5. Hedef Angel

111 14 3
                                    

ERIC

Kızın dehşete düştüğünü anlayabiliyordum.

“Sen geç bakalım hedefe. Bu isyankar kıymıklarının biraz temizlenmesi gerek.” Dediğimde gerilip saldırıya hazır hale geçmişti. Ama o kadar kolay olmayacaktı.

“Hadi, yoksa atılırsın.” Demem ile süngüsü düştü bir an için. Ama sadece bir an için. Ardından  vücudunu ‘Senden mi korkacağım.’ Der gibi dik tutup hedefin ortasına geçti.

Masadaki bıçaklardan en yakın olanını elime alıp metalin ısısını hissettim. Bıçak fırlatmak konusunda iyi olmam bugün eğlenmemi sağlayacaktı.

“Şimdi, kaçarsan atılırsın, itiraz edersen de atılırsın. Bıçakları atarken kılını dahi kıpırdatma yoksa bu kez de kesilebilirsin.” Dedim.

Sadece nefretle tane tane “Peki, Lider.” Dedi.

İlk bıçağı başının biraz üzerine sapladım. Gerçekten de kılını dahi kıpırdatmamıştı.

Ama Elly denen kız, küçük bir çığlık koyverince Angel yerinden sıçradı.

Elly’ye “Arkadaşının doğranmasını istiyorsan böyle devam et.” Dedim.

Sıçrayan birine bıçak fırlatmak istemiyordum. Ben sadece bu kıza dersini vermek istiyordum.

İlk geldiği gün çatıda gözüme çarpan Bilgelik kıyafetleri ve ilk atlayan olmaya gönüllü olması ile beni şaşırtmıştı. Tabi ki bu, beklenmedik değildi.

Şaşırtıcı olan, duvarda tam da atlamak üzereyken söylediği “Aşağıda görüşürüz Lider.” Sözleri ve atlayış tarzıydı. Kim dibini görmediği bir yere sırt üstü atlardı ki?

Daha sonra Çukur’da gördüğümde ise yüzü bir yerlerden tanıdık gelmeye başlamıştı. Birkaç soruşturma ile onun Henry Blackly’nin kızı Angelica olduğunu öğrenmiştim ve asıl şaşkınlığı yaşamıştım.

Bilgelik’teyken Henry Blackly ile aramda geçen o konuşma benim şu an burada olmamda büyük paya sahipti. Fakat anlamadığım şey Bilgelik’te gördüğüm o ufak tefek, kafasını kitaplara gömmüş, babasının izin verdikleri dışında hiç bir aktivitesi olmayan o pasif kız nasıl olmuştu da Korkusuzlara geçmiş ve böyle özgüven sahibi olmuştu.

Kahverenginin en açık tonu olan gözlerinden özgüven fışkırıyordu. Her şeye ukalaca cevaplar vermesi ve çekingenliğini üzerinden atmış olması da ayrı bir olaydı.

Ama fazla konuşmak iyi değildi, hele ki isyankar üyelerin istenmediği Korkusuzlarda. O yüzden biraz budamak iyi olurdu.

Angelica ya da şu an kullandığı adıyla Angel. Dövüşte yediği dayaktan sonra revirde Elly’nin ona ‘Meleğim’ diye seslenmesi ise beni güldürmüştü.

Korkusuz Meleği.

İkinci bıçağı omzunun biraz üzerine sapladığımda saçlarından bir tutam bıçak ile tahta arasına sıkıştı. Hala gözünü kırpmadan yüzüme bakıyordu.

“Bundan iyisini yapamaz mısın yoksa?” Der gibiydi.

Son bıçağı kulağının hemen dibine sapladım. Sanırım biraz kesilmişti. Gözlerinde, acıyan canının şimşekleri çaktı.

Millete “Gösteri bitti. Dağılın.” Dediğimde Angel yanıma gelip kısık sesle konuşmaya başladı.

ANGEL

“Keyfiniz yerine geldi mi Lider? Sayenizde artık kulağımda taşıyacağım bir nişanım var.” Dedim kimsenin duyamayacağı bir sesle.

Eric ise “Biz isyankar yetiştirmiyoruz. Gereken yerde gereken cesareti gösterecek asker yetiştiriyoruz. Çeneni tutmayı ve biraz daha söz dinlemeyi öğrenmez isen bana kalmadan atılacaksın.” Dedi.

“Kulağımı kesmek ya da hedef haline getirmek zorunda değildin bunun için.” Dedim içimde tutamadığım öfke ile.

Eric ise sakince bana dönüp buz gibi bakışları ile gözlerimin içine bakarak “Aynı baban gibi kibir dolusun. Artık Bilgelik’te babanın güvenli kollarında olmadığını unutma. Korkusuzlardasın ve buraya ait olmak istiyorsan ona göre davran.” Diyerek çekip gitti.

Elly merak edip yanıma geldiğinde Eric’in babamı nereden tanıdığını düşünmekle meşguldüm. Ben Korkusuzdum ve bunu herkese ispatlayacaktım.

***

Kahvaltıda ekip ile otururken Nick “ Hayır yaaa. Eric buraya geliyor. Yine ne yaptın Angel?” dedi.

Nick nedense Eric’ten hepimizden fazla korkuyordu. Eric gelip tepemde durdu, ellerini omuzlarıma koyup kulağıma eğildi.

“Yarım saat sonra yanıma gel.” Dedi.

İşte şimdi öldüm ben.

Sadece kafamı olur anlamında salladım ve serbest kalan omuzlarımın ardından Eric’in gidişini izledim. Dün ileri mi gitmiştim acaba?

Elly ve diğerleri endişe ile bana bakarken tüm iştahım da kuş olup uçtu gitti. Yarım saat dolduğunda Eric’in yanına yönetim katına gittim. Bir kapının önünde beni bekliyordu.

Sadece “İçeri gir.” Dedi ve kapıyı açtı.

Korku ile içeri girerken Eric’ten gözlerimi ayıramadım. O ise içeri girdiğimde kapıyı üzerime kapattı. Yüzümü içeri döndüğümde karşılaştığım şeye hiç hazırlıklı değildim.

Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin