İlginç bir masa kurulmuştu Salih tepedeki evine. Herkes herkese pasif agresif bir şekilde bakıyor sayılırdı. Efsun Saadet'ten uzak köşeye oturmuştu. Evet, onunla aynı masaya oturmam demişti ama İdris için yapmayacağı şey yoktu.
Saadet masanın öbür köşesinden Hilal'i incelemek ve yargılamakla meşguldü. Hilal de bazen göz ucuyla ona bakıp gözlerini kaçırıyordu. Ama merak etmiyor da değildi onu ilk gördüğünden beri, Saadet'in Sadettin'e verip de onun veremediği şey neydi ki?
Sarp hiç saklama ihtiyacı durmadan Salih'e dik dik bakıyordu. Salih de onun dışında her yere bakıp gülümseyerek onu kudurtuyordu. Yemeklerin gelmesi bitince Yamaç "Başlayalım isterseniz." dedi. O da gerilmişti. Daha önce bırakın biriyle dünür olmayı, babasının dünürleriyle de iyi anıları olmamıştı ki...
İlk beş on dakika sessiz geçip gerginlik devam edince Nalan ortamı yumuşatmak için "Çorba çok güzel olmuş, ellerinize sağlık." dedi. Efsun gülümseyip "Sağ ol canım, Saadet yaptı." dedi hafif bir alayla. "Çok güzel çorba yapar."
Nalan neler döndüğünü anlamazken Salih hafiften boğazını temizleyip Efsun'u uyardı. Efsun gözlerini devirip devam ederken Saadet ona kötü kötü bakmayı bırakıp Nalan'a döndü. "Teşekkürler canım." Nalan rahatlamıştı biraz. Kendini sevdiği çocuğun annesine beğendirme konusunda çok istekliydi.
Sarp dayanamayıp "Şey, fotoğraflara baktım da... Şu yanındaki üçlü kim Sadettin?" dedi. Salih, Sarp'ın işaret ettiği duvardaki çerçeveye baktı. Hüzünle gülümseyip "Çukur'a dönme sebeplerim." dedi. "Şu sağımdaki Selim, kardeşim, diğer ikisi de Efsun'un abileri Nazım ve Emrah." Sarp başını salladı ve fotoğrafa biraz daha baktıktan sonra önüne geri döndü.
"Selim... O zaman senin baban oluyor değil mi Akın? Ya da Kahraman mıydı, karışıyor bende hala." Akın bir süre susup başını salladı. "Aynen, benim babam Selim." Sarp başını sallayıp yemeğine geri döndü.
Kader "Eee Sadettin? Buraya geldikten sonra neler oldu? Neler yaşadın, burası seni... evcilleştirmiş gibi." dedi hafiften gülümseyerek. Kerem "Harbiden ha. Hiç o bizim bildiğimiz manyak adama benzemiyorsun." dedi. "Çoluk çocuk sahibi bir adam olman... garip geliyor."
Mihriban hevesle "Babamın manyak halini anlatır mısınız? Bize hiç Vartolu'yu anlatmıyor. Sadece Selim amcamın da dahil olduğu kısımlar var." dedi. Sarp somurtup "Hiç gerek yok şimdi bunla-" derken Kerem gülerek "Düğünü anlat düğünü." dedi.
Salih gülümsemesini saklayıp "Şimdi eski defterleri açıp kimseyi germenin anlamı yok Kerem." dedi ve kızına döndü. "Ben sana sonra anlatırım canım." Mihriban somurturken Kader "Allah aşkına Sadettin, kaç sene önceki şeye hala sinirleniyor değiliz. Evet o an içini dışına dökmek istemiş olabilirim ama şimdi değil." dedi.
Salih masadaki her gözün meraklı bir şekilde ona baktığını fark edince gerilip sorarcasına Hilal'e baktı. Hilal omzunu silkince adam ofladı ve "O zamanlar Hilal'i bana hiç göstermedikleri için benim onu görebilmek için farklı yöntemler denemem gerekiyordu." diye başladı.
Saadet anında gerilirken Efsun ve Yamaç keyifle dinlemeye başladılar hikayeyi. Yasak aşk, aşina olmadıkları bir şey değildi.
"İşte ben de bu yüzden Beşirolara düğünümün davetiyesini gönderdim. Yalandan tabi düğün. Şeytan tüyüm sağ olsun, düğünüme geldiler. Onlar Medet'in idare ettiği sahte düğünde gelinle damadı beklerken ben de onların evine gittim. Hilal'le..." deyip sırıttı. "İşin kötü yanı, ben bunu yıllar sonra bir daha yaptım. Bir daha bir davetiye gönderdim belki yutarlar diye... Kandılar." Hilal dayanamayıp kıkırdarken Salih de güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıllar Sonra
FanfictionMasal İdris'in saçını bitirince ucunu bağladı ve yanaklarını tutup alnını öptü. "Oldu bitti tatlım." İdris başını onun kucağına koyup "Teşekkürler tatlım." dedi. Asiye tek kaşını kaldırıp "Flörtünüz bittiyse, teslimat tarihini bugüne çekeceğimiz içi...