Medyada ki fotoğraf Defne'nin bu gece ki hali.
Ayna da son rötuşlarımı yaptığım da odadan çıkarak merdivenlere ilerledim. Aşağıya indiğim de Kıvanç koltuğa oturmuş telefonuyla ilgileniyordu. Geldiğimi hissettiğin de başını bana çevirip baştan aşağıya süzdü.
Ellerimi iki yana açıp bir bacağımı arkaya bükerek "Nasıl olmuşum?" diye sordum. Kıvanç ayağa kalkıp masada ki kutuyu eline aldı. Yanımdan geçip kapıya doğru ilerlerken "Güzel olmuşsun" diye mırıldandığın da göz devirdim. Aa dağ ayısı.
Arkasında ilerlerken "Sağ ol ya bu kadar fazla övgüye gerek yoktu hem... Hem zaten ben sana hâlâ tripliyim uzak dur benden" diye seslendim fakat beni taktığı yoktu. Hizmetçinin verdiği siyah ceketi, beyaz gömleğinin üstüne giydiğin de ben de kendi ceketimi giydim.
"Hiç siklemediğim tribini başka güne saklar mısınız acaba hani bu bir çocuk oyuncağı değil ya"
Hiç umursamadan kapıyı açmak için yeltendiğim de Kıvanç eliyle kolumu tutarak durdurdu. Sorgulayıcı bakışlarla baktığım da cebinden telefon çıkartıp bana uzatarak "Orda ihtiyacın olur sadece benim numaram kayıtlı" dediğin de gözlerim elinde ki son model telefona kaydı.
Elinden alıp onun yaptığı gibi yanından geçerek "Sağ ol sugar daddy" diye gidiyordum ki yine durdurdu. "Bu kez şans öpücüğü mü verceksin?" diye sorup dudaklarımı büzdüm.
Dudağıma kısa bir öpücük bırakmak için uzandığın da geri adım atıp uzaklaştım. Ağzını aşağıya büküp 'Vaay' der gibi baktığın da omuz silktim.
"Peki" diyerek cebinden çıkarttığı küçük kutudan bir şey çıkarttı. Dün akşam masa da bana verdiği kutuydu. Mini kamerayı ceketime görünmeyecek şekilde takarken "Buna da ihtiyacın olucak" diyerek gülümsedi. "Benim telefonuma bağlı seni izlediğim de burda ki küçük ışık yanıp sönecek. Orda dikkat et önünü falan kapatma" dediğin de yüzünü inceledim.
"Tamam patron" diye alayla konuşup evden çıktım. Arabaya bindiğimiz de Kıvanç'ta yanıma oturdu. Şoför gideceğimiz yere sürmeye başladığın da heyecanlanmıştım.
¤
Bir süre sonra araba büyük ihtişamlı binanın önünde durduğun da arabadan inip etrafıma bakındım. Kıvanç yanıma gelip elini belime koyarken "Sana gösterdiğim dövmeyi hatırlıyorsun değil mi?" diye sorduğun da başımı olumlu anlamda salladım.
"O dövmeye sahip olan kişiden anahtarları alıcaz" dediğin de yine başımı olumlu anlamda sallayarak "Milyon kere aptala anlatır gibi anlattın okeyim ben artık" diye bıkkınlıkla konuştum.
"İçimde kötü bir his var yanımdan ayrılma" dediğin de Kıvanç'a bakakalmıştım.
Binaya girdiğim de her yere şaşkınlıkla bakıyordum. İçerisi adeta 'Ben illegalım' diye bağırıyordu. Herkes kendine samimiyetsiz gülüşler atıyordu ve bunu saklama gereğinde bulunmuyorlardı. Silahları aynı şekilde ortalıktaydı. Kendimi şu an tam da mafya dizisin de oynuyor gibi hissetmiştim.
Kıvanç belimde ki eliyle komut verdiğin de kendime gelip ilerlemeye başladım. Kıvanç'ta ortamın ağırlığın da yüz ifadesini değiştirmişti ve şu an aşırı karizmatik gözüküyordu. Bir an önce eve gitmek istiyorsun değil mi? Seni gidi senii
Yanından geçtiğimiz kişiler Kıvanç'ı hemen tanımış sohbete girmişlerdi. Herkesle kısa kısa konuşuyordu. "Herkes seni tanıyor mu?" diye kulağına fısıldadığım da bana kibirli bakışlarını attı. Göz devirip bakışlarımı başka yöne çevirdiğim de hayatta en son bile görmek istemeyeceğim kişiyle göz göze geldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇILGINLIĞI (+18)
عاطفية⚠️+18 sahneler, fantazi, smut ve argo kelimeler⚠️ Adamın beni attığı yerden umursamaz tavırla kalkıp üstümü düzelttim. Saçımı arkaya savurup kollarımı birleştirip cilveli tavırla "Merhaba" dedim. Karşımda ki kişi içtiği sigarasından nefes alıp duma...