13.Bölüm: Bir Öpücük Bin Yara/ İzole Hayat

49 3 2
                                    

Mason'dan...

"Sana aşık olduğum için özür dilerim."

Eğer başka bir durumda, başka bir zaman diliminde olsaydık bunun şaka olduğuna yüzde yüz emin olurdum. İçinde bulunduğumuz durumu düşününce, ki bu canımızın tehlikede olması ve kişisel ilişkilerimizin bir daha geri dönülemez bir biçimde bozulabileceği ihtimaliydi, bu itirafın gerçek oluşu ile çevrelendi etrafım. Dünyaya, her şeye bakış açım değişti bir anda. Önceleri umutsuz olan harelerim, şimdi daha canlı bakıyordu her şeye. Bu sanki, nasıl anlatsam, renk körü bir insanın bir anda renk pigmentlerinin düzelmesi ve etrafı aslında gerçek şekli ile görmesi gibiydi.

Acaba?...'larım cevap buldu. İçimdeki cılız sesin bazen böyle bir ihtimal olabileceğini söylemesi ihtimali sonunda cevaplandı. İlk defa iç sesimin beni alt etmesine sevindim. Heyecanlanabildim.

Dualarım cevap buldu. Kiliselerde bunun günah olduğunu öğrendiğimiz zamanlarda, kendimden utanırken yine de bazen bunun karşılık bulmasını dilediğim dualardı bunlar.

İçime sığmayıp taşan duygular ölüyken şimdi nefes alan birer canlı misali idiler. Şu son zamanlarda keskin olan tek duygu korkuydu. Ama şimdi buna bir duygu daha eklenmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse birkaç tane...

Sevgi, karşılık bulma, aşk...

İkimizde ağlarken kimseden ses çıkmıyordu. Kaç dakika geçmişti bilmiyordum zaten istesem de bilemezdim. Saatler, alarmlar hala 21.34'tü.

Hala hiçbir şey söylememiştim. Ağzımı açsam olayın tüm heyecanı kaçacak gibiydi. Toicado'ya bakamıyordum. Çünkü biliyordum ki ona bakarsam yanaklarım allanırdı. Tıpkı şu anda onun olduğu gibi...

Göz ucuyla Crees'in bana gülümseyerek baktığını gördüm. Ona itiraf ettiğim sabahı, gün doğuşunu hatırladım. Her şeye rağmen, kanlı bir oyuna rağmen, hatta ve hatta yaptığı itirafa rağmen hala benim için sevinebiliyordu.

Elimi hala sımsıkı tutan ve bırakmamdan korkan çocuğa baktım. Sessiz sessiz ağlarken akan burnunu çekiyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Kalbim öyle bir atıyordu ki.

Birkaç dakika önce bu gerilimden dolayı iken şimdi çok farklı bir duygudan dolayıydı bu. Ayağa kalktığımda herkes bana bakıyordu. Toicado da bana döndü. Hiçbir şey demeden onu peşimden sürükledim.

Sessizlik bozulmazken tahta merdivenlerden önde ben, arkada o çıkmaya başladık. Hala elini bırakmamıştım ve sanırım bir daha hiç bırakmayacaktım.

Artık el tutmalarımın da bir anlamı vardı. Artık kör değildim. Birkaç dakika sonra Toicado'nun da gözündeki perde kalkacaktı. Sonrası için ayrı bir heyecanlıydım. Ne olacaktı acaba ikimizin de birbirini sevdiğini bilince?

Odamda Zoe ve Elena vardı. İçeri girdiğimde anında ikisinin de bakışı bize döndü. Gözlerimi kurulayıp "Bize biraz müsaade eder misiniz?" Diye sordum. Elena ve Zoe ayağa kalkıp bir şey demeden odamdan çıktılar.

Kapının önüne gittim ve kilidi döndürdüm. Hala peşimdeydi. Yatağa doğru adımladım. Yavaşça oturdum ve yanıma onu çektim.

Yüzüne baktım ve sırıtmaya başladım. O bana bakamıyordu. İtirafından sonra ilk defa onunla iletişime geçtim ve "Ağlama artık,"dedim.

Elini çekti ve gözlerini sildi. Kendine gelmesi için süre tanıdım. Bir süre sonra bana bakabildi sonunda. "Ne düşünüyorsun?" Diye öyle masum bir tonda soru sordu ki onu öpme isteği ile doldu taştı içim.

Ben de sorduğu soruyu cevaplamak için kelimelere ihtiyaç duymadığımı fark ettim. Yapacağım şeyden dolayı bir gerginlik oluşurken sakin olmaya çalıştım.

Dirilen Korkunun PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin