Sağ koridordan hırıltılar duyulmaya başladı bile.. Dakikalar öncesine kadar emekleyerek ilerleyen biz artık koşuyorduk koridorlarda.. kat planının olduğu yerde durdum. "Laboratuvarlar : 3. kat". Merdivenleri ikişer üçer atlayarak çıktık merdivenleri. koşarak koridorları geçiyorduk, laboratuvarların isimlerine bakıyorduk koşarken. bir anda durdum.. ayaklarım kaydı, dengede durmakta zorlandım.. hızla doktorun adının yazılı olduğu kapıyı açıp gideri girmeye çalıştıysam da yapamadım.. kilitliydi..
Kilide ateş ettim.. kapıyı açtım. içeride 3 kişi vardı. 2 kadın ve doktor.. geçilmez bir camın arkasındaydılar.. silah seslerini duyunca kapıyı açtılar.. bir nebze güvendeydik..
işte.. çözümü bulduğunu iddia eden adam.. doktor.. elinde bir kan tüpü tutuyor ve şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Askerleri görünce
"Sizin öldüğünüzü sanıyordum."
"Bu aralar bunu sık duyuyorum..." Telsizden gelen seslere göre harekat timi hastanenin önündeydi.. şimdi bi sorunumuz vardı. dışarı nasıl çıkacağız ?girdiğimiz kapının önünde gölgeler görünmeye başlamışlardı bile.. silahlarımızda az mermi var.. bıçaklarımız ellerimizde. 7 kişi bu cehennemden çıkmak zorundayız.. doktor çalışmalarını topladı.. aşağıdan silah sesleri geliyor.. harekat timi hastaneyi temizleyerek ilerliyor.. fakat bekleyemeyiz.. daha fazlası gelebilir. kapıdan çıktık.. kulakları sağır edici şekilde sağımdaki ve solumdaki askerler silahlarını ateşliyorlardı. her ateş sesinde saplanan bir kurşun ve yere düşen bire silüet görüyordum.. berbat bir manzara !
elimdeki yarı otomatik silahı her ateşlediğimde kolumun kaslarında bir uyuşma oluyor, silah geri tepiyordu. yorgunluk ve korku.. birbirinin tam zitti bu iki öge benim asla güçsüz kalmamamı sağlıyordu. adrenalin... askerin silahında mermi kalmadı.. çektiği kasaturasıyla gelen zombileri öldürmeye çalışıyordu. diğeri de ona yardım etmek için sola geçti. ben silahımla sağ taraftan önümüze çıkanları vurmaya çalışıyordum. fakat bazen silahımdan çıkan kurşunlar ateş böceklerinden daha etkisiz olabiliyorlardı.
koşarak uzaklaşmaya devam ettik. döndüğümüz her köşede gölgeler büyüyor sanki her an arkamızdaki köşeyi dönecekler gibi hissediyorduk..
Koşuyoruz.. artık en alt kata indik. acile gidiyoruz. önümüzdeki köşede ateş alan silahlarla beraber duvarlarda parlayan sarı ışık gözümü kör ediyordu.. bağırdım
"Ateş etmeyin".
karşımızda silahlı askerler çevredeki zombileri vuruyorlardı. 5 kadar asker bizi görünce koştular yardım etmek için. hemen hastanenin önüne koştuk. araçlara binmeliydik.. ancak şehirden yüzlercesi geliyordu.. onları görebiliyordum. eğer kaçmazsak bir kaç dakika içinde ölmemiz içten bile değildi.
Araçlara bindik. 4 araç. 12 asker gelmişti. tam teçhizatlıydılar. filmlerdeki gibi.. biz 7 kişiydik. bindik araçlara ve ilerledik. şehrin dışına doğru boş olan yollardan ilerledik. buluşma yerine doğru.. belki umudumuza doğru belki de yok oluşumuza doğru hiç durmadan ilerledik.. sonumuzu kimse bilemiyor.. ama içimizdeki umudun ateşi bizi hayatta tutmaya yetiyor.."Aman tanrım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
Science FictionHiç bir şeyden haberim yokken virüsten oluşan salgın sebebiyle zombilerin ortasında yaşam mücadelesi veriyorum. Hep beraber neler olacak görelim...