1.9 // Eski Dostlar

263 13 5
                                    

Kader ve Kerem bahçede tavla oynarken Sarp salıncakta oturup oğullarının gönderdiği mailleri okuyordu. Üçünü de merkezlerden birine yollamıştı. Mehmed Edirne'ye, Beyazıt Amasya'ya, Yavuz da Trabzon'a gitmişti. Kader'in kızı Mine Adana'daki işlerin başına geçmiş ve babasıyla amcalarının desteğiyle işi yürütüyordu. Kerem'in iki oğlan da bu işleri yapmak istemeyip yurtdışına çıkmıştı. Nalan'sa... Annesinin yanında, İstanbul'daydı.

Sarp mailleri okumaya devam ederken telefonu çalmıştı. Arayan Hilal'di. Gülümseyip telefonu açtı ve "En sevdiğim kız kardeşim!" dedi. Hilal öbür tarafta gözlerini devirip "Ben senin tek kız kardeşinim gerizekalı." dedi. "Neyse önemli bir haberim var." Sarp iç geçirip "Evet nedir?" deyince Hilal "O hayatta." dedi titrek bir sesle. Sarp ilk başta anlamayıp kaşlarını çattı ve "Kim hayatta? Kim ölmüştü ki, ne diyors-" derken durdu. Onun dediklerini duyan abileri ona bakarken Kerem "Ne oluyor lan kim ölmemiş?" dedi.

Sarp onlara baktı. Hilal ile aynı anda "Vartolu ölmemiş." dedi.

***

Üç kardeş ne işleri güçleri varsa bırakıp İstanbul'a, kardeşlerinin yanına, gelmişlerdi. Hilal'in tarif ettiği, Çukur isimli mahalleye girdiklerinde Sarp sinir ve heyecandan bacağını titretmeye başlamıştı istemsizce. Kerem bunu fark edip Kader'e baktı. Kader de farkındaydı Vartolu'nun yaşamasının Sarp için ne anlama geldiğini. Yutkunup "Sarp, sakin ol." dedi. Sarp ona bakıp "Sakinim abi." dese de bacağı hala titriyordu.

Kahvenin olduğu sokağa girdiklerinde Kerem arabayı park etti ve anında inen Sarp'ın peşinden baktı. Sarp sokak boyu ilerleyip önüne gelen ilk adamın yakasına yapıştı ve "Nerede o? Vartolu nerede?" dedi. Adam ondan kurtulmaya çalışıp "Ne Vartolu'su be? Bırak beni." dedi sinirle. Sarp onu sertçe bırakırken arkasından bir ses "Dağ başı mı lan burası? Buradayım işte ne var?" dedi.

Sarp durdu. Aynı sesti. Arkasına dönüp ona kaşlarını çatarak sertçe bakan adama baktı. İlk bakışta anlaşılmazdı ama saçları, mendili, duruşu ve bakışı bu adamın Vartolu olduğunu ele veriyordu. Sarp gülümsedi. Salih onun yüzüne bakınca sinirli halini bırakıp şaşırmaya geçmişti. "Sarp? Sarp Beşiro?" Sarp başını sallayıp "Şerefsiz piç." dedi ve ona ilerleyip sıkıca adama sarıldı.

Salih ani sarılmayla afallarken Kerem ve Kader şaşırmamışlardı. Onun ölüm haberi gelince en az belki de Hilal kadar ağlamıştı Sarp. Evet, ilk bakışta ondan en çok nefret eden Sarp'mış gibi gözüküyordu ama Sarp'a göre onlar iki yarımdı. Birbirleriyle didişmezlerse, kavga etmezlerse, çatışmazlarsa ne anlamı vardı ki var olmanın? Düşmanını kaybeden bir kahraman gibi boşluğa düşmüştü o ölünce Sarp.

Salih de yavaşça ona sarılıp "Başına ne düştü lan?" dedi. Sarp burnunu çekip "Kes sesini." dedi ve ondan ayrıldı. "Ölmedim, buradayım demek çok mu zordu lan?" deyip onu ittirdi. "Eşek başı mıyız biz burada?" Salih "Yok estağfurullah, ben... umrunuzda olmam sanmıştım." Kerem kaşlarını çatıp "O nasıl laf lan?" deyip ona ilerledi. O da sarılınca Salih içinden hala komada olup bunların da hayal gücünün bir eseri olduğunu düşünmeye başlamıştı.

Ayrıldıklarında Kader de yanına gelip onun elini sıktı ve "Hayatta olduğunu görmek güzel Vartolu." dedi. "Hilal haber verdi." Salih başını salladı. "Evet biz... karşılaştık." Sarp gözlerini kısıp soracakken kahvenin kapısı açılmıştı. "Bayramlaşmanız bittiyse arkadaşlarınla bizi de tanıştır Salihciğim."

Salih abisine bakıp "Arkadaş değiliz." dedi Sarp'la aynı anda. Sarp'a göz ucuyla bakıp gözlerini devirdikten sonra "Abi, Beşirolar. Hilal'in abileri." dedi. Cumali yalandan gülümseyip "Hoşgeldiniz." dedi. Kader Salih'e bakıp "Abi derken?" dedi şaşkınla. Salih "Anlatacağım hepsini, geçin hadi." dedi ve kahveyi gösterdi.

Yıllar SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin