XI
Monks ve Mr. Brownlow nihayet buluşuyorlar. Aralarında geçen konuşma ve bunu yarıda kesen haber
Alacakaranlığın adamakıllı bastırdığı bir sırada Mr. Brownlow kendi evinin önünde kiralık bir arabadan indi ve yavaşça kapıyı çaldı. Kapı açılınca arabadan güçlü kuvvetli bir adam çıkıp araba basamaklarının bir tarafında durdu. Yine arabadan inen bir ikinci adam da merdivenin öbür tarafına geçti. Mr. Brownlow'un bir işareti üzerine bu iki kişi arabadan bir üçüncü adam indirdiler ve onu aralarına alarak apar topar eve soktular. Bu adam Monks'tu.
Üç adam aynı hizada ve hiç konuşmadan üst kata çıktılar. Onların önü sıra yürüyen Mr. Brownlow arkadaki bir odaya girdi. Zaten arabadan istemeyerek inmiş olan Monks buraya gelince durdu. Diğer iki adam, talimat bekler gibi yaşlı beye doğru baktılar.
Mr. Brownlow, "Öteki şıkkın ne olduğunu kendisi biliyor!" dedi. "Duraksar ya da herhangi bir şekilde size karşı gelirse tuttuğunuz gibi sokağa götürüp hemen polis çağıracaksınız. Benim kendisinden şikâyetçi olduğumu söyleyeceksiniz."
Monks, "Benim hakkımda hangi cüretle böyle konuşabiliyorsunuz?" diye sordu.
Mr. Brownlow da onun gözlerinin içine bakarak "Sen de ne cüretle beni buna zorluyorsun bayım?" diye sordu. "Şu anda bu evden çıkıp gidecek kadar akılsız mısın yoksa? Çocuklar, bırakın şunu! İşte, beyefendi: Serbestsiniz artık. Gidebilirsiniz. Ama kutsal saydığım her şeyin üzerine yemin ederim ki sokağa ayak bastığın anda sahtekârlık ve hırsızlıkla suçlayıp yakalattıracağım seni! Kararım karar. Dönmeye hiç niyetim yok. Sen de aynı şekilde kararlıysan kendin bilirsin! Kendi başına geleceklerden yine kendin sorumlu olursun artık!"
Monks iki yanındaki adamların birinden öbürüne bakarak, "Bu köpekler beni ne hakla sokakta yakalayıp buraya getirebiliyorlar?" diye sordu.
Mr. Brownlow, "Benim kendilerine verdiğim yetkiyle!" diye yanıtladı. "Onlara ben kefilim. Kaçırılmaktan şikâyetçiysen yolda gelirken kaçmaya çalışabilirdin. Ama sessiz sedasız gelmeyi yeğledin. Yine söylüyorum sana: Git, adaletin korumasına sığın! Ben de adalete başvuracağım. O zaman sakın benden merhamet dilenme. Çünkü yetkiler o zaman başka ellere geçmiş olacak. O zaman kendi kazdığın kuyuya kendin düşünce, 'Sen attın' diye beni suçlama!"
Monks besbelli kararsızdı. Bir hayli de telaşlanmıştı. Duraladı.
Mr. Brownlow son derece dingin ve kesin bir tavırla, "Lütfen çabuk karar ver!" dedi. "Senden resmî olarak mı şikâyette bulunayım? O zaman çarpılacağın cezaya razı mısın? Bu cezanın çapını, gerçi tüylerim ürpererek tahmin edebiliyorum ama belirlemek benim elimde değil... Yok, eğer benim insafıma ve kendilerine kötülük etmiş olduğun kişilerin merhametine sığınıyorsan çeneni kapa da otur şuraya! Bu koltuk iki gündür seni bekliyor."
Monks anlaşılmaz birkaç kelime mırıldandı. Hâlâ kararsızdı.
Mr. Brownlow, "Çabuk ol!" dedi. "Ağzımdan tek bir söz çıkarsa bu fırsatı sonsuza kadar kaçırmış olursun."
Adam hâlâ kararsızdı.
Yaşlı beyefendi "Pazarlığa niyetim yok!" dedi. "Başkalarının da en önemli bazı çıkarlarını temsil ettiğim için pazarlık etmeye hakkım yok zaten."
Monks, sesi titreyip dili dolaşarak, "İki... ikisinin ortası... yok mu?" diye sordu.
"Yok."
Monks kaygı dolu gözlerle yaşlı adama baktı ama onun yüzünde yalnızca sertlik ve kararlılık okuyabildiği için içeri girdi ve şöyle bir omuz silkerek gösterilen koltuğa oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oliver Twist
General FictionOliver Twist, yoksullar evinde dünyaya gelmiş bir yetimdir. Daha fazla yemek isteme cesareti, kapının önüne konmasına yol açar. Hayatta yapayalnızdır artık. Bir cenaze levazımatçısının yanına girer. Orada da kötü muamele görünce kaçar ancak bu kez d...