25. Çözüm

74 7 2
                                    

Ertesi gün Eric, annesinin bizimle konuşmak istediğini söylediğinde hala Max konusunu düşünüyordum. Hatta sırf bu yüzden korkuyu ortadan kaldıracak ilaç mevzusunu da tamamen unutmuştum.

Eric'in annesi, son görüşmemizden iki gün sonra benden çeşitli bilgiler istetmişti ve Eric ile o bilgileri yollamıştım. Demek ki ilaçları hazırlamıştı. Eric gece yarısından sonra gidebileceğimizi söyledi ama çok da hevesli değildi. Onu da anlıyordum.

"Eric lütfen bu konuda üzülme. Biliyorsun yapabileceğimiz başka bir şey yok. Senin bu konu üzerine araştırma yaptığını biliyorum, farkındayım ama gördüğün gibi başka bir çözüm yok. Hem annene güvenmeliyiz." Dedim.

Eric "Angel. Bu çok tehlikeli. Ben bu projeyi ve projeye katılan deneklerin başına neler geldiğini araştırdım. Gördüğüm, öğrendiğim şeyler kan donduran cinstendi. Ama kahretsin ki başka çözüm de bulamıyorum." Dedi.

Sesi çok yorgun ve yenik bir savaşçı gibi çıkıyordu. Çaresizlikten kıvranıyordu aynı zamanda. Gidip ona sarıldım.

"Merak etme. Her şey iyi olacak. Sorun da çıkmayacaksın. Benden o kadar çabuk kurtulamazsın hem." Dedim.

Son söylediğim hiç olmazsa biraz gülümsemesini sağlamıştı.

"Senden kurtulmak isteyen kim?" dedi.

Uzandım ve büyük bir aşkla onu öptüm. Öpüşmemiz git gide alevlendiğinde kendimizi yatakta bulmuştuk. Çok güzel bir sevişme yaşamıştık yine. Eric benim harika hissetmemi sağlıyordu her seferinde. Gece yarısına dek kolları arasında yatmıştım. Saat gece yarısına gelmeden hemen önce ise ikimizde kalkıp banyo yaptık. Ardından da hazırlanıp yola çıktık.

Eric yolda tekrar gerilmişti. Annesinin evine vardığımızda da kapıyı biraz sert çalmıştı. Fazla beklemeden annesi kapıyı açıp bizi içeri aldı. Bilgelik'e kadar gelmenin tehlikesi, benim kalkışacağım işin tehlikesinin yanında az bile kalıyordu. Eric'te bunun farkında olduğu için sesini çıkarmamıştı.

Yine aynı odaya geçtiğimizde Eric'in annesi "Her şeyi hazırladım. Bunu istediğinden emin misin?" Diye sordu bana.

Artık dönüşü yoktu ."Evet eminim." Dedim.

"Peki öyleyse. Size neyi, nasıl yapacağınızı anlatacağım. Beni çok dikkatli bir şekilde dinleyin." Dedi ve anlatmaya başladı.

Doz ayarlı ilaçları final simülasyonuna kadar her gün alacaktım. Korkum hemen ortadan kaybolmayacaktı. İlacın beynimde gerekli yerlere ulaşıp, beynimdeki bağlantılara etki etmesi, değişiklik yapması bir kaç günü bulacaktı. Korkumun gidişatına bakarak da ortadan kaybolması halinde ilacı almayı direkt kesecektik. Fazla doz alma riskine girmek istemiyordu Eric'in annesi. Her gün simülasyona girmeden önce annemle ilgili korkumun üzerine yoğunlaşmamı istiyordu bir de. Simülasyona girdiğimde farkındalığım sayesinde son korkuma gelmeden annem ile ilgili korkuyu kendi kendime yok saymamı söylemişti. Nasıl yapacağımı tam olarak bilemesem de yapmam gerektiğini biliyordum. Bu da benim için yeterliydi.

Bu arada ilaçlar aslında diğer korkularımı da ortadan kaldırabilirdi ama bunu istemediğimiz için, onlara dair zihinsel bir çalışma yapmama gerek yoktu. Diğer korkularımı ortadan kaldırmama sebebimiz ise simülasyonda hiç bir korkumun olmadığının görünmesi, benden şüphelenmeleri için altın tepside sunulmuş bir neden olacak olmasıydı. O yüzden onlara dokunmayacaktık.

Olurda korkum yok olmak yerine kuvvetlenir ya da halüsinasyonlar görmeye başlarsam da hemen ilacı almayı bırakacaktım. İlacın etkisini tersine çevirmek için de işe yarayacağını düşündüğü başka bir ilaç verecekti bize. Bu ilaç ise hiç denenmemişti. Sadece teorik olarak işe yaradığı düşünüyordu Eric'in annesi.

Hiçbir şeyin kesin işe yarayacağının garantisi yoktu. Bunu da özellikle belirtmişti ama işe yarama ihtimali de ona göre yüksekti. Eric'in annesine teşekkür borcum vardı. İşe yarasa da yaramasa da tehlikeyi göze almış ve bana yardım etmeyi seçmişti.

Seçimlerimiz kim olduğumuzu belirliyordu. Bunu gayet iyi öğrenmiştim.

Hep o ya da Eric'in annesi diyorum çünkü henüz adını öğrenememiştim. Ortamdaki hava konuştuğumuz konunun ciddiyeti nedeniyle fazla ağırdı. Bu fırsatı kullanıp Eric'in annesine ismini sordum.

"Affedersiniz ama ben hala isminizi bilmiyorum. Eric de söylemedi. Tam olarak kime teşekkür etmem gerektiğini öğrenmem mümkün mü?" dedim.

Kadın yaşlı gözlerini gözlerime çevirdi. Tüm sakinliği ile "Jane. İsmim Jane." Dedi. Şimdi daha iyi olmuştu.

"Teşekkür ederim Bayan Jane. Siz olmasanız bize başka kimse yardım edemezdi. Minnettarım." Dedim. Gerçekten de minnertardım.

Jane memnun bir halde ayağa kalktı. "Takdir edilmek şu yaşıma rağmen hala gurur verici geliyor. Bilge olmamın bir yan etkisi sanırım." Dedi ve odadan dışarı çıktı. Eric hala canı sıkkın bir şekilde oturuyordu. Ben de ayağa kalkıp çalışma masasının yanına gittim.

Birkaç dakika sonra Jane elinde metal bir kutu ile geldi. Kutuyu önüme koyup kapağını şifreyi girerek açtı. İçinde mavi ve beyaz renkli ilaçlar vardı.

"Beyazlar korkunu ortadan kaldıracak olanlar. Senin için özel olarak doz ayarı yapıldı. Bir hata olmadığını düşünüyorum. Mavi olanlar ise karşı ilaç. Bir nevi panzehir. Bunları, yan etkiler ortaya çıktığında hemen ardı ardına üç tane olacak şekilde alacaksın." Dedi. Ardından kutunun kapağını tekrar kapatıp kilitledi ve bana verdi. Şifreyi de söylemişti.

Şimdi elimde geleceğimi, hayatımı etkileyecek o büyük çözümü tutuyordum.

ERIC

Angel elinde ilaçların olduğu kutuyu tutarken benim, içimde taşıdığım korku ve gerginlik hala geçmiyordu. İlaçları hazırlayan, dozlarını ayarlayan benim o kılı kırk yaran, titiz, hata kabul etmeyen annem olsa da yine de emin olamıyordum. Ama ilaçları almıştık ve Angel bu yola çıkmıştı. Ona daha iyi bir çözüm vermedikçe o inadını kırıp onu vazgeçiremeyeceğimi sanmıyordum.

Annemin evinden çıkarken Angel'ın anneme sarılması ise beni mutlu etmişti bir yandan. Hayatımdaki en önemli iki kadının birbirleri ile böyle olduğunu görmek iyi hissetmemi sağlamıştı. Angel'ın annemin kulağına bir şeyler fısıldadığı ise gözümden kaçmamıştı. Kesin benim hakkımda bir şey demiş olacak ki annem gülümsemişti.

Trenle geri dönerken Angel'a sarıldım. Onu bir an bile kendimden uzakta görmeye dayanamıyordum. Nasıl olmuştu da bu hırçın şey benim en derinlerime kadar işlemiş, benim için vazgeçilmez bir hale gelmişti.

Yerleşkeye vardığımızda benim daireme gittik. Saat çok geç olmuştu ve Angel'da çok yorgun görünüyordu. Ben ilaç kutusunu saklarken oturduğu koltukta uyuyakalmıştı hatta. Bu haliyle masum bir meleği andırıyordu. Ama ben biliyordum ki o Korkusuz Meleği'ydi.

Angel'ı kucağıma alıp yavaşça yatağa bıraktım. Ben de yanına uzandıktan sonra üzerini örtüp onu kendime çektim. Hemen kollarımın arasına girmişti. Keyif mırıltıları çıkarıyordu. Onu izlerken yorgunluktan ben de uyuyakalmışım.

Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin