-UYARI: Bu bölümde ırkçı bir kısım vardır. Irkçılığın her türlüsünü kınıyorum, sadece karakterin bakış açısını yansıtıyorum.-
"Bir olaya hep aynı bakış açısından bakmak hep aynı sonucu görmeye yarar. Farklı bakış açıları ile bakmak eksik yapboz parçalarını görmemizi sağlar. "
-Toicado10 Kasım 1989
Toicado
Cuma
Saat 20:14
Henderson'ın soğuk akşamlarından birinde kasaba meydanında yürüyen bir kadın ve onun elinden tutan küçük bir erkek çocuğu vardı. Yüzü o kadar sevimliydi ki yolda görünce durup yanağını sevmek isteyeceğiniz bir tatlılıktı bu. Küçük çocuk elindeki çikolatalı sütü içerken annesinin ilk defa söylenmelerini dinlemiyordu.
Her cuma film gecesine gitmek için dil dökerdi ve annesi söylene söylene onu Henderson Lisesi'nin Konferans Salonu'na götürürdü. Yazları her cuma kasaba meydanına bir projeksiyon konulup yansıtma ile bütün çocuklar oturup film izlerdi. Kışları ise soğuktan dolayı kapalı bir mekan seçmişlerdi.
Normalde annesi onu bırakan biri değildi ama kasabada 'garip' şeyler olduğundan beri annesi onu bırakmak da ısrar etmişti. Oysaki bundan birkaç ay önce, güle oynaya tek başına kasaba meydanına inerdi ya da Masonlar onu almaya gelirdi.
Çikolatalı sütü bitirince çöpü Henderson Lisesi'ne gidene kadar elinde tuttu çünkü atacak hiçbir yer yoktu. Kasaba meydanından hızla yürüyüp uzaktan görüntüsü görünen liseye doğru hızlandılar.
Toicado'nun aklına bir soru takıldı. "Anne?" Annesi uzun süredir tek kelime etmemiş bir şeyler düşünüyordu. Bir ses duyunca irkildi ve bakışlarını çocuğuna çevirdi. Bir şey belli etmemeye çalışarak "Efendim tatlım?" Dedi yumuşak bir sesle. Toicado elini uzaktaki liseye uzattı ve "Bir gün ben de mi burada okuyacağım?" Diye sordu.
Annesi başını salladı ve geçiştirici bir cevap verdi. "Evet ama çok uzun yıllar sonra," dedi. Toicado başını kaldırdı ve "Ne kadar uzun yıl?" Diye sordu. Annesi sabırla bir nefes aldı ve "Dokuz on yıl kadar sonra Toicado," dedi. Bu cevap onu tatmin etmiş olmalı ki bir daha bir şey sormadı ve yol boyunca on yılın ne kadar uzun bir süre olduğunu düşünmeye başladı.
Henderson Lisesi'nin önüne gelince annesi eğilip montunu kontrol etti ve "Bitince gelip sana alacağım tatlım. Sakın bir yere ayrılma,"dedi. Toicado başını salladı ve annesinin yanağını öptükten sonra içeri girdi. Uzun koridoru geçerken merdivenlere geldi ve bir alt kata indi. Koridoru beklediğinden karanlık gelirken adım atmaya tereddüt etti. Korkuyla önündeki koridora baktı. Büyük ihtimal konferans salonuna ışık gitmemesi için ışıklar söndürülmüştü. Ama sondaki ışıklardan biri bozuk gibi bir yanıp bir sönüyordu.
Orada öylece dikilmeye bırakıp koşmaya başladı. Ne kadar hızlı atlatırsa o kadar iyiydi onun için. Derin nefesler eşliğinde konferans salonun önündeki kapıya koştu. Kapının önüne gelince tam kapıyı açacakken bakışları yanıp sönen arızalı ışığın olduğu koridorun sonuna kaydı. Işık kararıp bir daha yanarken bir silüet belirdi orada.
Toicado korkuyla baktı silüete. Işık kapanırken korkuyla kapı kolundaki eli indi. Tekrar ışık yandığında o görüntü kayboldu. Yutkundu ve "Kim var orada?" Diye sordu.
Işık deli gibi yanıp sönmeye başlarken ne yapacağını bilemeyerek kapı koluna atıldı ve kapıyı açtı. İçeri girdiğinde rahatlamayı beklerken, onu kocaman bir karanlık ve yalnızlık kapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dirilen Korkunun Pençesinde
TerrorŞaşkınlıkla sayfaları çeviriyordum. Okuduğum şeyler kanımı dondururken sayfaları çevirdikçe bir sürü isim gördüm. Richard Tiger, Zach Steve, Julia Ivera, Molly Ivera, Carol Revis... ''Bu dosyalar neden bir yere taşınmadı ya da sevk edilmedi? Hasta d...