24. Asıl Düşman

114 7 3
                                    

Upuzun bir bölümle karşınızdayım. Ben bu Angel'a çok mu kötü davranıyorum sizce? Fikirlerinizi bekliyorum.

Sabah Eric'ten önce uyanmıştım bu kez. Uyurken bile aklının, takıldığı şeyle meşgul olduğu suratındaki gergin ifadeden belliydi. Çenesi kasılmış, kaşları çatılmıştı. Parmaklarımı çatık kaşlarının üzerinde dolaştırmaya başladım. Parmaklarımın dokunuşu ile yüzündeki ifade yumuşadı, hatta gülümsemeye başladı. Elim kıvrılan dudaklarına ulaştığında parmak uçlarımı öpmeye başladı. Uyanmıştı ve anın keyfini çıkarıyordu.

Gözlerini açtığında çenemi kavrayıp kaldırarak dudaklarımı dudakları ile aynı hizaya getirdi. Öpmüyordu, öylece bekliyordu. Gözleri ise gözlerimdeydi.

"Seni seviyorum Angel. Sana bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim." Dedi.

"Ben de seni seviyorum ve bana bir şey olmayacak." Dedim.

Aslında onun denemeyi düşündüğüm ilaçları kastettiğini anlamıştım. Gözlerinden benim için ciddi anlamda korktuğunu görebiliyordum. Her ne kadar itiraf edemesem de ben de korkuyordum. Hatta Eric'ten çok daha fazla korkuyordum. Ama yapmak zorundaydım. Tamamen bir Korkusuz olmak, final simülasyonunu geçmek için yapmak zorundaydım.

Eric yarım bıraktığı işi tamamlamak için bir kaç milim ötemdeki dudakları ile dudaklarımı örttü. Öpüşü hiç olmadığı kadar sahipleniciydi. Şehvetten uzak, tamamen güven verici ve saf aşk doluydu. Onun bu hali beni daha da etkilemişti.

Yapacağım şeyi ve olası sonuçlarını düşünmek bir damla gözyaşının gözümden kaçıp yanağıma süzülmesine neden oldu. Bunu fark eden Eric, parmağı ile gözyaşımı sildi ve tüm gücüyle bana sarıldı. O halde ne kadar kaldık bilmiyorum. Eric beni bıraktığında yataktan çıktı ve hiç bir şey söylemeden banyoya gitti.

Yataktan çıktım ve banyodan içeri kafamı uzattım.

"Eric ben gidiyorum. Sonra görüşürüz." Dedim.

"Tamam." Sesi yankılandı banyoda.

Kapıdan çıkıp kimsenin beni bulamayacağı bir yere attım kendimi. Bastırdığım hıçkırıklarım önlerine çektiğim bendi aşmış, beni soluksuz bırakacak şiddette bedenimde yankılanmaya başlamıştı. Ağlıyordum. Bu kadar sorunumun olmasına, tam annemi bulmuşken tekrar onu kaybetme ihtimalimin olmasına, aklımı dahi yitirebileceğim bir işe girişmişken Eric'i bulmuş olmama ağlıyordum. Bir süre ağladıktan sonra kenarına çöktüğüm duvar dibinden kalkıp yatakhanenin yolunu tuttum.

Oraya vardığımda kimse yoktu ama yatağımın üzerinde bir not vardı.

"Gelince mutlaka beni bul. Elly."

İşte şimdi mahvolmuştum. Elly gece yokum diye beni sorguya çekecekti. Ve ona yalan söylemek de istemiyordum. Ama Eric'i ya da neler olup bittiğini de söylemeyemezdim. Yapacağımız şey çok tehlikeliydi ve ne kadar az kişi bilirse o kadar iyiydi.

Yine de Elly'i aramaya çıktım. Elly ekip ile birlikte Çukur'daydı. Yanına gittiğimde kızgın gözlerle beni süzüyordu. Fakat beklediğim gibi sorguya çekmek yerine "Dövmeci Sue seni arıyordu. Çok önemli olduğunu söyledi." Dedi.

Teyzemin acil beni aradığını duyar duymaz anneme bir şey olduğunu düşünüp korkmaya başladım. "Tamam sağ ol." Deyip hemen teyzemin yerine yöneldim.

Elly'e açıklamayı sonra da yapabilirdim. Şu an önceliğim teyzem ve acil durumuydu.

Vardığımda oradaydı ve birine dövme yapyordu. Beni görünce "Otur ve bekle." Dedi. Biraz fazla mı sert konuşmuştu benimle? Dediğini yapıp dövme sırası bekler gibi oturdum. Yarım saat sonra işi bittiğinde ayağa kalkıp onu izlememi söyledi.

Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin