"Anladım o zaman ben şöyle geçeyim" diyerek koltuklara ilerledim. Koltuğa oturup rahatça yayıldım. O da gelip karşıma oturduğun da bacak bacak üstüne attım.
"Nasıl aldın?"
"Ahh" diyerek elimi kalbime koydum. "Doğru belleği almışım bir ara korktum" diyerek gülümsedim.
"O bellek olduğunu nerden biliyordun?"
"Bilmiyordum" diyerek çantamdan öbür bellekleri çıkarttım. Her ne kadar şaşırmamaya çalışsa da yüz ifadesi şu an çok komik gözüküyordu. "Tahmin ettim ayrıca bu belleğin üstünde imza ve tarih var bir de bunu daha zor aldım çekmecesi kilitliydi yine de ris almak istemedim bulduğum diğer bellekleri de aldım" diyerek masada ki öbür bellekleri gösterdim.
"Tamam ver şimdi onu bana" diye uzandığın da elimde ki belleği kendime doğru çektim.
"Babanın hayrına yaptığımımı sanıyorsun?" diye sordum. Başını haa diye arkaya atıp histerik kahkaha attı. Ellerini koltuğun iki yanına açıp "Tamam söyle ne kadar istiyorsun?" dedi.
Sinirle bellekleri kendi tarafıma çektim. "Gözünde nasıl bir rol çizdiğimi bilmiyorum ama senden para istemiyorum"
Parmağını çıtlatıp işaret parmağını bana doğru uzattı. "Onurlu kız" dediğin de daha çok sinirlenmiştim. Bellekleri geri çantama doldurduğum da şu an ki pozisyonundan ötürü rahat gözüküyordu.
"Senden sadece özür dilemeni isteyerek gelmiştim buraya hem o gece söylediklerin hem de şu an söylediklerin için" diye ayaklanıp gidecekken kolumdan tuttu.
"Doğruları söylediğim için mi özür dileyeceğim? Otur şuraya" diye beni koltuğa ittirdiğin de kolumu çektim. Bu kez daha şiddetli ittirdiğin de koltuğa düşmüştüm. Başımda dikilip elini burun kemiğine götürdü. Sesli nefes verip elini çekti.
"O belleğin gerçek olduğunu ne bileceğim"
"Sana niye yalan söyleyeyim" diyerek belleğin imzalı olduğu tarafı ona çevirdim. "Ayrıca hiç bilmediğim bir imzayı nasıl tekrarlayabilirim" dedim.
Biraz düşündükten sonra çantamın içinde ki belleklere bakıp elini uzatırken çantamı kendime çektim. "Aradığın bellek bu onları geri götürcem"
"Saçmalama istersen boş yere mi aldın?" dediğin de mantıklı gelmişti. Biraz düşünüp aklıma fikir geldikten sonra başımı kaldırıp sinsi bakışlarımı attım.
"O zaman sana vereceğim her bellek için benden özür dilersin?"
Karşıma oturup bir süre düşündü. "Özür dilemem ama başı-"
"Yaa erkeklik gururuna mı yediremezsin" diye sözünü kesip alayla konuştum. Sinirlenmiş olucak ki dişlerini sıktığını çene kemiğinden anlayabiliyordum. Arkama yaslanıp bacağımı sallamaya başlarken saçımı parmağıma doladım.
"Ama" diye yarıda kestiğim sözüne devam ederken vurgu yapmıştı. "Başın belaya girdiğin de yardımcı olabilirim"
"Hayır özür dileyeceksin" diye kesin dille konuştuğum da sinirle nefes verdi. Bir süre durdurdu.
Bir an da aydınlanmış olucak ki kısık sesle "Özür dilerim" dedi. Gülmemeye çalışırken "Aaaa" diyerek arkama yaslandım. "İnsan bir haber verir ben tam yakalayamadım ki o anı bir de çok kısık sesle söyledin biraz dah-"
"Sen o belleğe dua et" diye bağırıp ayaklandı. Gerçekten ne vardı acaba? Kız açıp bakmadın mı Allah seni ne yapmasın? Elleriyle saçlarını arkaya atıp bağırarak özür diledi.
"Sakin ol ya zor bir şey değil" diye konuştuğum da yerine oturmuştu. Gerçekten ne vardı bunda abartılacak? Elini öne doğru atıp salladığın da "Ver" diye bağırdı.
Alayla gülüp masadan rastgele bir bellek attım "Al" dediğim de başını 'Ne?' der gibi salladı. "Geriye kaldı 12 bellek" dedim.
Sinirlenmişti ama belli ki şu an bellekler ona daha cazip geliyordu sakinliğini koruyarak özür diledi. Her özür dilemesin de bir bellek verdim. Sonuncu belleği de verip koltuktan kalktım. Kollarımı havaya kaldırıp kenetlendiğim de bel kısmından bir sağa bir sola hareket yaptım.
"Ayy ne çok zoruna gitti ya kemiklerim uyuştu resmen" dediğim de başını belleklerden kaldırıp çenesiyle kapıyı işaret etti. "Siktir git" dediğin de kahkaha atmıştım.
"Senin gibi birine 13 kere özür dilettiğim için o kadar mutluyum ki" diyerek güldüm. Kapıya doğru ilerlediğim de durup tekrar ona döndüm. "Bundan sonra tanımadığın kişilerle önyargılı konuşmazsın" diyerek evden çıktım.
¤
"Defne kalk bugün işe benle geliyorsun" diye sabahın köründe başım da öten Sena'ya bakıp kafamı tekrar yastığa gömdüm. "Bir kişi izin almış bugün patron bir arkadaşını getir dedi kalk"
"Bir kişinin keyfi yüzünden ben sabahın köründe kalkıp çalışacağım öyle mi? Yok öyle bir şey canım" diye uykulu sesimle konuştuğum da Sena koltuğun arkasına geçip sırtımdan iterek beni yere düşürdü.
"Vicdansız" diye söylenirken popomu okşadım. "Ne vicdansızı be benim sayem de üç beş kuruş bir şey kazancaksın hadi" dediğin de takmayıp düştüğüm yere yığıldım.
"Üç beş kuruşu ne yapayım ben?"
"Aa pardon canım bu iş senin mafya babalarına benzemez" dediğin de hıhıı diyip onayladım. Bir kaç dakika ses soluk gelmediğin de meraklanıp başımı kaldırmamla başımdan aşağıya su dökülmesi bir olmuştu.
"Kalk hadi kalk" dediğin de uykum çoktan kaçmıştı bile. Yüzümde ki suyu elimle temizlediğim de ayaklandım. "Yöntemlerini değiştir lütfen" diyerek banyoya gittim. Yüzünü yıkamana gerek kalmadı ki heheheheh diye gülen iç sesime hığhh diye karşılık verip yüzümü yıkadım.
Üstümü giyindikten sonra yemek yemek için mutfağa ilerleyecektim ki Sena kolumdan tutup kapıya sürükledi. "Geç kaldık diyorum sen hâlâ mideni düşünüyorsun yolda simit falan alırsın eline hadi" diye söylediğin de oflayarak ayakkabılarımı giyindim.
Çalıştığı kafe bir kaç dakikalık uzaklıktaydı bu yüzden yürüyerek gitmiştik. Patronu kasa da işlerle ilgilenirken Sena'yı gördüğün de hemen yanımıza geldi.
"Nerde kaldın yarım saattir yoksun" diye bağırır niteliğinde konuştuğun da Sena mahçupca baktı. "Kusura bakmayın efendim siz son anda bir kişi getir deyin-" dediğin de gözleri bana kaydı.
"Bu mu? Kendin gibi cılız bir şey getirmişsin" dediğin de yüzümü buruşturup başımı yavaşça Sena'ya çevirdim. "Bu ne be böyle?" diye sorduğum da alttan alta sus işaret yapıyordu.
"Çabuk işinizin başına" diye son kez bağırdığın da resmen yerimde zıplamıştım. Adam son kez ikimize de bakıp uzaklaştı. Sena'yla kasaya doğru ilerlerken önlük uzattı.
"Sena canım istifa et bebeğim her gün bu yaşlı bunağın bağrışlarına katlanmaktansa alnının hakkıyla işsiz kal" dediğim de gülerek karşılık verdi.
Elime bez sıkıştırıp omzumdan itekledi "Hadi hadi dışardaki boşları topla masaları sil" dediğim de oflayarak dışarıya yöneldim. Elimde ki garson tepsisine boşları toplayıp masaları sildim.
Sandalyeleri yerlerine yerleştirirken önümde siyah bir araba durdu. İçinden adamlar çıkıp bana doğru geldiğin de yine mal taklidi yapmaya başladım.
"Buyrun ne istemiştiniz?"
Bir adam kolumdan tutup arabaya sürüklerken "Seni" dedi. Sena'ya bağırmaya hazırlanırken adam eliyle ağzımı kapattı. Elini ısırdığım da acıyla inleyip çekti. Avazım çıktığı kadar "Sena" diye bağırdığım da burnuma tutulan bezden gelen kokuyla bayılmıştım.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİN ÇILGINLIĞI (+18)
Romance⚠️+18 sahneler, fantazi, smut ve argo kelimeler⚠️ Adamın beni attığı yerden umursamaz tavırla kalkıp üstümü düzelttim. Saçımı arkaya savurup kollarımı birleştirip cilveli tavırla "Merhaba" dedim. Karşımda ki kişi içtiği sigarasından nefes alıp duma...