0.4 // Bir Koçovalı Efsanesi

907 46 39
                                    

Efe sertçe dürtülmesiyle uyanmıştı. "Psst. Uyansana birader." Efe inleyip "İdris yürü git ya. Saat kaç?" dedi. İdris "Saat bir. Hadi uyan." dedi ve onu bir daha sarstı. Efe gözlerini açarak "Ne oldu?" deyince İdris "Giyin hadi. Çıkıyoruz." dedi. Efe İdris'in üstüne attığı gömleğin alıp çıplak sırtına geçirdi yattığı koltukta doğrulduktan sonra.

Efe uykulu bir halde pantolonunu da giyerken "Neden giyiniyorum ben İdris?" dedi. İdris heyecanla "Bugün Asiye ve Masal yüzünden sana tam anlatamadığım şeyler var." dedi. "Hadi hazırsan çıkalım." İkisi de olabildiğince sessiz kalıp evden çıktıklarında Efe uykulu haliyle arabaların olduğu yere yöneldi. İdris ise onu yakasından durdurup "Yürüyeceğiz birader. Çukur'u bir de gece görmelisin." dedi ve onu neredeyse sürükleyerek evin avlusundan da çıkardı.

Kapıdaki korumalardan bu gece gezmesini sır olarak saklamaları konusunda söz aldıktan sonra İdris'le yokuşu çıktılar. Düz yola geldiklerinde "Efe. Bugün ve akşam sana sevimli bir aile gibi gözükmüş olabiliriz. Ama inan bana... o kadar işlevsiz ve sorunlu ve öfkeliyiz ki." diye başladı söze. "Ve şimdi sana, bir efsane anlatacağım : Bir Koçovalı Efsanesi."

"Her şey 1980 yılında yağmurlu bir gecede başladı. Adı Mihriban olan bir kadın, bir erkek çocuk doğurmuştu. Ve oğlunun adını Salih koydu."

"Cumali amcam daha büyük olduğu için ondan başlaman gerekmez mi?"

"Kesme sözümü Efe. Ve hayır, babamın doğumundan başlıyoruz. Neyse, nerede kalmıştım?"

"Salih amcam doğdu."

"Evet. Oğlunun babası İdris Koçovalı'ydı. Çukur'un babası, sokakların kabadayısı. Ama İdris oğlu doğduğunda hapisteydi. Oğlundan haberi yoktu. Ve Mihriban, büyük bir çaresizlikle Sultan Koçovalı'nın kapısını çaldı. Ve kadına yalvardı. Oğlunu alması için, Salih babasıyla ve kardeşleriyle güven içinde büyüsün istiyordu. Ama Sultan, kadını ve yeni doğmuş oğlunu kapıdan çevirdi."

"Ne? Dalga mı geçiyorsun?"

"Değil mi? Sinir bozucu. Neyse devam edelim. Ve böylece Sultan çocuğu evine kabul etmemekle kalmadı aynı zamanda onun varlığını hapisten çıkan kocasından da sakladı. Paşa'nın yardımıyla ya da benim ve babamın değişiyle kötü vezirin yardımıyla Mihriban'ı sevmediği bir adamla evlendirdiler. Salih yedi yaşına kadar Çukur'da annesi ile yaşadı."

"Ya sonra?"

"Birader bölme ama beni. Neyse, devam edeyim. Ve bu yedi yıl, Salih Çukur'a geri dönene kadar yaşadığı en iyi yedi yıldı. Çünkü bizim küçük Salih, aşık olmuştu. Mahallesinde tanıştığı Saadet isimli kıza abayı yaktı bizim Salih."

"Annenle baban çocukluk aşkı mı? Ama bu çok tatlı."

"Biliyorum değil mi? Hala bir de babam anneme Sadiş diyor. Çocukken koyduğu lakapla sesleniyor ona."

"Aww."

"Tamam Saldet shipini boş ver şimdi. Devam edeyim. Ama bu mutlu geçen yedi yıl bitti çünkü Mihriban'ı evlendirdikleri o kansız şerefsiz orospu çocuğu yavşak herif-"

"Konu dağılıyor İdris."

"Evet. Neyse o şerefsiz Mihriban'ı öldürdü. Salih yan odaydayken... Ve buna rağmen Sultan ve Kötü Vezir onu eve almaktansa onu Varto'ya, dedesinin yanına gönderdiler. Ve Salih için Cehennem işte böyle başladı. Şimdi Cehennem kısmını atlıyorum çünkü çok uzun ve acıklı. Gözlerim doluyor benim."

"Tamam sorun değil."

"Kısa özet o zaman. Salih'imize çok kötü davranılıyor. Eziliyor, hor görülüyor. O da intikam almak için yemin ediyor ve on yedisinde onları harcıyor. Ve böylece Salih ölüyor ve Vartolu Saadettin doğuyor."

Yıllar SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin