu. Hava kararmıştı. Ormanda ki hayvanların sesleri daha çok artmıştı.

Şaheserim olan vücuda bakarak "Canlı canlı gömsek mi ya da vücudunu parçalara ayırıp ormanda ki hayvanların önüne mi atsak?" diye kendine kendime konuştuğum da Münir kanla kaplı olan yüzünde gözlerini açmaya çalışıyor gibiydi.

"Ö-öldür b-be-ni" diye konuşmaya çalıştığın da dudak cıklattım. "Hayır" diyerek işaret parmağımı havaya kaldırıp salladım. "O kadar kolay ölmeyeceğini söylemiştim sana. Daha yeni başlıyoruz" diye konuşup çantaya eğildiğim sırada omzum da hissettiğim elleyle durdum.

Arkamı dönüp baktığım da bir çift dolmuş gözlerle karşılaştığım Kıvanç'ın yanımda ki varlığını unuttuğum aklıma geldi. Saatlerdir sanki koca orman da iki kişiymişiz gibi işkence ediyordum.

"Çoktan öldü" dediğin de başımı arkaya çevirip yerden beden baktım. Şaşkınca bakışlarımı Kıvanç'a çevirdiğim de "Ama az önce ban-" diye konuşurken başını sağa sola yavaşça salladı.

Ağaca dayadığı küreği alıp toprağı kazmaya başladı. Bende yere oturup sigara içerek izlemeye başladım. "Üzülerek güzel geçen günümü mahvediyorsun amma sulu göz çıktın" dediğim de takmayıp kazmaya devam etti.

"Oğlumu da buralar da bir yere gömdü biliyor musun?" diye bakışlarımı etrafta gezdirerek sordum. "Buralar da o da şu an... Gerçi küçücük bedeni çoktan silinmiştir değil mi? Var ya o kadar küçüktü ki böyle o zamanlar küçük olmama rağmen başı avucumun içi kadardı" dedim.

Hareketleri tamamen durmuş, kaskatı kesilmişti. "Özgür ismini koymuştum ona. İsmi gibi özgür olsun diye. Tabii ben kendi kendime söylüyordum öyle bir kimliği bile yoktu. Bu dünya da ikimizin de birbirimizden başka hiç bir şeyimiz yoktu. O gitti ben yapayalnız kaldım" diye dolan gözlerimle konuştum. Bugün ikinci defa bebeğim için ağlıyordum.

Bir süre sonra Kıvanç çukur kazdığın da kalktım o da çukurdan çıktı. Ayağımla iterek iyice ağırlanan vücudu çukura ittim. İlk toprağı ben dökmek istiyordum. Kıvanç'a baktığım da bana zoraki gülümsemesiyle küreği uzattı.

Mutlulukla üstüne toprakları attığım da her hareketim de üstümden bir yük kalkıyordu. Vücudu artık tamamen toprakla kapandığın da Kıvanç elimden küreği almak için hamle de bulundu "Artık küçüklüğüm ve bebeğim mutlu uyuyabilirler" diyerek küreği uzattım.

Geri kalan toprakları da Kıvanç attığın da çukuru belli olmaması için iyice kapatıp üstüne bastırdı. Kollarımı havaya kaldırıp ayak parmaklarım da yükselerek vücudumu gerdim. Vucudumu belimden sağa sola bükerek esnediğim de Kıvanç'a baktım. Gömdüğümüz yere bakarak zafer dolu bakışlar atıyordu benim gibi.

Kıvanç'a doğru ilerleyip bir elimi omzuna bir elimi de yanağına koyarak kendime çekip dudaklarımızı birleştirdim. Anında karşılık verip ellini belime koyarak kendine çekti. "Sadece bir geceliğine beni sev" diye fısıldadım.

Dudaklarımız hâlâ birbirine değiyorken "Ben... Yapmak istiyorum, sarıl bana" dediğin de gülümseyerek "Sen sarıl bana" dedim.

"Kulübeye gidelim?" dediğin de bana bakıp onay istedi. Başımı olumlu anlamda salladığım da elimden tutup kulübeye götürdü

Bölüm Sonu

KALBİN ÇILGINLIĞI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin