24

69 5 1
                                    

IX

Ölümcül sonuçlar

Şafaktan hemen hemen iki saat önceydi. Öyle bir saat ki (hele sonbaharda) gecenin gerçekten de en ölü saati sayılabilir. Sokaklar sessiz ve ıssız, her şey uykuya dalmıştır sanki. Şamata ve uçarılık yastığa baş koyup rüya görmek üzere çoktan eve dönmüştür.

İşte bu sessiz ve ıpıssız saatte Fagin, izbesine oturmuş beklemekteydi. Yüzü öyle solmuş ve çarpılmış, gözleri öyle kıpkızıl kan çanağına dönmüştü ki insandan çok çirkin ve iğrenç bir hortlağı andırıyordu: mezardan yeni çıkmışçasına sıvışık, hain bir ifritin pençesindeymişçesine tedirgin...

Eski, yırtık pırtık bir yorgana bürünüp yanmayan bir ocağın başına sokulmuş; yüzünü, yanındaki masanın üzerinde sönmek üzere olan bir muma doğru dönmüş oturuyordu. Sağ elini ağzına götürmüş; derin düşünceleri arasında o uzun, pis, kapkara tırnaklarını kemirdikçe ağzında dökülmeyip kalmış olan ve daha çok köpek ya da sırtlan dişini andıran birkaç dişi görünüyordu.

Yerdeki bir şiltenin üzerindeyse Noah Claypole uzanmış derin derin uyumaktaydı. Yaşlı adam gözlerini ara sıra ona doğru çeviriyor, sonra gene mumdan yana döndürüyordu. Uzun fitili yarıya bükülmüş, durmadan masanın üzerine damlayıp duran mumun hali Fagin'in aklının bambaşka yerlerde olduğunu açıkça belirtiyordu.

Gerçekten de bambaşka yerlerdeydi Fagin'in düşünceleri. Parlak planının boşa çıkması; yabancılara sır vermek cüretini gösteren kıza beslediği hınç; onun kendini ele vermeyi reddedişinin içten olduğuna inanmayışı; Bill Sikes'tan öç alamadığı için uğradığı acı düş kırıklığı; ele geçmek, mahvolmak, ölmek korkusu; ve bütün bunların alevlendirdiği müthiş bir öfke... İşte içi her türlü fesat ve kötülük niyetleriyle kaynaşırken Fagin'in kafasında durmadan, fırtına gibi birbirini kovalayan hırslı düşünceler bunlardı.

Durumunu hiç değiştirmeden ve ne kadar vakit geçtiğinin farkında bile olmadan öylece oturuyordu. Sonunda keskin kulağı, sokakta yürüyen bir ayak sesini seçti.

Fagin o kavrulmuş, kupkuru kesilmiş dudaklarını silerek, "En sonunda," diye söylendi. "En sonunda!"

Daha o mırıldanırken kapı çaldı. Fagin sürünür gibi yukarı çıktı ve biraz sonra yanında bir adam olduğu halde geri döndü. Bu adam boynuna çenesine kadar çıkan bir atkı sarmıştı ve koltuğunun altında bir bohça vardı. Oturup da paltosunu sırtından attığı zaman Bill Sikes'ın irikıyım yapısı ortaya çıktı.

Hırsız bohçayı masanın üstüne koyarak, "Al, hayrını gör; elinden geldiği kadar bir çaresine bakmaya çalış," dedi. "Elde edene kadar akla karayı seçtim. Oysa en aşağı üç saat önce burda olurum sanıyordum."

Fagin bohçayı alıp bir dolaba kilitledi ve sonra yine hiç sesini çıkarmadan yerine oturdu. Ama bütün bu işleri yaparken yüzünü bir an bile hırsızdan ayırmış değildi. Karşı karşıya oturdukları zaman da gözlerini sabit bir bakışla ona dikti! Dudakları öyle kötü titriyordu ve yüzü o derece değişmişti ki, Sikes ister istemez şöyle bir geriledi ve onu gerçek bir korkuyla süzdü.

"Ne var ulan?" diye sordu. "Neden öyle bel bel bakarsın adamın yüzüne?"

Fagin sağ elini kaldırıp işaretparmağını havada sallamaya başladı. Ama öyle ateş püskürüyordu ki bir an konuşamadı bile.

Sikes telaşla elini koynuna atıp silahını yoklayarak "Ulan yuh be, herif resmen oynatmış!" diye homurdandı. "Tetik davranmak gerek."

Yahudi sonunda sesini yükselterek, "Yok, yok!" dedi. "Senin için değil... Seninle kavgam yok Bill; sana sözüm yok."

Oliver TwistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin