FİNALE SON 3
Bir cenaze bile düzenleyememenin siniri ve gerginliği tüm ailenin üzerindeydi. Damla odasından çıkmıyor, yemek yemiyor, kimseyle konuşmuyordu. Nehir gelmişti yanına. Nehir gelince zorla da olsa birkaç lokma yemişti ama hala ruh gibiydi.
Cumali uyumak bir yana, eve odasına bile girmeden sadece işlerle ilgilenip o Maskeli'yi arıyordu. Salih ve Yamaç ona yardım etmek ayağına ona göz kulak oluyorlardı. Akın'sa ailenin güvenliğinden mesuldü. Bir haftada bir sürü yasak gelmiş, koruma sayısı artmıştı. Çocuklar işlerine gidemiyordu. Salih, Hilal'i de uyarmıştı. Aileleriyle sorunu olan biri İdris'in sevgilisi olduğu için onlara gelebilirdi.
Cumali zar zor bir haftanın sonunda odasına çıkabilmişti bir akşam. Damla hala yatakta, üç gün önce aldığı duştan sonra giydiği pijamalarlaydı. Cumali odada küçük adımlarla ilerleyip yatağın ucuna oturdu. Damla'nın arkası dönüktü ona. Cumali ona bakıp "Beni suçluyorsun. Biliyorum..." dedi. "O Maskeli kimse Arık'ı öldürdüğüm için aldı kızımızı bizden..."
Damla ona döndü yavaşça. Konuşmadan yüzüne baktı. Damla'nın uykusuz ve kızarmış gözlerini görünce Cumali başını öne eğdi utanarak. Onun yüzünden olmuştu. "Kızımız bizde bile değil Damla." dedi hıçkırarak. "Ben onu gömemedim bile, mezarı olmayacak. Kim bilir şu an nerede. Karacam gibi onu da..." Cumali ağlamaya başlayınca Damla doğruldu ve yavaşça onu kendine çekti. Cumali onun koynunda ağlarken Damla saçlarını okşadı yavaşça. Dökecek göz yaşı kalmamıştı. Ama canı hala yanıyordu. Hep de yanacaktı. Evlat acısını öğrenen her annenin yüreği gibi...
***
Salih yukarıdaki evdeydi. Kimseyi görmek istemiyordu. Kendi kendine, evinin duvarları arasında tek başına acısını çekecek; daha sonra da dışarıda onlara destek olacaktı. Kendisi sadece yalnız kaldığında yıkılacaktı.
Salih havanın kararmasına rağmen ışıklarını açmadığı salonunun koltuğunda yatarken tavana bakıyor, zalim zihninin ona sunduğu Asiyeli anılarını kovmaya çalışıyordu. Kapı çalınınca kaşlarını çattı. Kimseyi beklemiyordu. Önemli bir şey olması korkusuyla kalkıp kapıyı açtı. Hilal karşısındaydı.
Salih omuzlarını düşürdü. Hilal'i uyarmak için aradığından beri onu ne görmüş ne de duymuştu. Hilal "İçeri girebilir miyim?" deyince Salih çekildi kapının önünden. Hilal içeri girince etrafa baktı. "Karanlıkta mı oturuyorsun?" Salih başını salladı. Sesine güvenmiyordu.
Hilal onun parmaklarından gevşekçe tutup "Gel." dedi. Salih fiziksel hiçbir güç olmasa bile onun peşinden sürüklendi. Hilal onu balkona çıkartmıştı. Salih ona bakarken Hilal de ona döndü ve "Derin bir nefes al." dedi. Salih "Hilal-" deyip başını yorgunca iki yana sallarken Hilal "Al dedim." diye ısrar etti.
Salih gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. İstanbul'un soğuk güz havası ciğerlerine dolmuş, içini titretmişti. Gözlerini açarken nefesini verdi. Hilal başını sallayıp "Konuşmak ister misin?" dedi yumuşak bir sesle. Salih başını iki yana salladı. "Sussak olmaz mı? Birlikte." Hilal başını salladı ve parmak uçlarında yükselip onun alnını öptü. Salih hemen teslim olup başını onun omzuna yasladı.
Hilal ufak adımlarla balkondaki koltuğa ilerleyip oturdu ve ayaklarını uzattı. Salih de başını onun omzundan çekmeden onun gibi koltuğa oturup sonra uzandı. Başı Hilal'in göğsündeydi. Ayakları koltuktan taşıyordu. Ama gene de rahattı. Kollarını Hilal'in beline sarıp iyice yerleşti. Hilal onun saçlarını okşarken "Benim nefesime ayak uydurmaya çalış tamam mı?" dedi sessizce. Salih Hilal geldiğinden beri sıklaşan nefeslerini yavaşlatmaya çalıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra
FanficMasal İdris'in saçını bitirince ucunu bağladı ve yanaklarını tutup alnını öptü. "Oldu bitti tatlım." İdris başını onun kucağına koyup "Teşekkürler tatlım." dedi. Asiye tek kaşını kaldırıp "Flörtünüz bittiyse, teslimat tarihini bugüne çekeceğimiz içi...