Hepimiz şok olmuştuk.
Ağzımızdan tek kelime çıkmıyordu. Toicado'nun vücudu öyle titriyordu ki kollarımız birbirine çarpıyordu her defasında.
"Crees!"
Hilda'nın dehşet verici şekilde bağırması ile Crees'in bakışları Hilda'ya döndü. Yüzündeki korkutucu sırıtma daha da büyüdü.Hilda korkuyla bir iki adım attı havada uçan Crees'e doğru. Frank "Hilda dur!" Dese de Hilda durmadı.
"Crees bu sen değilsin! Kendine gel! Biliyorum içinde bir yerlerde beni duyuyorsun. Sesime kulak ver!"
Crees hiçbir şey söylemiyordu. Ne yapacağını hiçbirimiz kestiremiyorduk. Ve korkuyorduk. Crees elini yavaşça havaya kaldırdı.Parmağını şıklattığı anda Hilda'nın ayakları yerden kesildi. Gözlerim mümkünmüş gibi daha da büyürken ne ağzımı açıp bir şey diyebiliyordum ne de hareket edebiliyordum. Olduğum yere çivilenip kalmıştım.
Hilda yavaşça havalanırken ağzından korku dolu bir hıçkırık kaçtı. Frank "Crees dur!" Diye bağırdı. Frank de bizim gibi şu an karşımızdaki kişinin Crees olmadığını biliyordu.
Hilda havalanırken vücuduna bakıyordu şokla. Sonra Crees'e döndü. "Lütfen dur!"
Bir anda Hilda'yı ileri doğru fırlattı. Hilda kütüphane duvarına çarpıp yere çarptı. Crees, ona dokunmadan bile Hilda'yı duvara fırlatmıştı.
"Hilda!"
Frank koşarak Hilda'nın yanına gitti. Hilda'nın burnu kanıyordu. Ben de Hilda'nın yanına gitmek için bir adım atmıştım ki Crees havada etrafında dönen kitapları hepimize fırlatmaya başladı.Çığlıklar havada yükselirken herkes bir yere saklanmaya başladı. Toicado'nun kolundan tuttum ve hızla onla birlikte kendimi yere serilmiş kitaplıklardan birinin arkasına attım.
Kalın ve ciltli kitapların bir yerlere çarpma sesi gelirken herkes bir kitaplığa gizlenmiş, korunuyordu. Kitaplar, bir yere çarparken tok bir ses çıkarıyordu. Bu, her olduğunda Toicado olduğu yerde zıplıyordu. Ona doğru yanaştım ve kollarımı bedenine sardım. Elimi başına götürdüm ve başını korumaya başladım.
"Sakin ol!" Diye fısıldadım.
Üzerimizden bir kitap geçip karşımızdaki duvara sertçe çarparken Toicado bir çığlık attı. O kitap, başımıza gelseydi beyin kanaması bile geçirebilirdik.
Birden ortalık sessizliğe büründü. Nefes alma seslerimiz tek vardı. Toicado hızlı hızlı nefes alıp verirken elini ağzına götürdü.Crees'i göremiyorduk. Ne yaptığını bilmiyorduk. İleride saklanan Candice ve Jay'e baktım.
"Candice onu görüyor musun?" Diye sordum fısıldayarak. Candice başını iki yana salladı.
Saklandığımız kitaplık birden arkamızdan yok oldu. Artık açık pazar malı gibi ortadaydık. Arkama döndüğümde Crees kitaplığı çekmişti. Resmen bizimle oyun oynuyordu.
Birden Crees'in konuştuğunu duyduk. Sesi, arkadaşımız olan Crees'in sesine benzemiyordu. Kalın, içten gelen boğuk bir sesti. İçine her ne girdiyse onun kuklasıydı Crees.
"Sahip olduklarınla yetin ve daha fazlasını isteme çünkü bu boşa bir çabadır – rüzgarı yakalamaya çalışmak gibi."
Dediği şeyi anlamamıştım. Bunu sonra da düşünebilirdik. Ayağa kalktım ve ''Herkes saklansın,''diye bağırdım. Kütüphanenin girişine doğru koştum. Arkamdan ayak sesleri gelirken herkesin arkamdan geldiğini adımladım. Koridora çıkınca hepimiz koşmaya başladık. Arkama bir bakış attığımda, kütüphanenin girişinde Crees'in uçarak geldiğini gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dirilen Korkunun Pençesinde
KorkuŞaşkınlıkla sayfaları çeviriyordum. Okuduğum şeyler kanımı dondururken sayfaları çevirdikçe bir sürü isim gördüm. Richard Tiger, Zach Steve, Julia Ivera, Molly Ivera, Carol Revis... ''Bu dosyalar neden bir yere taşınmadı ya da sevk edilmedi? Hasta d...