16

95 5 0
                                    

VII

Oliver'ın sığındığı evin insanlarını tanıtıyor ve onların Oliver hakkındaki düşüncelerini anlatıyor

Döşemesi modern bir şıklıktan çok eski tarz rahatlık havası taşıyan güzel bir odada, dört dörtlük bir kahvaltı sofrasının başında iki hanım oturmuştu. Tepeden tırnağa siyah üniformalar giymiş olan Giles onlara hizmet ediyordu. Büfeyle kahvaltı sofrasının arasındaki yolun tam ortasında yerini almış; bedenini elinden geldiği kadar dimdik tutarak başını arkaya atıp boynunu belli belirsiz bir yana doğru kırmış; sol bacak biraz ileri atılmış, sağ el yeleğinin içine sokulmuş, yana sarkan sol elde bir tepsiyle duruşundan anlaşılıyordu ki Mr. Giles kendi erdemleriyle önemini bilen ve bu bilgiden büyük tat duyan bir kimsedir.

Sofra başındaki iki hanımdan birinin yaşı hayli ileriydi. Gene de oturduğu yüksek arkalıklı meşe sandalye ondan daha dimdik sayılamazdı. Gayet özenli ve titizlikle seçilmiş olan giyimi eski tarzların birleşmesinden meydana gelmekle birlikte günün modasına da hafif ödünler verilmişti ama bu ödünler giyimin etkisini zedeleyeceği yerde sanki eski tarzın zarifliğini büsbütün ortaya koymaya yarıyordu. Yaşlı hanım, ellerini masanın üzerinde dürmüş olarak şahane bir tavırla oturmaktaydı. Yılların, parlaklığını pek az söndürmüş olduğu gözleri dikkatle masadaki genç kıza dikilmişti.

Bu kız ömrünün ilkbahar çağının tam çiçek açma demindeydi. Eğer Tanrı'nın bazı hayır amaçları için melekleri insan kılığına soktuğu oluyorsa, işte bu yaşta ve bu biçimde insanları seçtiğini sanmak herhalde küfür sayılamaz.

Yaşı on yediden ileri değildi henüz. Yapısı öyle incecik, hafifçecik ve zarif, öyle tatlı ve yumuşak, öylesine saf ve güzeldi ki bu dünya onun yeri ve haşin ademoğlu onun soydaşı olmaya layık değil sanırdınız. Beri yandan o derin mavi gözlerinde ve başının soylu duruşunda okunan zekâsı yaşından çok daha ileri gibiydi. Ve tatlılıkla şirinlik arasında değişen tavırları, yüzünde hiçbir gölge bırakmaksızın oynaşan binbir ışık ve hele gülüşü; o şen, mutlu gülüş, tam bir yuva için, ocak başı dirliği ve mutluluğu için yaratılmış gibiydi.

Genç kız sofranın ufak tefek işlerine kendini tamamen vermişti. Bir ara rastlantıyla başını kaldırıp da karşısındaki kadının gözleriyle karşılaşınca alnının üzerinde sade bir örtü halinde toplamış olduğu saçını şakacı bir tavırla arkaya doğru itti ve o ışıl ışıl gözleri candan bir sevgi bakışıyla öylesine güzelleşti ki ona bakan melekler bile herhalde gülümsemekten kendilerini alamazlardı.

Yaşlı hanım biraz sonra, "Brittles gideli de bir saati geçti, değil mi?" diye sordu.

Mr. Giles siyah bir kurdelenin ucuna asılan gümüş saatini çıkararak, "Bir saat on iki dakika oldu hanımefendi," diye yanıtladı.

Hanım, "Oldum olası ağırdır zaten," dedi.

Uşak, "Evet hanımefendi; eskiden beri ağırkanlı çocuktur," diye ona hak verdi.

Bu arada Brittles'ın aşağı yukarı otuz yıldan beri ağırkanlı bir çocuk olduğunu hesaba katarsak bir gün gelip tezcanlı olabileceğine pek olasılık tanımayız.

Hanım, "Düzeleceğine daha yaramaz oluyor gibi gelir bana," diye açıkladı.

Genç kız gülümseyerek, "Yolda oyalanıp başka çocuklarla oynamaya dalıyorsa doğrusu pek yaramazlık ediyor demektir," dedi.

Mr. Giles kendisinin de saygıyı elden bırakmadan gülümsemesinin uygun kaçıp kaçmayacağını düşünüyordu ki bahçe kapısından içeri bir araba girip evin önünde durdu. Arabadan şişman bir beyefendi atlayarak hemen sokak kapısına koştu ve gizemli bir biçimde derhal içeri girmiş olmalı ki apar topar odaya dalarak hem Mr. Giles'ı hem de kahvaltı sofrasını tepetaklak devireyazdı!

Oliver TwistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin