14- Küçük hisler

1.6K 155 57
                                    

Rose, Jisoo ve Jisoo'nun kuzeni Lisa hastanenin yakınlarındaki bir kafede oturuyorlardı.

Dün Rose buluşmak için Jisoo'ya mesaj yazmıştı. Jisoo buluştuklarında Rose'yi, Lisa ile tanıştırmak istediğini söylemişti. Bu gün de buluşmuşlar ve konuşuyorlardı. Yaklaşık bir saattir oturuyorlardı ve Rose çok eğleniyordu. Lisa'yı çok sevmişti. Eğlenceli ve tatlı bir kızdı Lisa.

Konu nasıl olduysa, Lisa'nın sevgilisinden Jisoo'nun hoşlandığı kişiye ordan da Rose'ye gelmişti.

"Hadi ama Roseanne? Cidden kimseden mi hoşlanmıyorsun? Yirmi altı yaşına gelmişsin."

Lisa hayretle konuştuğunda Rose başını eğdi ve düşündü. Birinden hoşlanıyor muydu ki? En son sevgilisi üniversite de, Chanyeol'dü. Sonra bir birlerine pek uymadıklarını fark edip ayrılmışlardı.

Peki şimdi birinden hoşlanıyor muydu? Sanmıyordu Rose. Hoşlansaydı kendine itiraf edemeyecek kadar kör olmazdı.

Kafasını iki yana sallayarak konuştu.

"Hayır kimseden hoşlanmıyorum. Çevremde öyle biri yok ki."

Lisa dudaklarını büzerek başını aşağı yukarı salladı. Üçlü bu konuşmadan sonra sessizleşmişti ve kahve bardaklarıyla oynamaya başlamışlardı.

Rose masanın üzerindeki telefonun'un tuş kilidine bastı ve saatin ikiyi geçtiğini gördü. Gözleri kocaman açıldı ve telaşla toparlanmaya başladı. Aynı zamanda konuşmuştu.

"Kızlar ben geç kalmışım Jungkook'un yanına gitmeliyim."

Lisa, Rose'nin konuşması bittiği gibi konuştu.

"Jungkook? O kim?"

Rose acele ettiği için Jisoo cevap vermişti.

"Rose'nin hastası. Sinir hastası."

Lisa ve Jisoo konuşmaya başlamışlardı Rose'de ayak üstü veda etmişti.

Kasada kendi kahvesinin parasını ödedi ve hastanenin yakınlarındaki kafeden çıktı. Yolda hızlı adımlarla giderken kafası eğikti ve düşünceliydi.

Dün bay Seejin odadan çıktığında gözleri kızarmıştı. Yüksek ihtimalle ağlamıştı. Yaklaşık iki saat boyunca içerde durdu. Rose, bay Seejin'i yolladıktan sona Jungkook'un yanına gitti. Jungkook bir şey olmamış gibiydi. Yatağında gözleri kapalı yatıyor ve her zamanki gibi Rose'nin sorularına kısa cevaplar veriyordu. Rose de çok üstelemeden çıkmıştı odadan.

Rose, bu gün cesaretini toplayacak ve ne yaşadığını soracaktı. Kaçırıldığında ne olmuştu? Onu kim kaçırmıştı? Neden kaçırıldıktan sonra sinir hastası olmuştu? Hafiften bu soruları sormaya başlamalıydı.

Hastanenin içine girdiğinde kendi odasına adımladı. Odası ilk katta olduğu için hemen varmıştı. Odasındaki askıya hırkasını astı ve alışkanlık olduğu için pantolun'un belini yukarı çekti. Çantasını masasına koydu ve içinden telefonunu çıkardı. Telefonu da masaya koyup doğruldu ve mavi bluzunu çekiştirip saçlarını düzeltti. Soluklanmaya fırsat bırakmadan odasından çıktı.

Üşenmeden hızlıca üçüncü kata çıkmaya başladı. Jungkook'un odasına vardığında soluk soluğa kalacağını biliyordu.

Düşündüğü gibi odasının önüne geldiğinde soluk soluğa kalmıştı. Yüzünün önündeki saçlarını çekti ve eliyle kendine pervane yaptı. Daha fazla oyalanmadan cebinden anahtarı çıkarıp deliğe geçirdi. Kapıyı kendine çekip açtı ve karanlık odaya girdi.

Bu oda her zaman karanlıktı. Perdeler ve ışıklar kapalıydı. Rose bu gün ışıkları açmaya karar vermişti.

Kapıyı arkasından kapattığında kapının sağ tarafındaki duvarda bulunan şaltere bastı. Beyaz ışık odayı aydınlattığında Jungkook gözlerini kıstı.

Doctor | RoséKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin