İlaç kutusu küçük olduğu için fark ettirmeden taşıması kolay oluyordu. Angel ile simülasyon odasının önünde buluştuğumuzda kutuyu da ben getirmiştim. Angel'ın ne olursa olsun onunla ortalıkta dolaşması hiç iyi olmazdı. Odaya girdiğimizde Angel kutuyu açıp beyaz haplardan birini ağzına attı. Koltuğa oturdu. Ben serumu hazırlarken annemin dediği gibi korkusuna konsantre olmaya çalışıyordu.
Serum iğnesini yapmadan önce "Bekliyor ve izliyor olacağım." Dedim. Ardından iğneyi yaptım.
"Merak etme hiç bir sorun çıkmayacak." Dedi ve simülasyona geçiş yaptı.
Endişe ile simülasyonu izlemeye başladım. Angel, korkularını yaşamaya başladığında onun gibi benim de kalbim çok hızlı atıyordu. İlk üç korkusunu sorunsuz bir şekilde atlatmıştı. Dördüncüye geldiğinde beklemeye başlamıştım. Sonunda, beşinci korkuya geçiş yapıp yapmayacağını merak ediyordum. İlacın hemen etki etmesini beklemiştim sanırım. Ama öyle olmadı. Angel beşinci korkusunu da yaşayıp simülasyondan çıktı.
Gözlerini açtığında yüzünde bir miktar hayal kırıklığı vardı. Anlaşılan o da benim gibi ilacın hemen etki etmesini beklemişti.
"İşe yaramadı." Dedi üzgün bir sesle. Onun bu hali içimi acıtmıştı.
"Merak etme işe yarayacak. Annemin ne dediğini hatırlamıyor musun? Biraz zaman gerek sadece." Dedim.
Bu söylediklerime hem Angel şaşırmıştı hem de kendim şaşırmıştım. Başından beri bu işe karşı çıkan ben şimdi onu teselli edip yüreklendiriyordum. Angel kabullenir gibi başını salladı.
Angel her gün ilaçları almaya devam ederek simülasyona girdi. Ama hepsi sonuçsuz kalıyordu. Angel da ben de umutsuzluğa kapılmıştık doğrusu. Bir yandan da ilaçların yan etkileri ortaya çıkmadığı için seviniyorduk. Onu bir yerde kendini vahşice öldürmüş bir halde bulmak istemiyordum.
Final simülasyonuna üç gün kala artık umutlarımızı yitirmiştik. Başka çözüm yolumuz olmadığı için ne yapacağımı da bilmiyordum ve bu duruma kızıyordum. Angel ise benim anlayamadığım bir sakinlikle ilaçlara ve simülasyonlara devam ediyordu.
Tekrar simülasyon odasına gittiğimizde ilacı aldı ve koltuğa uzandı. Bugün diğer günlere göre daha rahattı. Kabullenmişliğin, savaşmaktan vazgeçmişliğin rahatlığını yaşıyordu kanımca. Ama simülasyonlara da devam ediyordu.
Kızgındım. Başka bir yol aramamasına, kabullenmişliğine, vazgeçmişliğine kızgındım. Ve kavga etmek istiyordum. Onunla hayatı üzerine kavga etmek istiyordum. Vazgeçmemesini istiyordum. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyeceğimde elimden serumu alıp kendine enjekte etti.
Kavga etmek istediğimi anlamış, bunu yapmaktansa simülasyona girmeyi tercih etmişti. Serum işe yaramaya başladı ve simülasyona geçiş yaptı.
Artık ezberlediğim korkularını bir bir yaşıyordu. Dördüncü korkusunun sonuna geldiğinde evden çıkıp kendini çimlerin üzerine bıraktı. Dudakları bir şeyler söylüyormuş gibi mırıldanıyordu ama hiç bir ses çıkmıyordu. Yüzünde ise huzurlu bir ifade vardı. Sonra beklemediğim bir şey oldu. Kalp atışı iyice yavaşladı ve simülasyondan çıktı.
Gözlerini açtığında ben hala durumun şokunu yaşıyordum. Başarmıştık, ilaçlar işe yaramıştı. Angel son korkusunu ortadan kaldırabilmişti. O da bunun heyecanını hissetmeye başlamış olacak ki yüzü gülmeye başlamıştı. Kara bulutlarla kaplı yüzünde yine güneş açmıştı. Gözlerinin içi bile parlıyordu.
ANGEL
Simülasyonlara girerken artık umudumu yitirmiştim gerçekten. İlaçların işe yaramayacağına emin olmuş, kendimce ikinci bir plan yapmıştım. Kimsenin zarar görmeyeceği ve Max ile aramdaki bu işi çözecek başka bir plan.
Simülasyon odasına girdiğimizde Eric'in kızgın ve her an patlamaya, kavga etmeye hazır hali dikkatimi çekmişti. O da umutsuzdu. İlaçların işe yaramaması ve başka çözüm bulamamak onu üzüyordu ama bundan çok benim, durumu kabullenmiş halime sinirlendiğini anlayabiliyordum. Serumu enjekte etmeyi geciktirmesi ise iyi değildi. O yüzden kavgaya başlamadan serumu elinden alıp kendime enjekte ettim.
Simülasyona girdiğimde ne olacağını bilmiyordum. Sadece korkularım ile yüzleşirken aklımda hep annem vardı. Bugün onun hayaline daha sıkı sarılmak istiyordum. Beni bırakıp gitmediği bir hayatı düşünüyordum. Nasıl olacağını düşünüyordum. Her şeyin çok daha farklı olacağına emindim.
Dördüncü korkumun sonuna geldiğimde ve çimlere uzandığımda aklımdaki annem ile birlikte geçirmek istediğim hayatı düşünüyordum. Mutlu, annemin yanımda olduğu, beni öperek uyandırdığı bir hayatı düşlüyordum. Bu hayalim bana huzur vermişti. Kendi kendime 'Artık annem yanımda. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Her şey çok daha güzel olacak.' Diye mırıldanıyordum. Buna inandırıyordum kendimi.
Gözlerimi kapattım bir an için ve bu hayali zihnimde canlandırdım. Annemin sıcak dudakları alnıma deyiyordu. Sesi bana günaydın derken nazikti. Kokusu bana sarıldığında içime doluyordu. Elleri saçlarımı okşuyordu.
Gözlerimi tekrar açtığımda simülasyondan çıkmıştım. Bir an ne olduğunu kavrayamadım. Eric'e bakarken gerçekler zihnime akın etmiş, son korkumun ortadan kalktığının farkına varmıştım. Başarmıştık. İşe yaramıştı. Heyacanla yerimden kalktım. Ardından Eric'in kollarına atıldım. Eric de benim gibi şaşkın ama mutluydu.
Bu mutlulukla onu öpmeye başladım. Tüm gerginliğimiz uzaklara doğru uçuşa geçmiş, yükler üstümüzden kalkmıştı.
O gece simülasyonu düşündüm. Yine deneyecektik. Tekseferde bırakmayacaktık. Hatta günde birden fazla kez deneyip son iki günüdeğerlendirecektik. İşimizi şansa bırakamazdık. Düşünürken annemle ilgilihayalim aklımdaydı. Etkisi olduğuna emindim. O yüzden bu hayale tutunacaktım.Ayrıca hayalimin simülasyonda fark edilmediğini de öğrenmiştim Eric'ten. Beynimbilmediğim milyon tane şekilde işliyordu gerçekten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)
Teen FictionAngelica Bilgelik'te babası ile yaşadığı hayatı, içinde taşıdığı Korkusuz kanını hissederek geride bırakmayı seçti. Peki babasının güvenli kollarından çıkıp Korkusuzların acımasız dünyasına düştüğünde karşılaşacakları için hazır mıydı? Angelica'ya...