Belime sarılan kollar bilincimi açmasına sebep olsa da gözlerimi açmama yardımcı olmuyordu.
Boynuma kondurulan öpücükler bedenimi gıdıklandırıyordu. Burnuma gelen Alpaslanın kokusu buram buram ona çekilmeme sebep olurken tekrar uykuya daldım.
Bağrışma sesleri kulağımda yankılanıyordu. Tanıdık sesler bir kulağımdan girip diğerinden çıksa da ne dediklerini kavrayamıyordum.
Gözlerimi uyku mahrumuyla açtım. Ayaklarımı yataktan sarkıtarak Alpaslanın odasından çıktım.
Sesler yaklaştıkça yükselse de gözümün önünü göremediğimden yalpalayarak yürüyordum.
"Sen şaka mısın amına koyayım?!"
Elfe?
"Mecburdum!"
Elfe mi gelmişti? Neşeyle aşağı inmeme sebep olacakken gittikçe yükselen sesler kaşlarımı daha da çatmama sebep oldu. Neden tartışıyorlardı?
"Başına silah mı dayadılar Alpaslan, ne mecburluğundan söz ediyorsun?!"
Yavaş adımlarla merdivenleri inmeye başladım.
"Lan ne yapsaydım?!" diye bağırdı Alpaslan. Evi inletecek kadar yükselmişti sesleri.
Bir şeyin devrilme sesleri geldi. Muhtemelen yine Elfe bir şeyleri kırıp döküyordu.
"Ne yaparsan yapsaydın ama bu kızı Pavel'e satmasaydın!?"
Merdivenleri inmeyi bitirdim.
Tam hangi kızdan bahsedeceklerini sorarak ilgiyi üzerime toplamayı düşünüyordum ki Alpaslanın "Ben Mezrayı satmadım!" demesi yerimde duraksamama sebep oldu.
Bahsettikleri kız bendim?
Alpaslan cümlesine devam edecekken Elfe'nin beni fark etti. Bakışlarımı ondan çekmezken ağzımdan "Ne?" diye bir fısıltı firar etti.
Alpaslanın elaları şaşkınlıkla bana döndüğünde ona doğru adımlamaya başladım.
"Beni o adama mı sattın?"
Satmazdı. O benim kılıma zarar gelse bütün dünyayı yakabilecekken beni elin rus mafyalarına layık görmezdi.
"Cevap versene!" dedim başımı dik tutarak.
Elfe "Mezra-" diye konuşmaya başladığında "Bir şey desene!?" diye bağırmamla kestim cümlesini.
"Beni ona vermediğini söyle!?"
Kendisi söylüyordu onun tehlikeli bir adam olduğunu. Şimdi ne değişmişti.
Gözleri ardında sakladığı duyguları öne çıkarmazken başını yere eğdi. Utanıyordu.
"Hayır, hayır, hayır." diye mırıldandım. Yapmış mıydı?
Elfeye baktım. Belki bir şey söyler diye. Gözlerinde ki hayal kırıklığı bariz bir şekilde belliydi fakat içinde ki o kırgınlık bana değildi.
"Neden?" dedim içinde en azından ufak umut kırıntıları barındırdığım sesimle. "Tehdit falan mı etti seni?"
Beni büyüten adamın öylece beni ellere vermesine inanamazdım. Onu tanıyordum.
Alpaslan başını kaldırdı. Güzel gözleri benimle buluşunca bir şeyler söylemek için ağzını araladı fakat Elfe onun önüne geçerek onu susturdu.
"Ortada tehdit falan yok Mezra," Bakışlarım Elfeye döndü. "Sadece bir süreliğine." dedi ve devamını getirmedi.
Ona sana ne oluyor? bakışlarımı attım. Gerçek olup olmamasını geçtim sadece Alpaslanın konuşmasını istiyordum.
Kendimi şu an sadece fazlalık gibi hissediyorum. Dışlanmış, belki biraz da hayal kırıklığı vardı üzerimde.
Dudaklarım göz yaşlarımım belirtisi gibi titremeye başladığında bir şey demeden sadece merdivenlerden yukarı koştum.
Düşünemiyordum. Düşünmekte istemiyordum. Odama kapımı kilitlemek için girdiğimde gözlerim gördüğü şeyle gözyaşlarını serbest bıraktı.
Üç tane valiz, yan yana dizilmişti ve benim içimde olan küçük bir umut parçası da toplanan eşyalarımla yerle bir olmuştu.
***
Şu an bana sövdüğünüzü hissediyor gibiyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eccedentesiast / +18
ChickLitBedenim bir ateşte kavrulurcasına karıncalanıyordu ve o, O beni izliyordu. Eşsiz bir manzarayı izliyormuşçasına, sadece tutkuyla harlanan bedenlerimizi kavuşturuyor gibi değilde, ruhumuzu birbirine kilitliyormuş gibi bakıyordu. *** Eccedentesiast...