1.6

35.8K 661 188
                                    

Dört duvar arasında sıkışmış bedenim hızlı haraketlerle kalan eşyaları poşete sıkıştırıyor derhal buradan çıkmak istiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dört duvar arasında sıkışmış bedenim hızlı haraketlerle kalan eşyaları poşete sıkıştırıyor derhal buradan çıkmak istiyordu.

Hastane duvarları beni boğuyordu. Burada her gün ruhlarını bulutlara armağan eden insanların son nefesi veriliyordu.

Sahi, bütün insanlarına acısını görüp, mahvolmalarına rağmen nasıl beyaz kalıyordu bu duvarlar?

Kapı açıldı. Pavel başını uzatarak "Hadi!" dedi sitemle. Üstünde bir gerginlik var gibiydi.

Üstüme Pavelin ceketini geçirerek odadan çıktım. Yanımda duran adamın cüsseli bedeni kaskatıydı. Neden böyle olduğuna anlam veremesem de sesimi çıkarmayarak yanından ayrılmadım.

Son işlemleri de hallederek hastaneden çıktığımızda soğuk hava bedenimi titretecek kadar sert bir şekilde vücuduma vurmuştu.

Pavele baktım. Üstünde incecik bir tişört ve pantolonla nasıl üşümüyordu?

Tam ağzımı aralayarak ona ithafen konuşacaktım ki bir yere odaklanmış gözlerini ayırmadan oraya baktığını gördüm.

Elalarım tedirginlikle onun baktığı yerle buluştu. Ağzım şaşkınlıktan mı yoksa soğuktan mı aralandığını bilmiyordum fakat arabasına yaslanıp sigarasını bize bakarak söndüren Alpaslanın canına susadığı gerçeğini iyi biliyordum. Ne yapıyordu bu adam?

Pavelin kendini zor tuttuğu belliydi. Sert çehresi kasılmış gözleri kısıkça Alpaslanı izliyordu. Fakat Alpaslan gözlerini benden ayırmadan bana bakıyordu. Beni gerçekten bekleyeceğini düşünmemiştim.

Pavelin yürümeyi kesmesiyle duraksadım. Gözlerim Alpaslanın umut kırıntılarının bulunduğu gözleriyle kesişti. Onun aksine Pavel yüzünü ifadesizce tutarak benim onun yanına gitmemi bekliyordu.

Şu zamana kadar özgürce bir seçim hakkı olmamıştı. Çünkü özgürce yaşayabileceğim hayatım bile Alpaslana bağlıydı.

Küçük ellerim yanımda ki adamın ellerini kavradı. Alpaslanın heves ile bakan gözleri Pavelin tuttuğum eline kaydığında bir mum misali söndü.

Pavelin bakışlarını yüzümde hissediyordum ama bakmaya cesaret edemiyordum. Sahi, şu an yaptığım şey bile benden bağımsızca gerçekleşiyordu. Sadece doğru olanın bu olduğunu hissediyordum.

Alpaslanın siyah gözleri benle buluştuğunda ayakta duracak gücümün bir an olmadığını hissettim. Güç almak istercesine Pavelin eline sıkı sıkı tutunduğumda Pavel beni kendisine çekerek parmaklarını parmaklarımdan sıkı sıkıya geçirdi.

Şu an Alpaslanla aramızda ne kadar mesafe vardı? Çünkü yanımda ki adam elimi bıraksa her an ona koşabilecek bir potansiyelde duruyordum.

Pavel bunu hissetmiş gibi beni sıkı sıkıya tutuyordu. Bedeninin gevşediğini hissetmiştim. Onu geren şey bu olmalıydı.

Pavelin adamlarından biri arabayı önümüzde durduğunda son kez Alpaslana baktım.

Bakışları hâlâ Pavelle kenetlenmiş ellerimizdeydi. Ona baktığımı hissetmiş olacak ki gözleri bana döndü. Bana nefretle ya da negatif bir duyguyla bakacağına kadar düşünsem de öyle olmadı.

Dudakları acı bir tebessümü taşırken gözlerini sıkıntı yok der gibi kırptı. Yüzü anlayışa bürünmüştü.

Pavel dişlerinin arasından "Hadi!" diye tıslasa da gözlerim Alpaslandan ayrılmıyordu. Oda hâlâ bir umut gitmiyordu ya. "Şu orospu çocuğuna daha fazla bakmaya devam edersen onu bakamayacağın hale getireceğim!"

Söylediği kelimeler kendime gelmemi sağlarken hiç bir duygu barındırmayan yüzümle arka kapıyı açarak oturdum.

Yanıma otururken bedeni yine gerilmişti. Araba haraket etmeye başladı.

"Siktir ya!" diyerek başını ovuşturdu. "Bu orospu çocuğunun başıma bela olacağını tahmin etmem gerekiyordu!"

"Küfür edip durma ona!" dedim hiddetle.

"Kes sesini!" dedi sinirle. "Seninle daha konuşmamız gereken konular var." diye tamamladı cümlesini ağzına sıçıcam senin der gibi.

Yerime sinerek eve gitmemizi beklemeye başladım.

***

"Sözünden çıkmayacağım da artık," dedim yüzüme bakması için. "Söz."

Eve geldiğimizden beri dikkatini çekmek için her şeyi yapmıştım. Bana kızgındı. Kızgın olmakta haklıydı fakat yüzüme bile bakmaması beni çok aciz hissettiriyordu.

"Özür dilerim." dedim en sonunda.

Bakışlarını önünde ki kağıtlardan ayırmadı. Çalışma odasındaydık. "Ne için?"

"Yaptığım her şey için." dedim başımı öne eğerek. Duygu sömürüsü yapmakta bir numara olmalıydım ki bakışlarını en sonunda bana döndüğünü hissettim. "Suçlu olduğumu biliyorum. Bana kızmakta haklısın da-"

"Sana kızgın değilim!" Sinirli çıkan sesini yatıştırmak istercesine gözlerini kapattı. "Aksine, kendime kızgınım." dedi yumuşak çıkmasına özendiği sesiyle. "Haklıydın, sözlerinde ve gösterdiğini bütün davranışlarda."

"Kendime kızıyorum çünkü yerimi bilmeliydim. Kendimden yaşça küçük bir kız çocuğu koruyup kollamak yerine malımmış gibi davranmamalıydım."

Bana acıyor muydu yoksa yaşadıklarımızdan pişman olduğu için mi böyle konuşuyordu?

"Mallarım bana geri geldiğinde ben rusyaya, sen asıl olman gereken yeri dönecektin. Ben ise seni yuvandan soğuttum, oraya yabancı bir hale getirdim."

Sabahtan beri beklediğim konuşma bu olmamalıydı.

"Seni bir iki adım uzaklığında olan adam yerine yabancı bir adamın ellerini tercih edecek hale getirmemeliydim. Kendi gözlerin, yıllarını geçirdiğin bir adamı tanımamış gibi bakmak yerine onu üstünde olan emeğine ithafen her halükarda kucak açman gerekiyordu."

Düşünceleri öyle olgun ve öyle şekilliydi ki, sadece başka bakış açılarından değil kendi düşüncelerinin içinden bakıyordu bu bakımlara.

"Geldiğimden beri düşünüyorum Mezra," dedi yorgun bir şekilde. "Ben sana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorum."

Gözleri ciddi bir ifadeyle gözlerime tutundu. "Sana karşı açık olacağım, kendi düşünceleri kendisine düşman olan bir adam olarak çok sıkıntılarım oldu. Bir kısmen kendi yaşamım içinde boğulurken seninle olduğumda rahat bir nefes aldığımı fark ettim. Bu yüzden onu anlıyorum. Sen onun nefesisin, sen onun kalbisin."

Yutkundu. Söylemekten iğrendiği bir şeyi söylemeye mecburmuş gibiydi.

"Seni ondan mahrum bırakamam Mezra," Gözlerim açıldı. "Bu onun için değil, kendin için ve de benim için."

"Sana hiç bir zararım dokunmaz," dedim yanında kalmak için. Onun yanından gitmek istemiyordum fakat bunun sebebi Pavel değildi, ben daha yüzleşmeye hazır değildim.

Gözlerim bir gerçeği anlar gibi tedirginlikle kaplandı.

"Eğer korktuğun şey sana aşık olmamsa," diye konuştum tereddütle. "İrademe sahip çıkabiliyorum." dedim onu kırmamak için.

"Olay senin bana aşık olup olmaman değil," dedi tükürür gibi. "Öyle bir şey zaten mümkün değil."

"Asıl olay," dedi kabullenircesine. "Benim irademe sahip çıkamamam."

Eccedentesiast / +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin