Yeni ve upuzun bir bölüm ile daha karşınızdayım.Umarım beğenirsiniz.
ANGEL
Dövüş alanına gittiğimde elim istemsizce boynuma gitmişti. Dikişler kaşınıyordu ve boynumu korumam gerektiğini çok iyi biliyordum. Madison orayı kullanacaktı.
Madison’a baktığımda attığım kafa ile tekrar zedelenen burnu yüzünden gözlerinin altının mosmor olduğunu gördüm. Bu tatmin edici gelmişti. O güzelliğinin yerinde yeller esiyordu.
Eric bizi mindere aldığında Madison “Ben işlerimi yarım bırakmam. Bu iş bugün bitecek.” Dedi kısık sesle. Ben ise sadece gülümsemekle yetindim. Çünkü daha yeni başlıyorduk.
İlk yumruğu ben savurdum bu kez. Madison kaçmayı başarmıştı ama sadece ilkinden. Yüzüne yönlendirdiğim tekmemi ise fark edememişti. Suratına çarpan ayağım ile burnunu yeniden yerinden oynattığım kesindi. Bandaj sırılsıklam kan olmuş, Madison ise acı ile inlemişti.
Ama Madison karşı atağa geçmeyi de ihmal etmemişti. Karnıma yediğim yumruk nefesimi kesmişti. Tekme atmak için bacağını kaldırdığında ise ayağını tutup gerisin geri ittim. Sendeledi.
Bu boşluktan istifade yumruğumu vücudunun yan kısmına geçirdim. İki büklüm olduğu anda ise dirseğimi sırtına geçirip dizimle suratına vurdum.
İçimdeki intikam hissi gözümü kör etmişti. Yere düşen Madison’a attığım tekmelerin haddi hesabı yoktu. Ardından üzerine oturup kafasını yere çarpmaya başladığımda biri beni üzerinden aldı.
Eric beni Madison’ın üzerinden aldığında “Bırak beni. Onu öldüreceğim.” Diye bağırdım.
Eric ise “Sakinleş. Zaten parçaladın kızı.” Dedi.
Madison’a ilk kez o an gerçekten dikkat ettim. Sinirden gözüm kör olmuştu ve verdiğim hasara dikkat etmemiştim dövüşürken. Yüzü kan içindeydi. Christian kırık bir yeri var mı diye bakıyordu. Tabi ki vardı. Sanırım mindere biraz da kafasından kopan saç telleri yayılmıştı.
Ellerime baktığımda ise kan içinde olduklarını gördüm ama benim değil, Madison’ın kanı. Yüzümü ekibe çevirdiğimde Elly, Ashley, Eric ve Robert şaşkınlık ile bana bakıyordu. Kimse benden böyle bir tepkiyi beklememişti.
Christian Madison’ı kucağında revire götürdü. Ben ise sakinleşmeye başlamıştım. Elly yanıma gelip “Senden korkmalı mıyım?” diye takıldı.
Hafif bir gülümseme ile “Tabi ki hayır.” Dedim.
“Bu günlük bu kadar, gidip dinlenin.” Dedi Eric. Yavaşça Arena’dan uzaklaşırken de arkamdan seslendi.
“Sen kal.”
Gücümün tükendiğini hissediyordum. Elly soran gözlerle bakarken “Gidin siz. Sorun yok.” Dedim.
Dönüp Eric’in yanına gittim.
“Evet?”
“Öfkeni kontrol etmeyi de öğrenmelisin. İntikam hata kabul etmez.” Dedi. Tam bir şey söyleyecekken “Annende senin gibi hırslıymış.” Dedi ve ben dondum kaldım.
Annem mi? Eric onu nereden tanıyordu ki.
“Annem mi?” dedim, sesim titremişti. Onu bulmak için yaptığım girişimler sonuçsuz kalıyordu. Sanki Korkusuzlarda hiç böyle biri yaşamamıştı. Zaten elimde sadece ismi vardı.
Sophia.
Hepsi bu kadardı. Soyadını bilmiyordum. Babam sadece ismini söylemişti. Evli olmadıkları için de bizim soyadımızı taşımıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)
أدب المراهقينAngelica Bilgelik'te babası ile yaşadığı hayatı, içinde taşıdığı Korkusuz kanını hissederek geride bırakmayı seçti. Peki babasının güvenli kollarından çıkıp Korkusuzların acımasız dünyasına düştüğünde karşılaşacakları için hazır mıydı? Angelica'ya...