İdris kolunun altındaki kıza baktı. Nalan mayışmış ve başını onun omzuna yaslamıştı. İdris istemeye istemeye saatine baktı ve gördüğü şeyle ofladı. "Saat geç oluyor güzelim. Benim gitmem gerekebilir." Nalan dudaklarını büzdü ve gözlerini sahilden çekip İdris'e baktı. "Ama daha yeni geldin." İdris gülüp "Bir saattir burada oturuyoruz güzel pek de yeni değil." deyince Nalan "Bana öyle geldi." dedi.
İdris Nalan'ı ilk defa annesinin yanında görmüştü. Nalan'ın annesi Hilal, Çukur'un şu anki en büyük rakibiydi. Onlardan durmadan iş çalıyor ya da onların işlerini baltalıyordu. Masal, Asiye ve İdris bir gün kadını daha iyi tanıyıp zayıf bir noktasını bulmak için takip etmişlerdi kadını. Asiye daha sonra babası çağırdığı için başka bir işe gittiyse de Masal ve İdris devam etmişti. Ve onu görmüşlerdi.
Annesi ile bir takı pazarında dolaşıyordu. Masal bundan sonra sıkılıp dönmek için arabayı çevirecek olsa da İdris kalmak istemişti. Masal da ona "Enayi." deyip gitmişti. İdris tüm gün kızı ve annesini izlemişti. Annesi Hilal, düşmanları, kızının yanında başka birine dönüşmüştü resmen. Ama İdris artık Hilal'i izlemiyordu, gözleri kızının üstündeydi. Bir ara cüret edip onları duyabilecek kadar yaklaştığında kızın adının Nalan olduğunu duymuştu. Nalan...
O günden sonra İdris kızı araştırtmıştı. Çukur'dakiler kızın soyadının Sanrı olduğunu duyunca zaten Hilal ile ilgili olduğunu düşünüp sorgulamamışlardı. Kız güzel sanatlar okuyordu. Aile işleriyle uzaktan yakından alakası yoktu. Ve İdris'ten sadece bir yaş küçüktü.
Tanışmalarıysa İdris için biraz -çok- utanç vericiydi. İdris'in kızı görmesinin üstünden üç gün geçmişken kız bir şekilde izini kaybettirmişti İdris'in onu izlediği bir öğleden sonrasında. İdris telaşla onu ararken o arkasından dolaşmış ve "Beni mi arıyorsun?" demişti. İdris arkasına döndüğünde kızın elindeki çakı gözüne çarpmıştı. Ellerini kaldırıp "Kötü bir niyetim yok, valla." demişti.
Nalan gözlerini kısıp "Sana inanmıyorum. Üç gündür beni takip ediyorsun. Farkında değilim mi sandın?" demişti. İdris ellerini indirmeden bakışlarını kaçırıp "Özür dilerim." deyince Nalan "Konu annem mi yoksa sadece basit bir sapık mısın?" demişti. İdris "Ben... oh, ben İdris Koçovalı." demişti. Nalan gülüp "İdris Koçovalı öleli çok oluyor." demişti.
İdris gözlerini devirmemek için kendini kasmış ve "Torunuyum. Babam, babasının adını koydu." demişti. Nalan "Ha, o olur bak." demişti. "Eee Koçovalı? Ne iş? Anneme işlerde yardım etmiyorum diye kendimi de savunmayı bilmeyeceğimi mi sandın?" İdris "H-Hayır ben... Tamam itiraf ediyorum. Annenin zayıf bir noktasını bulmak için onu takip ettim, sonra da sen çıktın karşıma ve... bilmiyorum." demişti biraz da utanarak. "Dikkatimi dağıttın."
Nalan çakısını çekmeden "Utanmış aşık çocuk rolünü yemeyeceğimi keşke tahmin edebilseydin Koçovalı." demişti. "Neyse... siktir git. Bir daha da beni takip etme." İdris bozulan moraliyle başını sallayıp "Tamam. Yine özür dilerim." demiş ve arabasına ilerlemişti. Arabasına binmeden önce arkasına döndüğünde Nalan'ın bıraktığı yerde olmadığını görmüştü. İç geçirmiş ve eve dönmüştü sonra da.
İkinci karşılaşmaları, ilkinden bir hafta sonra ve Çukur'daydı. Nalan oraya kadar gelmişti. İdris yolda ilerleyip kahveye giderken Nalan'ın seslenmesini duymuştu. İdris telaşla durmuş ve ona dönmüştü. Kızın yanına gittiğinde "Delirdin mi sen? Öldürürler seni burada." demişti. Nalan da omzunu silkip "Yapsınlar da görelim." deyince İdris onu kuytu bir yere götürmüştü.
"Neden buradasın?" Nalan elini cebine götürüp hasır bir bileklik çıkarmıştı bu soruya karşılık. "Bunu düşürmüşsün geçen hafta sokakta. Anca müsait olabildim getirmek için." İdris bilekliğe baktığında bunun Masal'ın ona aldığı bileklik olduğunu fark etti. Kuzeni onu Erbaa tatile gittiklerinde gece pazarından almıştı onun için. İdris bilekliği kızdan alıp bileğine geri takarken teşekkür etti. Nalan merakını bastırıp "Kız arkadaşından mı? Hani şu durmadan yanında gezen kumral?" demişti. İdris kaşlarını çatıp hafifçe gülümsedi. "Sen beni mi takip ettin?"
Nalan soruya omzunu silkip "Her şey karşılıklı, değil mi Koçovalı?" demişti. İdris gülümsemesini büyütüp "Öyle." demişti. Nalan da "Kız arkadaşın yani?" deyince İdris hemen "Yok yok. Kuzenim o benim, Masal." demişti. Nalan da hafifçe gülümseyip "Ha, ben yanlış anlamışım." demişti. "O zaman hiç kız arkadaşın..?" İdris sonu gelmeyen soruyu anlayıp "Hayır. Yok." demişti. "Senin?"
Nalan başını iki yana sallamıştı. "Hayır, hiç kız arkadaşım yok." İdris gülümseyip kaşlarını kaldırırken Nalan "Erkek arkadaşım da." demişti. İdris başını sallayıp "Tamam. Bilekliğimi getirdiğin için teşekkürler Nalan." demiş ve "Ha bu arada... eğer beni yine takip edeceksen diye diyorum, yarın saat ikide sahildeki şu Limon isimli kafede olacağım." demişti. "Hani... işini kolaylaştırmak adına diyorum."
O günün yarınında Nalan saat ikide o kafeye gelmişti. Gözleri masalarda İdris'i ararken İdris ona arkasından yaklaşmış ve "Selam." demişti. Nalan irkilip ona dönünce İdris elindeki karton bardak içindeki kahvelerden birini ona uzatmıştı. "Gelmişsin." Nalan kahveyi alıp bir şey demeyince İdris "Sahilde biraz yürümek ister misin?" demişti. Nalan sessizce başını sallamıştı ve onların hikayesi de işte o an başlamıştı.
İdris o günden sonra babasından öğrendiği tüm numaraları uygulamıştı kızı tavlamak için. Tabi, gizli gizli yapmıştı bunları. Ve durmadan başında dikilen bir Masal ve Asiye ile pek kolay değildi. Gecenin bir yarısı çatıya çıkıp arardı Nalan'ı. Her Salı kızın en sevdiği çiçekleri gönderirdi. Hatta bir gün çiçek yerine kendisi çilek fideleriyle gelmişti. Kızın annesinin evde olmadığından emin olunca gelmişti tabi. Birlikte fideleri ekmişlerdi. Ve bahar gelip çilekler olunca Nalan onlardan pasta yapmıştı İdris'e.
İdris bunları düşünürken kolunun altındaki Nalan "Ne düşünüyorsun?" dedi. İdris onun saçlarını öpüp "Tanışmamızı." dedi. Nalan gülüp "Senin beni bir sapık gibi izlediğin günleri mi diyorsun?" dedi. İdris de gülüp "He o günleri diyorum." deyince Nalan güldü. Ama gülüşü çabuk sönmüştü. İdris bunu fark edip kızın omzundaki elini sıktı. "Sorun ne?"
Nalan omzunu silkip boğaza bakmaya devam etti. "Sadece... bunu annemden gizlemek hoşuma gitmiyor." İdris iç geçirdi. Konu buydu demek ki hala. İdris "Bak, ben de seni saklamayı sevmiyorum. Bana kalsa seni koluma takar bütün Çukur boyunca gezerim." dedi. "Ama... senin annen, benim amcamlar. Biliyorsun." Nalan başını salladı. "Biliyorum. Ama nefret de ediyorum."
'Ello!
Arkadaşlar iyi misiniz? Masal x İdris mi shipliyorsunuz harbiden? Hani tamam benim de aklım gitmedi değil. Ama ne bileyim... Nalan ve İdris daha güzel bence. Neyse...
Gelecek bölümden spoyler : Yamaç'ınkiler kaynaşacak
Sizi seviyorum. İsteyenler buradan hepsinin adını yazmaya üşendiğim kitaplarıma uçabilir. Haftaya görüşürüz. ✌🏻 🏳️🌈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra
FanfictionMasal İdris'in saçını bitirince ucunu bağladı ve yanaklarını tutup alnını öptü. "Oldu bitti tatlım." İdris başını onun kucağına koyup "Teşekkürler tatlım." dedi. Asiye tek kaşını kaldırıp "Flörtünüz bittiyse, teslimat tarihini bugüne çekeceğimiz içi...