"Öncelikle kendimi tanıtmalıyım sanırım. Ben Wong Yukhei. Lucas da diyebilirsin"
Renjun karşısındaki siyah saçlı çocuğa uzun uzun baktı. Daha önce adını bile duymadığına emindi. Ailesi neden onu göndermişti.
Yıllar önce anne ve babası Renjun'i bu eve getirmiş diğerleriyle yaşamasını isteyip tek bir söz bile söylemeden gitmişlerdi. Sadece ona bıraktıkları bir kaç mektup sayesinde az buçuk neler olduğunu anlamıştı. Mektupta yazılana göre ailesi güçleri olan başka insanlarıda bulmuş onlara yardım etmek için gitmeleri gerekmişti. Renjun tabii ki bunu saçma bulmuştu, yardım etmek için bu kadar yıl gerekmemeliydi. Şimdi ise kendileri gelmek yerine adını bile daha önce duymadığı güvenilir mi değil mi bilmediği birini göndermişlerdi. Onlara haddinden fazla sinirliydi.
"Aslında sana anlatmak istediğim şey ailenle ilgili, senden yardım istiyorlar." Renjun şaşkın bir şekilde çocuğun devam etmesini bekledi. Demesi gerekenleri aklına toparlıyor gibiydi. Peki ne yardımından bahsediyordu. Nasıl yardım edebilirdi ki.
"Bu evdeki diğer çocuklarında güçleri olduğunu biliyorum ve tek bilen ben değilim. Bu haber tüm ucubelerin kulağına gitti."
"Ucube mi?"
"Evet. Bizim orda sizin gibilere öyle seslenirler." Renjun 'sizin gibilere' demesinden onun bir gücünün olmadığını anlamıştı.
"Her neyse dediğim gibi sizin gibi başkaları da var ve onların çok da iyi olduğunu söyleyemem. Ailen hazırlıklı olmanız için beni size gönderdi. Her an burayı bulup size saldırabilirler."
"Peki yardım. Ailemin yardım istediğinden bahsettin, nasıl bir yardım?"
"Ah öyle mi söyledim. Üzgünüm yanlış söylemiş olmalıyım korktuğumdan dolayı aklım pek yerinde değil." Bu şüpheli hareketi Renjun'i düşünmeye itmişti. Gerçekten ona güvenmeli miydi? En iyisinin diğerleriyle konuşmak olduğuna karar verdi. Bu tek başına alabileceği türden bir karar değildi.
Lucas'ı da yerinden kaldırıp aşağı indirdi. Aynı şeyleri tekrar anlatması gerekiyordu Lucas'ın. Öyle de yapmıştı.
Oturma odasına gidip her zamanki gibi toplanmışlardı. Bu sefer Jaemin yoktu. Markete gitmişti. Renjun bunu fırsat bilip o gelene kadar her şeyi anlatmıştı.
"Jaemin'e hiçbir şey çaktırmıyoruz tamam mı?" Jeno ve Haechan neden bunu istediğini anlamasına rağmen diğerleri anlamamıştı. Böyle bir şeye gerek var mıydı cidden?
"Neden?" Mark da neden istediğini anlamıştı ancak onunla aynı fikirde değildi.
"Biliyorsun Mark hyung onun güçleri yok. O yüzden... Her hangi bir saldırıda biz başımızın çağresine bakabiliriz. Anlıyorsun değil mi?"
"Aranızda güçleri olmayan biri mi var?" Lucas bilmediği bu küçük ayrıntıyı öğrendiğinde oldukça şaşırmıştı. Mark ise şuan onun bu sorusuyla pek ilgilenmiyor gibiydi.
"Ne yani, sırf güçleri yok diye onu dışlıyor musun?"
"Hyung bu dışlamak de-" Mark büyük bir sinirle ayağa kalkıp karşısındakinin sözünü kesti. "Gayette öyle. Güçleri olsun ya da olmasın ona anlatmamız gerekiyor. Ona da fikrini sorabiliriz, onun altıncı hissi kuvvetlidir belki de bu güvenilir değildir." İşaret parmağıyla köşeye sinmiş Lucas'ı göstermişti. Jeno hariç diğerleri de ona hak vermeye başlamıştı. Jeno veremezdi, Jaemin'e zarar gelirse ne yapardı bilmiyordu. Jaemin onun her şeyiydi. Onunla ilk tanıştığından beri içinde anlam veremediği bir his vardı. Geçmesini bekledi, farklı yorumladı ama en sonunda yenik düşüp kabullendi. Ona aşıktı. Yıllarca içinde saklamasının nedeni de Jaemin'in öyle hissetmemesiydi. Tabii ki ona bir şey söylememişti ancak kendisini arkadaşı olarak gördüğünün farkındaydı.
"Hayır hyung söyleyemeyiz. Birazdan gelir bu yüzden kapatın konuyu artık. Ayrıca Lucas güvenilir olmasa bile hazırlıklı olmalıyız, sonuçta doğru söylüyor da olabilir." Jeno ruhsuzca sözlerini sıralamış son noktayı koymuştu ancak Mark'ın kabul etmeye hiç niyeti yoktu. "Onu koruyabiliriz. Düşünsene ondan sakladığımızı öğrenirse ne kadar üzülür."
"Bu yüzden ağzından kaçırmamaya dikkat et." Mark tekrar konuşacakken zil sesi duyulmuş Jaemin'in geldiğini anlamışlardı. Jeno kapıyı açmaya giderken uyarır tonda son bir bakış atıp Jaemin'e kapıyı açmıştı.
"Ah çok yoruldum. Dostum bu güçler boşuna mı var şunları sen taşı." Elindeki poşetlerden bahsederken Mark'a hitaben konuşmuştu. Kafasını kaldırıp Mark'a baktığında ise yanında tanımadığı başka biri olduğunu gördü. Güçlerden bahsettiği için pot kırdığını düşünüp yalan bulmaya çalışırken Jisung bunu fark etmiş sakince konuşmuştu.
"Hyung merak etme o biliyor." Jaemin anladığını belirtip yanına gelen Mark'a poşetleri verip diğerlerinin yanına adımladı. "Sen kimsin peki? Onlar gibi misin?"
"Hayır. Senin gibi normal bir insanım. Bende ucube olmak isterdim."
"Ucube derken? Düzgün konuşursan sevinirim yoksa pek anlaşamayız."
"Üzgünüm. Geldiğim yerde öyle söylerler ağız alışkanlığı olmalı. Bundan sonra dikkat ederim." Lucas karşısında ona sinirle bakan gencin gözüne batmamak için kendini toplaması gerekiyordu. Yoksa her şey alt üst olurdu.
"Burayı nereden buldun? Neden geldin? Güçleri olduğunu nereden biliyorsun?"
"Şey..." Jeno'ya kaçamak bir bakış atmış onu kurtarmasını istemişti. Mark hâlâ yalan söyleme konusunda fikrini değiştirmediği için Jeno'nun yalanına katlanmayacağından sinirle ortamdan uzaklaştı. Jaemin onu gözleriyle takip etmiş daha sonra yine Lucas'a bir cevap vermesi için bakmaya devam etmişti. Hâlâ bir cevap gelmediğinde tam ağzını aralamıştı ki Jeno araya girdi.
"Renjun'in annesi göndermiş. Kendisi gelemiyormuş bu yüzden Lucas'ın bize haber getirmesini istemiş. İyiymiş ve biraz daha gittiği yerde kalması gerekiyormuş." Yalanı her ne kadar mantıklı gelmese de Jaemin zaten Jeno'nun dediği her şeye kalpten inanırdı. Durduk yere ona yalan söyleyecek hali yoktu ya. Kafasını sallayıp üzerini değişmek için odasına çıktı.
"Buna inandığına inanamıyorum."
"Jeno hyung, sanırım Mark hyung haklı özellikle senin yalan söylediğini öğrenirse daha çok üzülür. Biliyorsun sizin aranızdaki bağ daha farklı." Jisung üzgün suratı ve ses tonuyla konuştuğunda Chenle da ona katıldığını belirtmek için kafasını salladı.
Jeno bunun tabii ki farkındaydı. Öğrenirse ne hissedeceğini en iyi o biliyordu ancak doğruyu söylemek istemiyordu. Gerçekten bir saldırı olursa Jaemin'in güçleri umursamayıp yardım etmeye çalışacağına emindi. Zarar görebilirdi ve bu Jeno'nun en son istediği şey bile olamazdı.
"Tamam... Tamam ben ona söyleyeceğim ama şimdi değil. Şuan sadece eğitime odaklanalım. Biraz nişan alma çalışmalıyız sonuçta savaşacağız öyle değil mi?" Son cümlesini alayla söylemiş bahçeye çıkmıştı. Diğerleri de arkasından tuhaf tuhaf bakıp ardından bahçeye çıktılar. O sırada Lucas diğerleri onu unuttuğu için kendini şanslı sayıyordu. Tuvalete gidip telefon konuşması yapması gerekiyordu. Eh biraz da Jaemin denen çocukla konuşmalıydı sağ olsun Jeno ona işinde çok yardımcı olmuştu.
...
Son kısımdan bir şey anlamamış olabilirsiniz ama ilerleyen bölümlerde anlayacaksınız merak etmeyinn
Teorileriniz var mı? Varsa okumayı çok isterim belki doğru bilen çıkar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fantasy Dream
Fanfiction"Chenle ve Jisung'un kavga etmesi Mark hyungun iki tane olmasından daha tuhaf aynen." Belirli bir başrol yoktur fakat minicik Jaemin ağırlıklıdır. Konusu: Fantastik güçleri olduğunu daha yeni keşfeden arkadaş grubu güçlerle beraber gelen kötülerden...