Burnuma dolan kokusunu nefessiz kalana kadar soludum. Onun kokusunda boğuldum.
Gözlerimi açtım fakat başımı onun boynundan kaldırmadım.
"Gel buraya."
Bedenimi bir bebeği kucaklarcasına sarmaladı. Kollarında taşıyarak koca eve doğru giderken sürekli burnumu çekiyor, ağlamamak için direniyordum.
Arada kulağıma ağlamam için bir şeyler fısıldıyor, beni oyalıyordu.
Kucağında küçücük bir hale bürünürken kapıdan içeri girdik.
"Benim bebeğim." dedi kulağıma öpücük bırakarak.
Koca evin kokusu burnuma dolarken aslında burayı ne kadar özlediğimi anladım. Özlediğin şeyi ona kavuşunca anlıyordun.
Tekrar burnumu çektim. Alpaslan beni koltuğa yatırdı. Üstüme ceketini örttüğünde bedenimin buz kestiğini ancak o zaman hissetmiştim.
Üşüyordum. Fakat beni ısıtan şeyin basit bir kumaş parçası olmasını istemiyordum.
Alpaslan üstüme daha kalın bir şey getirmeye gidecekken elinden tutup onu durdurdum.
Ne kadar ısınırsam ısınayım, o buzdan duvarlar asla erimeyecekti.
"Gitme," dedim kuru bir sesle. "Yanımda kal."
Huysuz sesim ve rahatsızlığımı belirttiğim yüzüm onun yüzünü buruk bir tebessümün kaplamasına sebep oldu.
Büyük koltuk onun yanıma uzanmasıyla çöktü ve adeta ince bir tahtada yatıyormuş misali küçüldü. O hep büyüktü.
Yanıma uzanarak rahat bir pozisyon aldı. Ben ise ona arkama dönerek kollarımı kendime sardım. Ne yaparsam yapayım içimde ki o kırgınlığı bastıramıyordum.
Bir süre sonra kolu tereddütle belime uzandı. Titreyen bedenimi kolları arasına alarak bana sarıldığında vücudum onun bedeni arasında cenin pozisyonu almış kendimi küçücük bir hale getirmiştim.
O ise halinden oldukça memnundu. En azından belimi bulan eli ve yüzünde ki huzurlu gülümsemenin başka bir anlam ifade ediyor olamazdı.
Bir süre sonra bedenim onun sıcaklığıyla titremeyi bırakırken saçlarımı okşayan el yüzünden mayıştım. Elalarım yorgunlukla kapandığında ise benim düzene giren nefesim ve onun hızlı atan kalbi eşliğinde uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eccedentesiast / +18
Genç Kız EdebiyatıBedenim bir ateşte kavrulurcasına karıncalanıyordu ve o, O beni izliyordu. Eşsiz bir manzarayı izliyormuşçasına, sadece tutkuyla harlanan bedenlerimizi kavuşturuyor gibi değilde, ruhumuzu birbirine kilitliyormuş gibi bakıyordu. *** Eccedentesiast...