11 yıl önce...
Saatler öğle vaktini geçerken Henderson Kasabası'nın sınırında bir kalabalık vardı. Köylü halkı;eskiden boş arazi olan, şimdi ise üç katlı bir yapıya ev sahipliği yapan yerde birbiriyle dedikodu yapıyordu. Uğultu gittikçe büyürken kalabalığın içinden siyah takım elbiseli, saçlarına ak düşmüş orta yaşlı bir adam çıktı. Boyu oldukça uzundu. Zayıftı. Yüz kemikleri oldukça keskindi. Hatta korkutucu derecede belirgin elmacık kelimelerine sahipti. Mavi gözlerine, soluk dudaklar ve büyük bir burun eşlik ediyordu.
Her adımında kalabalıktaki uğultu artıyor, adamı selamlıyorlardı. Bu küçük kalabalık, dakikalar içerisinde tüm köyün olduğu bir duruma evrildi. Siyah takım elbiseli adam öne çıktığında arkasındaki kalabalığa bir bakış attı.
Kalabalıkta fısıltıyla birçok diyalog geçiyordu. "Bu adam kim?"dedi kalabalıkta bir kadın. Eski elbisesinin yakasını düzeltti. "Burayı yapan adam diyorlar. Adam çok zenginmiş,"dedi.
Svidrigaylov Semenova kalabalığa doğru döndü ve boğazını temizledi. Uğultu gittikçe azalırken, herkes kızgın güneşin altında yanık tenleriyle gözlerini kısarak önlerindeki adama baktılar.
Küçük çocuklar ayakları üzerinde doğrularak adamı görmeye çalışıyor, bazıları babalarının sırtına bazıları da annelerinin kucaklarına çıkıyorlardı.
Bay Semenova kalabalığa soğuk bir gülümseme bahşetti ve "Herkese iyi günler dilerim dostlarım!" Dedi belli olan rus aksanıyla. Buralı değildi. Yerli olsaydı kelimeleri bu kadar keskin ve baskın söylemezdi.
Kalabalık, takım elbiseli adamın selamını karşılarken adam kalabalığa bir bakış attı ve dudaklarını yalayarak söze girdi. "Bundan yıllar önce ilk hastamı muayene ettiğimde hayatına dokunacağım ilk insanın o olmadığını biliyordum. Ben bir rusum. Bunu az çok hepiniz anlamışsınızdır,"dedi hafifçe gülerek. Kalabalıktan gülme sesi gelirken nazikçe devam etti. "İlk akıl hastanemi Rusya'da açtım. Yıllar geçip tecrübe kazandıkça Rusya dışına çıktım ve kendimi dünyaya tanıtmaya karar verdim. Elbette ki önüme engeller çıktı. Ama bakın buradayım. Amerika'daki bir kasabaya kadar ulaştım. Ve 'Semenova Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni açtığımı duyurmaktan gurur ve onur duyuyorum.". Kalabalıktan büyük bir alkış koptu. Kalabalığın içinde küçük bir çocuk, aralardan sıvışıp başka küçük bir çocuğun yanına geldi ve omzuna dokundu.
"Mason nerede kaldın?" Diye sordu küçük çocuk. Mason küçük elinin tersiyle alnını sildi. Sıcaktan her yeri terlemişti. "Annemi gelmeye ancak ikna edebildim Toicado,"dedi Mason. Toicado gülümsedi ve başını salladı. Toicado'nun ön dişlerinden biri yoktu ve gülümsediği zaman bu onu daha da şirin yapıyordu. Toicado, Mason'ın elinden tuttu ve kulağına yaklaşarak fısıldadı. "Burası çok kalabalık. Gel şuradan dinleyelim,"dedi ve kalabalığın içinde el ele iki erkek çocuğu kalabalıktan uzak bir köşeye geçtiler.
"Anneme haber verseydim keşke,"dedi Mason. Toicado "Bir şey olmaz. Biz büyüdük hem. Beş yaşında olduk,"dedi eliyle dört yaparken. İkisi de güldü. Bay Semenova bunlar olurken konuşmasına devam ediyordu.
"Söz konusu insanlar, hastalıkları ya da psikolojik rahatsızlıkları yüzünden toplumdan dışlanmak yerine geri kazandırılmalılardır. Her bir insanın canı çok kıymetlidir. Akıl hastaları için elimizden geleni yapacağımıza canı gönülden söz-"
"Yalancı!" Kalabalığın içinden bir kadın sesi yükseldi. Bay Semenova konuşması kesilince kaşlarını çattı anlamayarak. Kalabalık, konuşan kadına bakmaya başladı şaşkınlıkla. Uğultu yükseldi. Toicado, Mason'ın koluna dokunup "Kadını duydun mu? Yalancı dedi şu adama. O kadını tanıyor musun?" Diye sordu. Mason başını iki yana salladı ve kadına bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dirilen Korkunun Pençesinde
HorreurŞaşkınlıkla sayfaları çeviriyordum. Okuduğum şeyler kanımı dondururken sayfaları çevirdikçe bir sürü isim gördüm. Richard Tiger, Zach Steve, Julia Ivera, Molly Ivera, Carol Revis... ''Bu dosyalar neden bir yere taşınmadı ya da sevk edilmedi? Hasta d...