Rose yaklaşık yarım saattir şoktan çıkamıyordu. Duyduğu haber yüzünden Jungkook'un yanına gitmeye de geç kalmıştı.
Sandalyesinde oturmuş başını ellerinin arasına almış kocaman gözlerle masayı izliyordu yarım saattir. Şimdi ne olacağını düşünüyordu.
Her şey iyi gidiyordu halbuki. Arkadaşlarıyla arası iyiydi, işinden memnundu, Jungkook'un durumu iyiye gidiyordu ve kendini çok mutlu hissediyordu. Duyduğu haber onu çok şaşırtmış ve üzmüştü.
Bay Seejin vefat etmişti.
Saat iki gibi Jungkook'un odasına gidecek iken bay Chen çağırmış ve üzücü haberi vermişti. Rose çok şaşırmıştı. Hiç beklemediği bir şeydi sonuçta.
Bay Seejin, Jungkook'la görüşmeye geldiği gün eve dönerken trafik kazası geçirmişti. Arabada bay Hoseok da varmış.
Bay Hoseok'un durumu şu an iyiymiş fakat bay Seejin iki günlük uğraşlara rağmen vefat etmiş.
Arabanın frenleri tutmuyormuş. Nasıl olduğunu arabayı süren taksici bile bilmiyormuş. Bay Seejin'den önceki müşiteride hiç bir sıkıntı yokmuş. Yolun başlarında fark etse bile çok geçmiş. Panik yapmış ve yoldan çıkıp yol kenarındaki araziye yuvarlanmış. Taksicinin durumu da ağırmış. Bay Hoseok ve taksici ayıldığında anlatmış hepsini.
Rose bunu Jungkook'a anlatıp anlatmaması gerektiğini bilmiyordu. Babası iki günde bir oğlunu ziyarete geleceğini söylemişti ve Jungkook bunu biliyordu. Bu gün babasını bekliyor olmalıydı. Nasıl söylerdi ki Rose babasının öldüğünü?
Zaten hayatı mahvolmuş adamın tek ailesiydi. Belki de babası, onu mutlu ediyordu. Belki de babasını çok seviyor ve değer veriyordu. Babasının ona iyi geldiğini fark etmişti Rose. Jungkook'u hep düşünceli buluyordu. Artık nadiren sert tepkiler vermeye başlamıştı. Sık öfkelenmiyordu.
Bu haberi öğrenirse yıkılırdı belkide. Bu kadar çabası boşına giderdi. Çabasını bile geçmişti Rose, sadece Jungkook üzülmesin istiyordu.
Derin bir nefes alıp avuçları ile yüzünü sıvazladı. Avuçlarını yüzüne o kadar sert sürtmüştü ki yüzü kızarmıştı. Daha makyajını yapmadığı için pek sorun etmemişti. Ayağa kalkıp makyaj çantası ile lavaboya yürümeye başladı.
Babasının öldüğünü kesinlikle Jungkook'a söyleyemezdi. Jungkook daha da iyi olana kadar bekleyip bir bahane uydurabilirdi belki de. Bunu Jungkook'a söylemek en son çözümdü. Bunu bilmemeliydi.
Daha da sinirlenebilir ve babasını kimin öldüğünü bulmaya çalışabilirdi. En kötüsü de kendine zarar verme ihtimaliydi. Sonuçta geçen haftaya kadar bunu yapıyordu.
Rose karmaşık duygu ve düşümceleriyle hızlıca makyajını yapmıştı. Saat üç olmuştu fakat hala Jungkook'un yanına gitmemişti. Makyaj çantasını ve telefonunu masasının üzerine bıraktı ve dalgın suratıyla odasından çıktı. Merdivenleri çıkarken aklı beş karış havadaydı.Neden her şey güzel gidemiyordu? Neden illaki bir sorun çıkıyordu? Neden hayat denen illet güzel geçmiyordu ki? Sıkıntılar insanın peşini bırakmıyordu.
Düşünürken hızlıca Jungkook'un odasına ulaştığını fark etti. Kapıyı her zamanki gibi açıp içeri girdi ve yere bakarak Jungkook'un yanına yürüdü. Topuklu ayakkabısının sesi zemine değdiğinde ses çıkarıyordu.
Bir şey demeden Jungkook'un yanına oturdu. Jungkook ise kaşları çatık onu izliyor ve neyi olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Geç geldin bu gün."
Dedi Jungkook. Rose ise kafasını aşağı yukarı salladı. Hala yere bakıyordu.
"Bir işim vardı üzgünüm. Nasılsın bu gün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor | RoséKook
FanficBaşta Jungkook onun sadece hastasıydı. Şimdi onun hayatı, Rose'nin olmuştu. yeminle son bolumleri feci guzelLSHSLJDSŞJS