17- İlk öpücük

1.8K 161 67
                                    

Bir hafta. Jungkook bir haftadır Rose yokmuş gibi yaşamaya çalışıyordu. Onu görmezden gelmeye çalışıyordu ama bu mümkün değildi. Kadın her yerden çıkıyordu! Jungkook'u düşünmeye zorluyordu.

Zaten Jungkook'un da yapacak daha iyi bir işi yoktu. Bu bir haftada düşündü. Aşkı değil, Rose'yi düşündü.

Rose, onun sevgilisi olsa haytında neler değilşebileceğini düşündü.

Önce olumlu yönlerini getirdi aklına. Rose çok güzel bir kadındı. Hem içi hem dışı güzeldi. Çevresindekilere mutluluk aşılıyordu. Üstelik Jungkook'u gerçekten seviyordu. Rose, Jungkook'un ne sadece dış görünüşünden hoşlanmıştı, ne de Eunmi'nin tuttuğu bir ajandı.. O kendisiydi ve Jungkook'u seviyordu. Bu his Jungkook'un kalbini hızlandırıyordu.

Birinin kendini sevdiğini bilmek Jungkook'u heyecanlandırıyordu. Kendini düşünen biri olduğunu bilmek karnını ağrıtıyordu. Üstelik o kişinin Rose olması daha nefes kesiciydi.

Eskileri düşündü Jungkook. Lisede çok sosyal bir çocuktu. Hep gülerdi ve çevresindekiler onu çok şirin bulurdu. Bir sürü arkadaşı vardı. O zamanlarda olabilseydi, o yaşlarda olabilseydi Rose'den kesinlikle hoşlanırdı. Rose eski Jungkook'un tipiydi.

Fakat şimdi bırak bir kadından hoşlanmayı, yeni yeni kadınlara temas edebiliyordu.

İşte bu da ikisi sevgili olursa oluşabilecek olumsuz şeylerin başlangıcıydı.

Jungkook sorunlu bir adamdı. Kimsenin onunla uğraşmak zorunda olmadığını biliyordu. Rose'nin hayatını kendisiyle mahvetmek bencillikti. Rose gibi bir kadın kendisini hak etmiyordu. Yirmi altı yaşında onu mutlu edebilecek bir adamla olmalıydı, Jungkook'la değil.

Jungkook sıkıntıyla ofladı. Arafta kalmıştı.

Rose'yi sevmek istiyordu. Sevgisine karşılık vermek istiyordu. Fakat bu Rose için iyi değildi. Ne zaman delireceği belli olmuyordu Jungkook'un. Ya Rose'ye zarar verseydi?

O sırada odasının kapısı açıldı ve içeri Rose girdi. Jungkook sadece bir saniye ona bakmak ve sonra bakışlarını çekmek istemişti fakat başaramadı. Melek gibi görünüyordu. Karanlık odasında parlıyordu Rose..

Sıradan bir crop ve sıradan bir pantolon giyiyordu fakat çok güzeldi. Saçlarını boyatmıştı. Kahverengi saçları artık sarıydı ve ona çok yakışmıştı. Gülümseyen suratını öne çıkarmıştı. Kırmızı ruju.. Genelde tercih ettiği kırmızı ruj ona çok yakışıyordu.

Jungkook yutkundu ve kaşlarını çattı. Gözleri kızda fazla oyalanmadan önüne döndü. Bu Jungkook'un, Rose'den vaz geçmesini zorlaştırıyordu.

"Merhaba Jungkook! Bu gün nasılsın?"

Rose ışığı açıp Jungkook'un oturduğu yatağın önüne gelmişti. Jungkook hareket etmeden yere bakıyordu ve cevap bile vermiyordu.

"Hey, neyin var?"

Rose hafif eğildiğinde kafasını kaldırdı Jungkook. Yüzleri yine yakındı.

Jungkook alışmış sayılırdı. Sonuçta arada yüzleri yakınlaşıyordu. Artık daha fazlasını istediğini bile düşünüyordu bazen.

Jungkook düz bakışlarıyla bakarken Rose heyecanlıydı. Kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Bu sefer Rose yutkundu ve kendini toparladı. Doğrularak bir adım geriye attı.

Jungkook ise bir şey demeden yüzüne bakmaya devam etti. Olurda bir gün yüzünü göremezse, ezberlemek istiyordu.

"Saçını boyamışsın."

Doctor | RoséKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin