XI
Sahnede yeni beliren genç bir bey hakkında tanıtıcı bilgiler veriliyor. Oliver'ın başından geçen yeni bir serüven
Neredeyse dayanılmayacak kadar büyük bir mutluluktu bu! Hiç beklemediği haber Oliver'ı sersemletmiş, aptala çevirmişti. Çocuk ne ağlayabiliyor, ne konuşabiliyor, ne de durup oturabiliyordu. Olup bitenleri anlayacak durumu bile kalmamıştı. Ancak akşam sakinliğinde yaptığı uzun bir gezintiden sonra gözyaşları boşanıp ağlayınca ferahladı. O zaman sevinçli değişikliği ve üzerinden kalkan taşınmaz üzüntü yükünü, birdenbire ve tam anlamıyla kavramış gibi oldu.
Eli kolu, hasta odası için özenle seçtiği çiçeklerle dopdolu olarak geriye dönerken karanlık basıyordu. Birden yolda, arkadan son hızla yaklaşan tekerlek sesleri duydu. Atlar dörtnala yaklaşmaktaydı. Yol dar olduğu için Oliver yana çekildi ve bir çit kapısına sokularak araba geçsin diye bekledi.
Araba rüzgâr gibi önünden geçtiği sırada Oliver, başı beyaz gecelik takkeli bir kişi gördü. Bu adamın yüzü tanıdık gibi geldi ona. Ama hemen şöyle bir gördüğü için kim olduğunu çıkaramadı. Gelgelelim bir an sonra gecelik takkesi arabanın penceresinden dışarı uzanmış ve buyurgan bir ses arabacıya "Dur!" diye bağırmıştı. Arabacı atlarının hızını keser kesmez durdu. Sonra gecelik takkesi yeniden görüldü ve aynı ses Oliver'ı adıyla çağırdı.
"Hey! Mr. Oliver, haberler nasıl? Miss Rose nasıl, küçükbey?"
Oliver arabaya doğru koşarak, "Sen misin Giles?" diye sordu.
Giles'ın takkesi bir yanıt vermek üzere gene dışarı uzanmıştı ki faytonun öbür köşesinde oturan bir genç adam onu hemen geri çekip kendisi dışarı sarktı ve heyecanla haber sordu.
"Çabuk söyle!" diye bağırdı. "İyileşti mi kötüleşti mi?"
Oliver çabuk, "İyi, çok daha iyi!" diye yanıtladı.
"Çok şükür! Emin misin?"
"Elbet efendim. Birkaç saat önce iyiye döndü. Doktor Losberne diyor ki tehlike bütün bütün geçmiş artık."
Genç adam başkaca bir söz söylemeden fayton kapısını açıp aşağı atladı ve Oliver'ı kolundan tuttuğu gibi kenara çekti. Titreyen bir sesle, "Tamamen eminsin değil mi, oğlum? Yanılmış filan olamazsın, değil mi?" diye sordu. "Sakın beni aldatıp da boş yere umutlandırma!"
Oliver, "Hiç yapar mıyım efendim?" dedi. "Bana tamamen inanabilirsiniz. Mr. Losberne onun daha yıllarca mürüvvetini göreceğimizi söyledi. Kulaklarımla duydum."
En büyük mutluluğun başlangıcı olan sahneyi anımsadıkça Oliver'ın gözleri yaş dolmuştu. Genç bey de başını çevirdi ve bir süre sessiz kaldı. Oliver onun birkaç kere hıçkırdığını duyar gibi oldu. Onun duygularını tahmin edebildiği için herhangi bir şey söylemekten kaçındı ve biraz geri durarak topladığı çiçek demetiyle uğraşır gibi yaptı.
Bu sırada başında beyaz gecelik takkesiyle Mr. Giles faytonun basamağında oturup dirseklerini dizlerine dayamış, beyaz benekli mavi bir mendille gözlerini silip duruyordu. Vefakâr uşağın duygulanmasının numara olmadığı gözlerinin kızarıklığından belliydi.
Biraz sonra genç adam ona doğru dönerek, "Hadi sen faytonla annemin evine git Giles," dedi. "Ben, onu görmezden önce biraz zaman kazanabilmek için yavaş yavaş yürüyeceğim. Sen anneme benim yolda olduğumu söylersin."
Giles ağlamaktan buruşmuş yüzünü mendiliyle son bir kez silerek, "Kusura bakmayın Mr. Harry ama bu işi arabacı çocuk yapsa çok minnettar olurum," diye yanıtladı. "Hizmetçilerin beni bu halimle görmeleri yakışık almaz efendim. Görürlerse üzerlerindeki otoritem artık sıfıra iner."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oliver Twist
General FictionOliver Twist, yoksullar evinde dünyaya gelmiş bir yetimdir. Daha fazla yemek isteme cesareti, kapının önüne konmasına yol açar. Hayatta yapayalnızdır artık. Bir cenaze levazımatçısının yanına girer. Orada da kötü muamele görünce kaçar ancak bu kez d...