6. Bu İşte Bir Hata Var

122 14 4
                                    

Merhaba,

Bir kaç gün yeni bölüm olmayacağını söylemiştim biliyorum ama bugün ofiste raporlarımdan bulduğum tüm vakitte ve öğle aramda yazdığım iki bölüm sayesinde hikaye biraz daha rayına oturdu. Ben de bir bölümü daha yayınlamaya karar verdim. (Merak eden için ben Mühendisim.)

Bir de teşekkür etmek istiyorum. Elly'e ilham kaynağı olan, bir oturuşta tüm hikayeyi okuyan, sonrasında devam etmem için beni yüreklendiren, üstüne ev arkadaşlarına hikayeyi okutmak isteyen iş arkadaşım teşekkürler. Sen birtanesin.

Yeni bölümlerde görüşmek üzere. Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Babam Max’in karşısında oturuyordu. İkili benim gelmem ile yüzlerini bana çevirmişlerdi.

“Baba?!” diyebildim sadece.

Babam oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi ve bana sarıldı.

“Özledim seni prenses.” Dedi kulağıma.

Ben ise tepki veremez haldeydim. Babam beni bıraktığında Max de ayağa kalktı. Oturduğu yeri bana işaret ederek masanın arkasına geçti.

İlk defa o zaman kafama dank etti ve çevreme bakındım. Ahşap masa, ağır koltuklar, duvarı asılı çeşitli silahlar, bilgisayar ve nereye açıldığını bilmediğim bir kapı daha. Anlaşılan burası Max’in ofisiydi.

Babam ile birlikte oturdum.

“Angelica, sanırım simülasyon sonucunda bir hata olmuş. Sen de ona göre seçim yaptığın için yanlış yere gelmişsin. Baban seni götürmeye geldi.” Diyen Max’in sesi ile dikkatim, babamdan Max’e kaydı.

Duyduklarıma inanamıyordum.

Babam “Evet Angelica. Testin Bilgelik çıkması gerekirken hata nedeniyle Korkusuz çıkmış. Neyseki gerekli izinleri alıp ayarlamaları yaptım. Bilgelik’e dönebileceksin.” Diyordu.

Kafamı şiddetle salladım.

“Şaka mı yapıyorsunuz siz? Ben tercihimi kendim yaptım. Kanımı olmak istediğim topluluğa akıttım. Ne testinden bahsediyorsunuz?” Dedim hırsla yerimden kalkarken. Babamın bu kadar ileri gitmesini beklemiyordum.

Babam ise “Hayır senin Bilge olmak istediğini biliyorum. Sadece test yüzünden kafan karıştı canım. Hadi evimize döneceğiz.” Demeye devam ediyordu.

Bu kadarı yeterdi. Önce Max’a baktım.

“Sizin bu konuya karışmanızı istemezdim. Böyle bir şey olmasını beklemiyordum. Ama dediğim gibi ben buraya aitim ve kovulmadığım, atılmadığım, çizginin altında kalmadığım sürece de hiçbir yere gitmeyeceğim. Eğer bunlardan biri olur, gidecek olursam da gideceğim yer Bilgelik değil Topluluksuzların yanı olur.” Dedim.

Babama ise “Özür dilerim baba ama seninle gelmeyeceğim. Topluluk kandan önce gelir. Bunu sen öğretmiştin bana unuttun mu? Şimdi lütfen eve dön ve bir daha böyle bir şeye kalkışma. Ziyaret gününde görüşürüz.” Diyerek kapıya yöneldim.

Babam “Hiç bir şey sandığın gibi değil. Ben senin için yapıyorum bunu.” Diye seslendi arkamdan.

Babama döndüm. Simülasyon testinden sonra testi yapan adamın surat ifadesi geldi aklıma önce. Bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum ama bu kesinlikle verdiğim karar değildi. Test sonucu sadece kararımı desteklemişti. Ben Bilge olmak istemiyordum, Korkusuz olmak istiyordum.

“Bunu son kez tekrarlıyorum. Test sonucu benim kararımı değiştirmemi değil pekiştirmemi sağladı sadece baba. Ben Korkusuzluk’u istedim ve burayı seçtim. Testin yanlış olup olmaması ise hiç bir şeyi değiştirmeyecek.”

Babam birilerinin yanında ona karşı çıkmamdan hiç hoşlanmamıştı. Evde ve dışarıda hep söz dinleyen, uysal kızı yoktu artık karşısında.

“O kapıdan çıkarsan bir daha asla dönemezsin. Beni ise unutabilirsin Angelica.” Dedi babam.

Bunu beklemiyordum. Babamın beni bu şekilde gözden çıkarmasını beklemiyordum. Max bile kaşlarını çatmıştı. Ama ben kararımı vermiştim ve arkasında duracaktım.

“Peki baba.” Dedim ve çıktım.

Eric’in yanından koşarak geçtiğimde hıçkırıklarımı duymamasını umut ediyordum. Önüme bakmadan koşarken sonunda bulduğum bir kuytu köşede yere çöktüm ve şiddetli ağlamamı serbest bıraktım. Babam nasıl olurda kendi istekleri için bu kadar ileri gidebilirdi.

Senelerce onun istekleri için yaşadığım Bilge hayatından tam kurtulmuşken, kendim olma fırsatını yakalamışken o beni tekrar o hayata döndürmek için özel izinler ayarlamıştı. Nasıl bu kadar bencil olabiliyordu.

O sırada annem aklıma geldi. Beni doğumumdan kısa bir süre sonra bırakıp gitmişti. 16 yıl annesiz yaşamıştım. Hep Sally’nin hayatına özenmiştim, annem olsun istemiştim. Şimdi ise artık babam da yoktu. Hayatta tek başıma kalmıştım.

İçimden bir ses ise annemi bulmadan hiç bir sorunun çözülmeyeceğini söylüyordu. Her şeyin en başına gidip sorunu, kökten çözmeliydim. Ama önce annemi bulmalıydım.

***

Ertesi sabah daha Shelby gelmeden uyanıp hazırlandım ve Arena’ya gittim. Kahvaltıya kadar çalışmak vardı planımda. Planımda olmayan şey ise Eric’in de orada olması idi. Kum torbalarından birini yumruklarken yanıma gelip ellerini belime koydu ve…

Burada bendeki film koptu.

Önce belimdeki ellerine baktım sonra kafamı yüzüne çevirdim.

“Gücü buradaki kaslardan al.” Derken bir eli kolumun üst kısmına uzandı.

“Ve kolunu bu şekilde uzat ki darbene enerji gerektiği gibi aksın.”

Dediklerini harfiyen yerine getirip kum torbasını tekrar yumrukladığımda sonuç daha iyiydi. Ama elleri hala üzerimdeydi.

“Ellerini üzerimden sen mi çekersin yoksa ben mi çektireyim.” Dedim. Eric’teki bir şey ona sürekli ters davranmama neden oluyordu.

Kaşlarını çatarak bana baktı ve ellerini çekti.

“Eşit şartlara geldiğimizde bunun karşılığını alacağım.” Dedim.

Anlamadığı belliydi. Kahvaltıya dek çalışmayı sürdürdüm. O ise gitti.

Görselimizdeki yakışıklı Angel'ın babası Henry Blackly oluyor :)

Dauntless' Angel (Korkusuz Meleği)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin