Kafamı kaldırdığımda askerlerden birisi bana bakıyordu.. ölmemiş. ama kan içinde.. yaralı..Araca koştum.. telsiz bulmam lazım.. insan parçalarının içinden telsiz ve silahı görüyordum. aldım.. hızlıca sekerek yanlarına gidiyorum.. arkamızda onlarca aç yaratık ziyafet bekliyor.. biz ise ertelediğimiz ölümlerimizden kaçıyoruz..
asker yolu bilmiyor.. neyse ki haritamız var.. bi kısmı kan olan haritayı uzattım ona.. baktı.. gitmemiz gerek yolu hesaplarken ben telsizin frekansını ayarlamaya çalışıyordum. dinlenmemiz gerek.. daha fazla devam edemiyeceğim.. artık hissetmediğim bir ayağım var.. sol diz kapağımdan aşağısı uyuşmuş ve kana bulanmış bir şekilde.. böyle devam edemez..
ilk bulduğumuz fırsatta oturduk.. doktor pantolonumu sıyırdı.. "Dikiş atmamız lazım yoksa kanama durmaz".. iyi de malzemeleri nereden bulacağız ? benzinliğe ya da araçlara dönmek intihar demek.. haritaya bakan asker "Şanslısın. ilerde bir köy var. Yarım saatlik yürüyüş mesafesinde.. Sık dişini..".. sık dişini.. demesi ne kadar kolay.. oysa içime işleyen acılar.. sadece fiziksel değil.. ruhsal.. gözlerime dolan resimler var.. en belirgini o.. her gözümü kapadığımda önüme gelen o.. asla unutamadığım..
bana bakan gözleri bir ölünün gözleriydi.. fakat hala önümdeler.. terler içinde uyandım.. bir evin içindeyiz.. kız ve asker kapılara destek koyuyorlar.. neler oldu. inanılmaz rüyalarımın arasından gerçek olduğunu anladığım bir kaç saniyeyi çıkardım.. yere düşüşümü hatırlıyorum. sonra iki kişinin beni sürükleyerek taşıdığını.. peşimizdeki zombileri.. bir kaç el silah sesi.. şu an burdayız.. neler oldu ?
doktor kendime gelmem için tokat atıyordu.. "Bayıldın, köyün girişinde. başlarda taşıdık seni ama köyde zombiler vardı. Şu an bu bodrum kattayız. bulunduğumuz evin içindeler." ne zamandır baygın yatıyorum. buradan nasıl çıkacağız ? resimler ve anılarla beraber sorular da hücum ediyordu iyice dolmaya başlayan beynime.. odaklan.. hatırla.. nefes al ve sakin ol.. içimden geçirdiklerim pek bir işe yaramasa da en azından düşünebiliyordum.. kaç taneler ?
"5 ya da 6 tane evin içinde... Çoğunu öldürdük ama mermimiz kalmadı. Ayrıca yoldaki peşimizde olan grup yaklaşmış olmalı." askerin sözlerini idrak etmeye çalışırken bacağımın ağrısıyla silkindim.. dikiş atılmıştı. ama hala deli gibi bir acı vardı. "şanslısın, uyanık olsaydın dikiş acıtacaktı" dedi doktor. şanslıydım.. peki bu şansım bizi bu evden çıkaracak mı ?
Bir şeyler yapmaya mecburduk. evin içinden sesler geliyordu ama şu anlık kapıya dayanan yoktu.. köy.. evlerinde silahlar olmalı.. av silahları. tüfek mesela. genelde olur.. dedeminde vardı.. çocukluğumda beni ava götürdüğünü hatırlıyorum. duvarda asılı bir silah olmalı. yavaşça kapıyı açtım. ayağım ne kadar kötü olsa da üzerine basabiliyordum. önümde bir zombi var arkası bana dönük. çok sessiz bir şekilde bıçağı kafasına saplamalıyım. yere düşüşünün sesine bile gelebilirler..
ilerledim bıçağı son gücümle kafasına sapladım ve yere yığılmak üzere olan zombiyi arkadan kavradım.. yavaşça yere bıraktım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALGIN
Ciencia FicciónHiç bir şeyden haberim yokken virüsten oluşan salgın sebebiyle zombilerin ortasında yaşam mücadelesi veriyorum. Hep beraber neler olacak görelim...